Önceki bölümü okuduğuna emin ol aşko
Oy verip yorum yapmayı unutma 🥺🫶Yalan söylemek.
Kötüdür deriz hep, olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek de girer yalan söylemeye. Bunun kötü bir şey olduğunu söylesek de insanoğlu yalan söylemeden duramaz. Kendi kendini teselli etmek için uydurulmuş 'pembe yalan', 'beyaz yalan' kalıpları, belki de hissettiğimiz vicdan azabını en aza indirmek istediğimizin göstergesi. Aslında böyle bir şey olmadığını biliyoruz. Yalan yalandır çünkü. Bunun rengi, küçüğü, büyüğü olmaz. Aniden olur belki, beklemediğin bir anda çıkıverir ağzından. Sonrasında deli gibi pişman olacağını bilsen de doğrusunu söylemekten kaçınırsın sonuna kadar. Bunu anlamlandırmak oldukça zor. Belki de felaketi erteleme gibi düşünüyoruz ancak yanılıyoruz.Bunu neden anlattığımı merak ediyorsanız cevabı şimdi geliyor: Aslında omzum falan çıkmadı, Jisung'a yalan söyledim.
Nedenini ben de bilmiyorum. Belki onu endişeli görmek hoşuma gitmiştir veya belki daha fazla suçlu gibi hissetmesini istedim. Belki de onu daha fazla sinir etmek istediğimden. Burayı geçelim, sonuç olarak omzumda sadece ufak bir incime var ve doktor iki hafta basketbol oynamamamı söyledi. Bu konuda da yalan söyledim. Aslına bakarsanız bunun sadece Jisung'la ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Çok yoruldum ve iki ay ara vermek tek isteğim. Eğer böyle olmasaydı, bu hayatta sevdiğim tek şeyi yani basketbolu da kaybetmekten korkuyordum. Bu yüzden kimseye gerçeği söyleme gibi bir niyetim yok.
"Han." Öğle yemeği için yemekhanedeyiz. Jisung'ın hemen arkasında duruyorum, çünkü yemeğimi o alacak. "Ben şuraya oturuyorum, sen de gelirsin." Boştaki elimle ileriyi işaret edip sıradan çıktığımda arkamdan bağırsa da onu görmezden geldim ve rastgele bir yere oturdum.
"Al!"
Çok geçmeden önüme sertçe konan tepsiyle bakışlarımı tepemde beni öldürecekmiş gibi bakan çocuğa çıkardım. Yüzüme bir gülümseme yerleştirip teşekkür ettim. Çatılı kaşlarını düzeltip gitmeye yeltendi ancak sol elimle bileğinden yakalamıştım. "Nereye?" dedim. Derin bir nefes verdi. "Yemek yiyeceğim?"Bedenini kolayca yan tarafıma çektiğimde "Ne yapıyorsun?" dedi. Omuz silktim, "Sol elimle nasıl yiyeceğim?" diye sordum.
"Minho şaka mı yapıyorsun? Tepsiyi kafana geçirmemi istemiyorsan beni bırak."
Cümlesine gülesim gelse de fazla üstelemedim. "Tamam." dedim bileğini bırakırken. Ardından ayaklandım. "Kendim yiyemeyeceğime göre burada oturmama gerek yok." Yemekhanenin çıkışına ilerlerken arkamdan geldi. "O zaman ben de yemiyorum." dedi. Yanımda yürümeye başladığında kollarını önünde birleştirmiş haline bu sefer güldüm. Yemekhane kalabalıktı, tabii ki herkesin içinde bana yemek yedirmezdi.
Sessizce merdivenlerden indik. Ben sınıfa doğru yürüyecekken ceketimi tuttu. Adımlarımı yavaşlatıp ona doğru döndüm, tek kaşımı kaldırıp suratına baktım. Birkaç saniye hiçbir şey söylemedi. Sonra derin bir nefes verip "Spor salonuna git." dedi ve yanımdan ayrılıp bahçeye çıktı.
Tekrar güldüm ve okuldan çıkıp arka bahçeye doğru yürümeye başladım. Büyük ihtimalle kantine gidip yiyecek bir şeyler alacaktı. Beni önemsediğinden falan değil ha. Sadece başıma gelenlerden kendini suçlu gördüğü için.
Çok geçmeden vardım spor salonuna. Bomboştu, bu yüzden sahanın ortasına öylece oturdum. Derin bir nefes verdim ve beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra açılan kapıyla kafamı yana çevirdim, böylelikle yanılmadığımı anlamış oldum. Han Jisung, elinde iki hamburgerle içeri girdi ve hiçbir şey demeden açık olan birini bana verdi. Bunu tek elle yiyebilirdim, bu yüzden ses çıkarmadım.
Sonra tabii ki yere oturmak yerine sahanın yanındaki banklardan birine oturdu ve kendisi için getirdiğini yemeye başladı. Sırıtmamak için büyük bir çaba göstersem de hamburgerimden aldığım ilk ısırık bunu engelleyemedi. "Ne gülüyorsun?" demesi gecikmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HiSchool Melodrama//Minsung
Fanfiction(TAMAMLANDI.) "Biricik sevgim, biricik nefretimden doğdu. Erken görüp tanımadığım, tanımakta geç kaldığım; Tiksinilen bir düşmanı birden sevmemle Harika bir sevgi doğdu böyle." Demiş Shakespeare, eh benim hayatımı yazmadı ki! Lan...durun bir dakika...