1️⃣0️⃣

2.5K 566 340
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy ve yorum düşüyor, böyle devam ederse düzenli bölüm atmayı bırakıp sınır koyacağım haberiniz ola

Hayal kırıklığı, nasıl bir his? Üzüntüyle ve sinirle sonuçlanır mı her zaman? Peki, hayal kırıklığını sadece değer verdiğimiz kişilerden zarar görünce mi hissederiz? Bir bakıma onlara güvendiğimiz anlamına mı geliyor bu? Yoksa basit bir ilişkide de hayal kırıklığı yaşayabilir miyiz?

Bu soruların cevaplarını az önce öğrendim sayılır. İlk olarak hayal kırıklığı berbat bir his. Ağlama isteği tüm vücudumda ama aynı zamanda sinirden yumruklarımı da ısırmak istiyorum. Ancak benimki hayal kırıklığından daha çok gurur kırılması? Veya bunun gibi bir şeyler. Son olarak Lee Minho'ya asla güvenmiyorum.

"Geçen sefer omzunu inciten arkadaşın nasıl? Maçlarına devam ediyor mu?"

Evet, karşımdaki doktora dünyanın en şok edici şeyini duymuş gibi baktım. Çünkü hadi ama...bu benim için dünyanın en şok edici şeyiydi zaten.

"İyi." dedim adama uzun süre cevap vermediğimi fark edip. "Maçlar henüz başlamadı. Birkaç gün içinde başlayacak. Minho, yani arkadaşım, oynayabilir değil mi? Bir sakınca olmaz?"

"Olmaz olmaz. O kadar ciddi değildi. Bu iki hafta ona dinlenmesi için yetmiştir."

"Anlıyorum. Teşekkürler." Doktor, bana gülümsedikten sonra ayrılmıştı yanımdan. Bir süre öylece yerdeki beyaz fayansları izledim. Cidden kusmak istedim o an. İki haftadır en ufak bir işini bile omzunu bahane ederek bana yaptırıyordu ama ne? Ciddi değil miymiş? İncinmiş mi?

"Jisung." dedi o an yanıma gelen Jeongin. "Joshua'nın bileğine baktılar. Önemli bir şey yok incinmiş sadece."

İncinmiş kelimesinden ancak bu kadar nefret edebilirdim. Ağzımdan alaylı bir gülüş çıkmasına engel olamadığımda Jeongin bana sanki çok değişik bir şey yapmışım gibi baktı. Sonra da ona cevap vermeden kalabalık ve gittikçe duvarları üzerime gelmeye başlayan hastaneden çıktım. Hala inanamıyordum, resmen bana yalan söylemiş ve beni kullanmıştı.

Ha, bu arada neden hastanedeydim, anlatayım. Bugün okul çıkışı prova yaparken Joshua arkasına dikkatli bakmadığı için sahnedeki bir dekora takılmış ve yere düşmüştü. Bileğinin çok acıdığını iddia ettiği için onu buraya getirdik. Minho'ya bakan doktor da orada olduğu için beni görmüş ve yanıma gelerek nasıl olduğunu sormuştu. İyi ki de sormuş yoksa bu aptala öylece inanmaya devam edecektim.

Sessizce çıktım, hastanenin bahçesinden. Ben yürürken kulağıma ulaşan siren sesleri giderek azalmaya başladı. Otobüs durağına vardığımda, ayakta beklemeye başladım. Ellerim cebimdeydi, hastaneye apar topar geldiğimiz için eşyalarımın hepsi okuldaydı. Bu yüzden okula geri dönecek sonra da eve gidecektim.

Çok geçmeden otobüs geldiğinde araca binerek kartımı okuttum ve arkalara yürüyüp cam kenarı bir yere oturdum. Camdan ilerleyen yolu, geçen sokakları izlerken Minho'yu düşünüyordum. Neden bana hatta herkese yalan söylediğini düşündüm. Kendim bulamasam da eminim onun geçerli bir nedeni var. Ancak bu yine de beni parmağında oynatmasını açıklamaz.

Dudaklarımı dişlediğimi ağzıma gelen kan tadıyla anlarken okulun sokağına geldiğimiz için ayaklandım. Kapıya yaklaşıp otobüs durduğunda aşağı indim ve kaldırımdan okula doğru yürümeye başladım. Provayı çıkışta yaptığımız için eşyalarım tiyatro sahnesindeydi. Bahçede yürürken aniden gök gürleyince adımlarımı hızlandırdım. Yağmura yakalanmak istemiyorum.

Sonunda spor salonuna vardım, cam kapıyı açıp içeri girdiğimde ise bana hiç yabancı olmayan bir manzarayla karşılaştım. Ona gerçekten sinirliyim ancak bu halini gördüğümde düşündüğüm şey bu olmuyor. Terden saçları alnına yapışmış, göğsü hızlı hızlı inip kalkıyor. Göz göze geldiğimizde ayağa kalkıp muhtemelen az önce yaptığı gibi sahanın etrafında koşmaya başlıyor. Adımları yavaş, saatlerdir burada olduğu belli.

HiSchool Melodrama//MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin