3-Süreç

3K 258 230
                                    

Hazır tatildeyken olabildiğince sık bölüm atmaya çalışacağım. Siz de bol bol yorum yaparak beni yazmak için motive ederseniz çok güzel olur. İyi okumalar.

Helena karşısında oturan kıza bakarken kendisini istemsizce ikisini kıyaslarken bulmuştu. Kendisinin kızıl saçlarının aksine Annabelle'in saçları siyah renkteydi. Gözleri yeşil, teni bembeyazdı. Tek bir örgü hâlinde topladığı saçını önüne aldığında Helena da istemsizce elini kendi kızıl saçlarında gezdirdi.

Annabelle gerçekten de çok güzeldi ve Regulus'un söyledikleri yüzünden onun yanındayken kendisini çok çirkin hissetmişti.

"Benimle neden konuşmak istedin?"

Sıkkın bir ses tonuyla konuşup bakışlarını önündeki tabağa çevirdiğinde aç olmasına rağmen canı tabağındakileri yemek istemedi. Annabelle çok zayıftı, Helena'ysa son günlerde iyice kilo almaya başlamıştı.

Eğer bu kadar kilolu olmasaydı Regulus kendisini sever miydi? Ya da saçları kızıl renkte değil de Annabelle gibi siyah renkte olsaydı?

Zihninde beliren düşünceleri hızla uzaklaştırıp derin bir nefes aldı. Regulus kendisini sevmiyordu işte. Çok zayıf olsa da sevmeyecekti. Saçları siyah renkte olsa da sevmeyecekti.

"Regulus seni sevmiyor. Onunla evlenmek için neden bu kadar diretiyorsun?"

"Onunla evlenmek için diretmiyorum. Ailelerimiz evlenmemizi istiyor." dedi Helena ve yeniden konuşmadan önce bakışlarını Annabelle'e çevirdi. "Ben Regulus'la evlenmesem bile senin onunla evlenmene izin vermeyecekler Annabelle. Sen melezsin. Black'lerin aile mottosu bile Daima Saf."

Annabelle, Helena'nın sözlerine karşılık içini çekerken, "Sırf safkan değilim diye onunla evlenme ihtimalimin olmaması çok saçma." diye mırıldandı.

"Bence de öyle." dedi Helena. "Ama emin ol babanın senin için seçtiği kişiyle evlenmek zorunda olmak da çok saçma. Ya da kendi isteğinin dışında nişanlandığın ve ayrılma şansının olmadığı nişanlının her şeyin sorumlusu senmişsin gibi davranması da çok saçma. Muhtemelen sen de ikinizin ayrılmasının sebebinin ben olduğumu düşünüyorsun ama bunda benim bir suçum yok. İçin öyle rahat edecekse beni suçlamaya devam edebilirsin ama ayrılmanızın sebebi Regulus'un ailesine karşı gelememesi."

Helena'nın sözlerini uzun bir sessizlik takip ettiğinde, "Seni suçluyordum." dedi Annabelle dürüstçe. "Ama haklısın. Sen olmasan da Regulus'la eninde sonunda ayrılacaktık. İlişkimiz bile gizliydi bizim. Ben fazla hayalperest davranmışım belli ki."

Aralarında bir kez daha uzun bir sessizlik oluştuğunda, "Annabelle." dedi Helena tereddütlü bir ses tonuyla. "Biz nişanlandıktan sonra Regulus'la ilişkiniz devam etti mi?"

"Hayır, nişanlanacağınızı öğrendiği gün benden ayrıldı."

"Anladım." diye mırıldandı Helena. "Beni hiç sevmiyor ama en azından aldatmamış."

"Hayat çok tuhaf değil mi?" dedi Annabelle tabağındaki yemekle oynarken. "Regulus beni seviyor ama onunla evlenemiyorum. Regulus'la evleniyorsun ama o seni sevmiyor. Sonuç olarak hepimiz mutsuzuz."

"Bizim mutluluğumuz kimsenin umrunda değil ki Annabelle." dedi Helena, Annabelle gibi tabağındaki yemekle oynarken. "Önemli olan daima saf'lık."

***
Helena yatağının üzerinde oturmuş kitap okurken kapısının çalınmasıyla birlikte, "Gel." diye seslendi. İçeriye Regulus girdiğindeyse ona şaşkınlık dolu gözlerle baktı.

"Senin burada ne işin var?"

"Sana da merhaba Helena."

Helena, Regulus'un söylediği şeye karşılık gözlerini devirirken Regulus da sırtını duvara yaslayıp kollarını göğsünde kavuşturdu. Normalde sol kolundaki işaret yüzünden tişört giyemiyordu ve bu yüzden hava sıcakken üzerinde hep gömlek oluyordu. Ama şimdi üzerinde gömlek yerine siyah bir tişört vardı ve sol kolundaki işaret çok net görünüyordu.

DAİMA SAF 【Regulus Black】Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin