1.9 La vie c'est pour les grands

203 31 3
                                    

Minho kapısını çalan adamı öldürmeye hazırdı. Lewis'e kapıyı açtığında Lewis tek bir şey söyledi.

" Öldürecekler onu!"

Minho'nun dizlerinin bağı çözüldü. Nefretinin yerini korku kapladı. Gazetelerde henüz yargılanmadığı yazıyordu. Her şey aceleye getirilmişti. Felix hapishanedeydi. Ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Felix öldürülecekti ve göz yummak zorunda kalacaklardı. Minho bunu istemiyordu.

" Nerede o?"

" Bizim düklüğün hapishanesinde şu an mahkeme kuruluyor. Öldürecekler onu! Konuşurlarken duydum. İbretlik olsun diye şehrin ortasında hem de."

" Aptalca çocukluğunuzun ne ile sonuçlandığını görüyor musun?"

" Üzgünüm."

" Boş hayalleriniz için kardeşim ölüyor Lewis. Sen bir yetişkinsin. Eylemlerinin sonuçları olur. Hayat çocuklar için degildir tamam mı? Olgunlaş!"

" Özür..."

" Kapa çeneni!"

Ceketini askılıktan aldığı gibi çıktı Minho. Sam'in evine geldiler beraber.

" Bayan Hwang, Sam ve Lucy nerede?"

" İçerideler gelin lütfen."

" SAM! LUCY!" Minho bağırıyordu. Lucy'nin saçları dağılmıştı. Üzerinde mürekkep lekeleri vardı. Sam ise Minho'nun bağırdığı oturma odasında uzanarak kitap okuyordu.
" Ne bağırıyorsun be?" dedi Sam durduğu yerden.

" Gazeteleri okudun mu?"

" Hayır, ben gazete okumam." Lucy arkadan atıldı.

" Ben okudum. Felix iyi mi şu an?"

" Hayır. İdam edilecek."

" NE?" Sam ve Lucy aynı anda bağırarak söylemişti bunu. Felix'in olayını Lucy başından beri biliyordu. Sam ise Minho'da duymuştu.

" Lucy sen zekisin anlıyor musun? Ben şu an düşünemiyorum bile. Sen de yapma. Kendini strese sokma. Şu boktan herif ile kardeşimi kurtarmamız lazım tamam mı? Felix'in ne zaman idam edileceğini biliyor muyuz?"

" Hayır. Sizi düklüğün yakınında bir klübeye götüreceğim mahkeme sonucu çıkan kararı ablam anında bize bilirecek bir adam yollayacak. Felix'in tutulacağı hapishanenin ve şehir merkezinin planları elimde. Eğer gerekecekse piştollar bile var."

" Lucy yaparsın değil mi?"

" Sanırım."

" Lucy!"

" Evet"

Lewis'in belirlediği yere Peter'i de alıp geldiler. Çok kısa bir sürede bir adam gelip bir zarf bıraktı. Mühür falan yoktu. Lewis hızla açtı. Okumadan masanın üzerine koydu.

Karar açıklandı. Kesin bir şekilde idam cezası alacak. Mahkeme idam şekli için Paris'te tekrarlacak. İki gün sonra yani pazartesi günü askeri bir araçla Paris'e nakli yapılacak. (Karalanmış birkaç cümleden sonra devam ediyordu.) Yolu hesapladım. İki gün sürüyor. Üç gün orada tutulduktan sonra tekrar mahkeme olacak. Hükümlü mahkemeye çıkartılmayacak. İkinci katta tutulacak. Oda belirli değil. Orada tutulmasının sebebi toplu hapishanelerde dayak yiyerek ölebilme ihtimalinden olmalı. Lewis Tanrı yardımcın olsun.

Lucy okur okumaz konuştu.
" Açıkçası yolculuk sırasında en savunmasız hâllerinde olurlar."

" Askeri araç diyor Lucy."

" Askeri bir üsten daha mı güvenli sence ağabey?"

" Haklısın."

" Tamam şimdi bana yol haritasını gösterir misiniz?"

Lewis eliyle bir kağıt serdi masanın üzerine.

" Harita bu. Gidiş yolu da şu kesikli çizgilerden oluşuyor. Karelerle gösterilen yerler duraklar. Daire ile gösterilenler konaklama yapılan alanlar."

" Bütün detaylara ulaşmışsın."

" Felix için." Minho yakalarına yapıştı.

"Kardeşimi kurtardıktan sonra ona dokunmayacaksın anladın mı? Aptal oyunlarına onu dahil edemezsin. Anlıyor musun?"

" Evet."

" İş işten gectikten sonra konuşması kolay." dedi Peter.

" Seviyordu sadece. Çocukluk etmesi doğal. Siz hep yapıyorsunuz." dedi Lucy.

" Senin gibi kitaplara gömülmüş bir manyak değiliz çünkü."

" Aslında plana..." araya girmeyi denedi Lewis.

" Olmazsınız zaten sizin beyniniz kitapları anlamaya yetmez."

" Daha bugün kitap okuyordum. Benim ne suçum var?" dedi Sam.

" Konumuz bu mu? Benim kardeşim ölecek!"

" Evet, haklı." dedi hepsi ciddileşerek. Lucy plana baktı.

" Kalacakları yer belli mi?"

" Hayır." dedi Lewis.

" Araca sızarsak her şey daha iyi olur." dedi Lucy. " Bizi yönlendirecek biri olur."

" Aslında birini tanıyorum ve lanet olsun ki yapar mı hiçbir fiktim yok." dedi Minho

" Kim?"

" Christopher. Saint Cyr da okudu. Aslında bir asker ama diplomatik işlerde de çok iyi olduğundan dükün danıştayı olarak çalışıyor."

" Onunla aranız pek iyi değil."

" Evet."

" Ama sonuçta hayat meselesi yardım edecektir." Kapının dışındaki adamlardan birini çağırdı. " Adres ve ismi yaz yeter Mösyö Minho. Durumu o kişiye anlatıp getiriyorsun anladın mı?" dedi Lewis adama Minho'nun kağıdını vererek.

" Acele et!"

" Nasıl olsa gelmeyecek biz onun gelme ve gelmeme ihtimalini düşünerek iki ayrı plan yapalım."

" Tamamdır." dedi Lucy. Kağıdın üzerine eğildi. " Varlığınız beni strese sokuyor. Beni yalnız bırakın."

" Tamam."

Erkekler odadan çıktı. Askeriye buharlı araçlarını nakil sırasında kullanmıyordu. Faytonla gideceklerdi. Askeriye atlarının sağlıklı olması önemliydi. Çünkü düklükten çıkış yaparlarsa güvenlikleri azalacaktı ama bir kervansaraydayken atların sağlığı bozulsa bu onlara zaman kazandırırdı. İlk planını atlar üzerinden yaptı Lucy. Sekiz ayrı adıma böldü planı. İlk adım gerçekleşirse diğerlerine gerek kalmazdı ama kesin konuşmaması gerekirdi. Her bir planın içeride bir adamları olma ve olmama olasılığına göre ayırdı. O ihtimaller icinde nasıl engellerin karşılarına çıkabileceklerini hesaplayarak A ve B hatta bazen C ihtimalleri oluşturdu.

" Beyler gelin. Anlatacağım. Bu sığ kanunları durduruz umarım."


Suç- ChanglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin