0.8 Quand les poules auront des dents

246 33 29
                                    

" Hatırlamıyorum. HA! Kaleye girmeme izin vermezler demiştim. Sen de..."

" Doğru! Burada uyu bu gece. Çıkmazsan girmen gerekmez."

" Sarhoşsun."

" E buradaki sorun ne?"

" Yarın neden yabancı bir adam benim odamda diyip görevlileri falan çağıracaksın."

" Seninle tanışırken ayıktım."

" Lewis, emin misin?"

" Dedim ya sıkıldım."

"İyi, nereye yatayım?"

" Sence?"

" Koltuğa mı?"

" Yatak devasa Felix! Hem ikimiz de erkeğiz. Yat sadece! Ben sol tarafa geçiyorum!"

" İyi, sen bilirsin."

" Seni sevdim."

" İyi."

" İyi deme artık!"

" Agresifsin!"

" Sarhoşum sadece" mırıltı gibi çıkan sesinden sonra uyuyakaldı Lewis.

Uyandığında farklı bir odada olduğu için nerede olduğunu anlamaya çalıştı kısa bir süre solunda kendisinden altı karış uzakta uyuyan gence baktı. Sürekli yastıklarla uyumaya alışkın olan felix bütün yorganı kendi tarafına toplayıp bacakları arasına aldığından üşüyüp büzüşmüştü Lewis. Felix yorganı alıp siyah saçlı gencin üstünü örttü.
Kalkıp aynaya bakarak gömleğini düzletti. Lewis'in masasına dağılan şiir kitaplarına ve defterlerine baktı. Acıktığı fark ettiğinde Lewis'in üstüne eğilip omuzundan tutarak sarstı onu.
" Uyan, ne yapacağım ben? Lewis!"

" Hmm" başını tutarak doğruldu. Karşısındaki yüze baktı. " Sen? Ha! Felixdi, değil mi?"

" Evet."

" Niye odamdasın?"

" Sen getirdin."

" Ben mi getirdim?" Kaşlarını çattı karşısındaki gence dikti bakışlarını. Sorgular bir ifadeye büründü yüzü:

" E niye gitmedin?"

" Uyu, dedin."

" Niye böyle bir şey dedim? Deli miyim ben? Kafam mı güzeldi? Kaç bardak içtim?"

" On iki"

" Cidden kafam güzelmiş."

" Ben dedim sana içme diye!"

" İçme demeyeceksin bir bardak bira koyacaksın viski yerine. Ağzımın tadı bozulunca içesim gelemeyecek."

" Bunu bilmem gerektiğini sana düşündüren ne?"

" Seni odama getirmemi sağlayacak kadar bilgi edinmişsin."

" Sadece sohbet edecek birine ihtiyacın olduğunu söyledin ve odana tıktın."

" Ha öyle! Ben de sandım ki..."

" Ne sandın?"

" Yok bir şey!"

Felix anlamadı ve Lewis anlatmadı. Lewis üzerindeki gömleği çıkarıp başka bir gömlek giydi. Lewis'in vücudu nedensizce Felix'e güzel geldi.

" Kahvaltıya inelim." dedi pantolonunu silkeleyerek.

" Ama ailen." Çekiniyordu.

" Sorun etmezler."

Aşağı indiler. Lewis'in arkadaşlarını haber vermeden kalede tutması normaldi onlar için. Bazıları bir kaç gün durur gider ve birkaç hafta sonra geri gelir ziyaretler sıklaşır ve bir kavgayla giderdi. Bazıları ise birkaç gün kütüphanede takılır ödünç kitaplar alarak gider ve kitapları geri getirmeye geldiğinde sohbet ederek giderdi. Ancak bunlar olmayalı iki yıl geçmişti. Artık gençler kitaplara ilgi duymuyordu aynı zamanda Lewis odasında kalacak bir arkadaş getirmiyordu. Sadece ablası odasında kalan gençlerin neden geldiğini biliyordu ama susuyordu. Kardeşi için susuyordu. Bu yüzden diğerleri kısaca Felix'i süzüp kahvaltılarına dönerken ablası hizmetçilerden biri Felix için tabak ve çatal getirene kadar bakışlarını ondan ayırmadı. Sonra kardeşine dönüp " Kitap için mi öylesine mi" dedi. Lewis anlayarak tabağından başını kaldırmadan cevapladı:

" Sohbet için."

" İlginç, neden?"

" İlginç çünkü"

" Sohbeti mi?"

" Hem sohbeti hem kendisi."

" Anladım."

" Niye pastırma bu kadar az?"

" Annem artık kahvaltıda pastırma yemeni istemiyor."

" Neden?"

" Sürekli sadece onu yediğini söylüyor."

" Onun Türk arkadaşından aldığı kaymak kadar yağlı bile değil."

" Sadece et yiyorsun tatlım."

" Şu Yunan mezleri koydurtuyorsun öğlen ve ben onlarla doymuyorum."

" Tartlardan yemeyi dene tatlım."

" Hadi ama o Emily denilen pastaneci kız ile ilgilenmiyorum."

" Sırf bu yüzden o çok sevdiğin tartları yemiyorsun."

" Yediğimde gidip kıza onunla evlenmekten mutlu olacağımı çünkü çok hamaratlı olduğunu söylüyorsun."

" Babası zengin bir burjuva tatlım ve biliyorsun kardeşi diplomaside oldukça becerikli."

" Ablam da becerikli ama onu görmezden geliyorsunuz."

" Ablan bir kadın."

" E bunun önemi ne? Aptal feodaliteniz zaten güçsüz artık. Halk sizi pek umursamıyor bile. Herkes sadece kralı dinliyor. Ablam düşes olarak düklüğü yönetse ne kaybedersiniz? Sırf bir kadın olduğu için yönetimi alamaz mı? Şu lanet Elizabeth hakkında bir şeyler okuduğunu gördüm anne! Başka bir soya yönetimi mi vereceksiniz?"

" Misafirin varken bu konuşmayı yapmayalım istersen, ha?"

" Söyle çekinme!"

" Yönetime geçmeyi reddetme oğlum!"

" Ablam yönetecek"

" Lewis yeter! Benimki sadece bir hobi yönetemeyeceğimi biliyorum."

" Abla böyle konuşma!"

" Susun ve kahvaltını yapın artık!" dedi dük ve masada bir sessizlik hakim oldu. Herkes susunca Felix ilk lokmasını aldı. Felix'in karnı pek doymamıştı ama Lewis tabağını bitirince onu odasına sürükledi.

" Bu lanet konuşmalar son bulmayacak!" dedi kapıyı kapatırken. Oradaki sandalyeye oturan Felix'in çenesini okşadı.

" Söylesene bana her şey hep böyle berbat mı olacak? İnsanlar neden bu kadar aptal? Bazen İhtilali başlatan halk ile aynı kanı paylaştığımıza inanamıyorum." Baş parmağıyla yanağını okşadı Felix'in.

" Bilmiyorum." dedi Felix fısıltı gibi bir sesle.

" Keşke dünya senin kadar güzel olsa." dedi Lewis iç çekerek. Çocuğun gözlerinde kaybolmuş gibiydi ama Felix'inkiler fal taşı gibi açılmıştı çünkü korkmadığı sürece hızlanmayan kalbi deli gibi atıyordu. Sadece yakışıklı bir gencin iltifatı kalbini hızlandırmıştı ve bunu hiçbir güzel kız yapamazdı.

"İnsanlar ne zaman bilinçlencek?"

" Peut être quand les poules auront des dents"*

" O kadar mı imkansız?"

" O kadar imkansız Lewis."














*Bizdeki çıkmaz ayın son perşembesi gibi onlarda da tavuklar diş çıkardığında gibi bir deyim var. Cümlede "Belki tavuklar diş çıkardığında" diyor

Suç- ChanglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin