" Yani işin büyük kısmı artık sende Lewis." diye bitirdi konuşmasını Lucy.
" Başarmak zorundasın." dedi Minho.
" Biliyorum. O hâlde kaleye dönüyorum ben."
Felix ellerinden tuttu Lewis'in. Lewis gözlerine baktı sevgilisinin. Saf endişeyi gördü gözlerinde. Ellerindeki elleri şefkatle okşadı.
" Korkuyorum."
" Görebiliyorum güzelim. Ancak senin icin yapamayacağım bir şey yok. Güven bana olur mu?"
Başını salladı. Hâlâ gözlerindeki endişe duruyordu. Lewis kendine çekti genci. Sırtını okşadı:
" Nasıl konuştuğumu biliyorsun. İstesem herkesi dilimle iknâ edebilirim, değil mi? Bunu sen söylemiştin bana."
" Hm hm."
" Yalan mı söyledin bana?"
" Hayır." Başını gömdüğü omuzdan kaldırdı sevgilisinin yüzüne baktı. Lewis nazikçe çenesinden tuttu onu.
" Onlari da ikna edeceğim."
" Senden ayrılmak istemiyorum."
" Ayrılmayacağız."
" Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"
" Sen uzaklardayken bile aklım sendeydi. Kontrolümü kaybetmiş gibiydim. Sadece seni düşünebiliyordum. Ben kontrolümü kaybetmekten nefret ederim Felix. Senin için yapacağım. Kendim için yapacağım. Ayrılamayız biz."
" Ayrılamayız..."
" Şimdi güveniyor musun bana?"
Felix'in yüzüne mimik bir tebessüm yerleşti. Bu evet demekti ama Lewis sesli duymak istedi:
" Evet de bana."
" Evet, güveniyorum. Sonuna kadar, kendimden daha fazla sana güveniyorum."
" Teşekkür ederim, biricik ilhamım." alnına öpücük kondurdu.
Felix heyecanla konuştu " Geri gelirsin diye tam burada bekliyor olacağım."
" Peki." dedi gülümseyerek Lewis. " Geleceğim." diye ekledi.
Sam yalandan burnunu çekti " Ne duygusal sahne ama!" Peter kendini Sam'in omzuna attı. " Klasik bir roman sahnesi döndü burada. Felix kızardı. Onlarla aynı odada olduğunu bile unutmuştu. Minho kusura gibi yaptı o sırada " İğrençti. Bir daha olmasın."
Lewis güldü " Üzgünüm ağabey kardeşinizden uzak kalamam."
" Sen niye hâlâ duruyorsun ya? Def olup gitsene!" dedi Minho Lewis'e.
Lewis gülerken Minho onu omzundan kapıya itti. Kapıdan çıkarken Minho yüzünü ciddileştirip Lewis'in omzunu pat patladı.
" Kazanıp gel. Beceremezsen gözüme gözükme. Gördüğüm yerde öldürürum seni çünkü."" Beceremezsem beni öldürmen için önüne diz çökeceğim."
" Bak bir adamın onuru ile sözü birbirine sıkı sıkı bağlıdır. Olur da sözünü tutmazsan ve onu kurtaramazsan onursuz bir herif olarak devam etmek zorunda olacaksın."
" Felix yoksa onur umurumda bile olmaz. Sana temin ederim ağabey."
" Bana şöyle seslenme. Sevmedim sesleniş şeklini."
" Emredersin ağabey!"
" Bak hâlâ..."
Lewis güldü. " Tamam tamam, gidiyorum."
" Dikkat et!"
" Ederim."
Minho da korkuyordu. Cesur durmaya çalışıyoedu ama kardeşini kaybetmekten ölesiye korkuyordu.
İçeri gireceği sırada Felix ona sarıldı. Minho onu kafasından ittirdi:
" Git önce bir duşa gir."
" Of be ağabeyime bile sarılamıyorum."
" Pissin çünkü."
Felix dudaklarını büzdü. Sam ve Peter'e dönüp işaret parmağıyla Minho'yu gösterdi:
" Bana pislik dedi."
" Ben... Öyle bir sey demedim bir kere!"
Sam gülerek cevap verdi. " E bence haklı."
" Aa Lucy ağabeyin çok terbiyesiz." dedi Felix.
Lucy bıkkinlikla Felix'e döndü. Heceleyerek " O benim ağabeyim değil." dedi. " İkiziz biz. İkiz!"
" Bak herkes ağabeyin olduğumu söylüyor. Sen hâlâ kabul etmiyorsun."
Minho arkadan Sam'in kafasına vurdu:
" Biriniz büyük olsa o Lucy olurdu, gerizekâlı. O daha olgun ve zeki."
" Sen Felix'e gerizekalı mı dedin simdi?" diye atıldı Peter.
" Dememe gerek var mı zaten öyle." dedi Minho.
Felix gülerek sesini yükseltti. " Ya! Değilim bir kere!"
Chris onların bu hâllerine güldü. " Ben gideyim artık."
Minho gülerek cevapladı. " Def ol git." Sonra yanına gitti tokalaştı. " Her sey için teşekkür ederim."
" Ne demek! Senin kardeşinse benim de kuzenim. Beraber büyüdük."
" Sağ ol."
" Teşekkür etme."
" Kendine iyi bak."
" Sen de! Beni haber edin durumlardan."
" Tamam."
Sonra Chris çıkıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suç- Changlix
Fanfiction1890 yıllarındaki bir burjuvanın oğlu ile bir dükün oğlunun yasak aşkı Not: Lewis Changbin'in ingilizce adıdır ve ficte changbin yerine lewis adı kullanılacaktır. düzyazı