3.1

146 27 4
                                    

" Yani işin büyük kısmı artık sende Lewis." diye bitirdi konuşmasını Lucy.

" Başarmak zorundasın." dedi Minho.

" Biliyorum. O hâlde kaleye dönüyorum ben."

Felix ellerinden tuttu Lewis'in. Lewis gözlerine baktı sevgilisinin. Saf endişeyi gördü gözlerinde. Ellerindeki elleri şefkatle okşadı.

" Korkuyorum."

" Görebiliyorum güzelim. Ancak senin icin yapamayacağım bir şey yok. Güven bana olur mu?"

Başını salladı. Hâlâ gözlerindeki endişe duruyordu. Lewis kendine çekti genci. Sırtını okşadı:

" Nasıl konuştuğumu biliyorsun. İstesem herkesi dilimle iknâ edebilirim, değil mi? Bunu sen söylemiştin bana."

" Hm hm."

" Yalan mı söyledin bana?"

" Hayır." Başını gömdüğü omuzdan kaldırdı sevgilisinin yüzüne baktı. Lewis nazikçe çenesinden tuttu onu.

" Onlari da ikna edeceğim."

" Senden ayrılmak istemiyorum."

" Ayrılmayacağız."

" Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

" Sen uzaklardayken bile aklım sendeydi. Kontrolümü kaybetmiş gibiydim. Sadece seni düşünebiliyordum. Ben kontrolümü kaybetmekten nefret ederim Felix. Senin için yapacağım. Kendim için yapacağım. Ayrılamayız biz."

" Ayrılamayız..."

" Şimdi güveniyor musun bana?"

Felix'in yüzüne mimik bir tebessüm yerleşti. Bu evet demekti ama Lewis sesli duymak istedi:

" Evet de bana."

" Evet, güveniyorum. Sonuna kadar, kendimden daha fazla sana güveniyorum."

" Teşekkür ederim, biricik ilhamım." alnına öpücük kondurdu.

Felix heyecanla konuştu " Geri gelirsin diye tam burada bekliyor olacağım."

" Peki." dedi gülümseyerek Lewis. " Geleceğim." diye ekledi.

Sam yalandan burnunu çekti " Ne duygusal sahne ama!" Peter kendini Sam'in omzuna attı. " Klasik bir roman sahnesi döndü burada. Felix kızardı. Onlarla aynı odada olduğunu bile unutmuştu. Minho kusura gibi yaptı o sırada " İğrençti. Bir daha olmasın."

Lewis güldü " Üzgünüm ağabey kardeşinizden uzak kalamam."

" Sen niye hâlâ duruyorsun ya? Def olup gitsene!" dedi Minho Lewis'e.

Lewis gülerken Minho onu omzundan kapıya itti. Kapıdan çıkarken Minho yüzünü ciddileştirip Lewis'in omzunu pat patladı.
" Kazanıp gel. Beceremezsen gözüme gözükme. Gördüğüm yerde öldürürum seni çünkü."

" Beceremezsem beni öldürmen için önüne diz çökeceğim."

" Bak bir adamın onuru ile sözü birbirine sıkı sıkı bağlıdır. Olur da sözünü tutmazsan ve onu kurtaramazsan onursuz bir herif olarak devam etmek zorunda olacaksın."

" Felix yoksa onur umurumda bile olmaz. Sana temin ederim ağabey."

" Bana şöyle seslenme. Sevmedim sesleniş şeklini."

" Emredersin ağabey!"

" Bak hâlâ..."

Lewis güldü. " Tamam tamam, gidiyorum."

" Dikkat et!"

" Ederim."

Minho da korkuyordu. Cesur durmaya çalışıyoedu ama kardeşini kaybetmekten ölesiye korkuyordu.

İçeri gireceği sırada Felix ona sarıldı. Minho onu kafasından ittirdi:

" Git önce bir duşa gir."

" Of be ağabeyime bile sarılamıyorum."

" Pissin çünkü."

Felix dudaklarını büzdü. Sam ve Peter'e dönüp işaret parmağıyla Minho'yu gösterdi:

" Bana pislik dedi."

" Ben... Öyle bir sey demedim bir kere!"

Sam gülerek cevap verdi. " E bence haklı."

" Aa Lucy ağabeyin çok terbiyesiz." dedi Felix.

Lucy bıkkinlikla Felix'e döndü. Heceleyerek " O benim ağabeyim değil." dedi. " İkiziz biz. İkiz!"

" Bak herkes ağabeyin olduğumu söylüyor. Sen hâlâ kabul etmiyorsun."

Minho arkadan Sam'in kafasına vurdu:

" Biriniz büyük olsa o Lucy olurdu, gerizekâlı. O daha olgun ve zeki."

" Sen Felix'e gerizekalı mı dedin simdi?" diye atıldı Peter.

" Dememe gerek var mı zaten öyle." dedi Minho.

Felix gülerek sesini yükseltti. " Ya! Değilim bir kere!"

Chris onların bu hâllerine güldü. " Ben gideyim artık."

Minho gülerek cevapladı. " Def ol git." Sonra yanına gitti tokalaştı. " Her sey için teşekkür ederim."

" Ne demek! Senin kardeşinse benim de kuzenim. Beraber büyüdük."

" Sağ ol."

" Teşekkür etme."

" Kendine iyi bak."

" Sen de! Beni haber edin durumlardan."

" Tamam."

Sonra Chris çıkıp gitti.

Suç- ChanglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin