2-Hiçbir Zaman

1.9K 182 195
                                    

Bölümlerin bildirimleri geliyor mu?

Bir de yorumlarınızı okumayı özlemişim, bolca yorum yaparsanız çok sevinirim. İyi okumalar.

Regulus yatağının karşısındaki koltukta otururken saate bakıp bakışlarını yeniden yatağında uyuyan Helena'ya çevirdi. Yapmayacağını söylemesine rağmen kusarken saçlarını toplayıp sırtını sıvazlamıştı. Helena da tekrar tekrar kustuktan sonra kendisine ters bir bakış atıp yatağına uzanmıştı. Yatağı yerine misafir odalarındaki yataklardan birinde uyumasını söylediğindeyse onu umursamamıştı.

İki davranış da Helena'ya uymuyordu. Regulus'un tanıdığı Helena ona yardım ettiği için teşekkür edip mutlu olurdu. Yatağından kalkmasını söylediğindeyse dediğini yapardı. Helena'nın en bariz özelliğiydi bu. Her zaman fazla uysaldı. Ama bir anda fazla hırçın davranmaya başlamıştı. Onu sevmesi için denediği yeni yol da bu olmalıydı.

Uysal da olsa hırçın da olsa onu sevmeyecekti ama kız bunu anlamıyordu bir türlü. İnatla kendisini sevmesi için çabalamaya devam edip sinirini bozuyordu.

Ağrıyan başını ovuştururken Hortkuluk meselesini düşündü. Planı düğünden önce Kreacher'ın söylediği yere gidip Hortkuluk'u sahtesiyle değiştirmekti. Bunu yaparken öleceğini biliyordu ve zaten yaşamaya devam etmek de istemiyordu. Ama Helena'nın hamile olduğunu öğrenmek kendisini ikileme düşürmüştü.

Bir yanı planı uygulamak isterken diğer yanı bebeği babasız bırakmak istemiyordu. Üstelik berbat bir baba olacağından emindi. Yine de onu babasız bırakmak istemiyordu.

Babasız olması mı daha kötüydü yoksa kendisi gibi berbat bir babasının olması mı karar veremiyordu.

"Baba yapma."

Helena'nın sesi daldığı düşüncelerden sıyrılmasını sağlarken planını bir süreliğine ertelemeye karar verdi. Sonuçta Hortkuluk bir yere gitmiyordu. Acele etmesine gerek yoktu.

"Baba." dedi Helena yeniden ve Regulus uykusunda sayıkladığını fark etti. "Yapma n'olur."

Regulus uykusunda ne gördüğünü merak ederek ayağa kalktığında onu uyandırmak için omzuna dokundu. Helena aynı anda sıçrayarak uyandığındaysa kendisinden uzaklaşmak için yatağın diğer ucuna gidip kendisine korku dolu gözlerle baktı.

"Senin burada ne işin var?"

"Burası benim odam."

"Benim senin odanda ne işim var?"

Helena afallamış bir ses tonuyla konuştuğunda, "Uykunda ne gördün?" diye sordu Regulus sorusuna cevap vermek yerine.

"Hatırlamıyorum. Aşağı ineceğim ben."

Cümlesinin peşi sıra ayağa kalktığında başının dönmesiyle birlikte yere yığıldı. Sonra da bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

"Ağlamasana." diye homurdandı Regulus. "Ağlayan insanlardan nefret ediyorum."

"Ağlamasam da benden nefret ediyorsun."

"Evet ama ağladığın zaman daha çok nefret ediyorum."

"Umrumda değil. Daha çok nefret et o zaman."

"Helena cidden ağlarken çok-"

"Regulus kes sesini!" diye bağırdı Helena aniden ve Regulus cümlesi yarım kalırken ona şaşkınlıkla baktı. "Ben de seninle evlenmeye çok meraklı değilim tamam mı? Sadece babam başka biriyle evlendirmesin diye evleniyorum seninle. Bir zamanlar seni çok sevdim doğru. Ama artık hiç sevmiyorum. Hatta senden nefret ediyorum. İster inan ister inanma ama nefret ediyorum. Annabelle'i mi seviyorsun? O zaman seni benimle nişanlamaya karar verdiklerinde ailene karşı gelecektin! Beni hamile bırakmayacaktın!"

"Sarhoştum."

"Olmasaydın!" diye bağırdı Helena ayağa kalkıp Regulus'u göğsünden sertçe iterken. "Olmasaydın!"

"Helena-"

"Sırf sen korkağın tekisin diye ben daha fazla acı çekmeyeceğim tamam mı?" diye bağırdı Helena, Regulus'u bir kez daha göğsünden sertçe iterken. "Madem ailene karşı gelemedin, madem beni hamile bıraktın, o zaman sonuçlarına da katlanacaksın. Ben senin her istediğinde hırsını çıkaracağın kum torban değilim! Ben senin nişanlınım! Bana hak ettiğim saygıyı göstereceksin! Yoksa yemin ederim giderim! Giderim ve sen çocuğunu hiçbir zaman göremezsin! Tabii onu görmek istemiyorsan orası başka. İstemiyorsan söyle şimdi gideyim. Yemin ederim bir daha hiç karşına çıkmam. Ama sen yine de Annabelle'le evlenemezsin. Ailen melez bir gelini kabul etmez çünkü. Sana tüm hırsını çıkarman için yeni bir safkan kum torbası bulurlar."

"Helena-"

"Çocuğunu görmek istiyor musun yoksa istemiyor musun bana sadece bunu söyle Regulus. Ama eğer onu görmeyi istemezsen bir daha karşıma çıkamazsın. Görmek istiyorsan da bana böyle davranmaya devam edemezsin."

Helena cümlesinin peşi sıra daha fazla ayakta durmaya dayanamıyormuş gibi yatağın üzerine oturduğunda Regulus uzunca bir süre sessiz kaldı.

"İstiyorum." dedi sonra da kısık bir ses tonuyla. "Çocuğumu görmek istiyorum. Benim yanımda büyümesini istiyorum."

Berbat bir baba olacağından emin olsa da en azından iyi bir baba olmayı denemek istiyordu. Uzun zaman sonra ilk kez yaşamak için bir sebebi olduğunu hissediyordu.

"O seni duyuyor." dedi Helena, eli karnının üzerindeyken mavi gözleri yaşlarla doluydu. "Annesine çok çirkin olduğunu söylediğin zaman seni duyuyor. Annesinden nefret ettiğini söylediğin zaman seni duyuyor. Bana söylediğin her şeyi duyuyor. Evet sadece bir embriyo ama duyuyor."

"Helena-"

"Sen çok değiştin Regulus. Sirius gittikten sonra çok değiştin. Eskiden böyle biri değildin. Ben sana aşık olduğumda böyle biri değildin. Çok naziktin, çok düşünceliydin. Gittiği için değil ama seni ardında bıraktığı için Sirius'u asla affetmeyeceğim. Bana bu kadar kötü davrandığın için de seni asla affetmeyeceğim. Bir zamanlar iki Black annemden sonra en sevdiğim insanlar olmuşlardı. Bugünden sonraysa seveceğim tek Black, karnımdaki Black."

Elini karnına koyup yavaşça okşadı. "Bunun senin için hiçbir önemi yok biliyorum ama." dedi sonra da bakışlarını Regulus'a çevirerek. "Seni bir daha asla sevmeyeceğim."

Cümlesinin peşi sıra ayağa kalkıp odadan çıktığında Regulus da yeniden koltuğa oturup gözlerini kapadı. Helena'nın kendisini artık sevmemesi umrunda değildi. O da onu sevmiyordu. Hiçbir zaman da sevmeyecekti.

DAİMA SAF 【Regulus Black】Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin