4🌱

844 135 70
                                    

"Yani... Bize gidelim o zaman. Ev boştur." Kaşlarını alaylı alaylı  büktü ama bir şey demedi. Dudaklarını birbirine bastırmıştı. Bana da komik gelmişti açıkçası. Kıkırdadım, "Yani rahat rahat ödev yaparız. Sessiz, insansız ortam istemiştin ya." diye açıklama yaptığımda başını salladı. Sinirli değildi artık ama yine de mutlu da görünmüyordu. Bense "Rahat rahat ödev yaparız." demiştim ama pek başarabileceğimi sanmıyordum.

Eve nihayet geldiğimizde arabayı garaja park ettim. Evet; iki katlı, bahçeli bir evde oturuyorduk. Babam annem öldükten sonra özel okula geçmişti ve ona göre aldığı en mantıklı karar buydu. Ara sıra bundan bahsederdi de...

Evin kapısını açtım anahtarımla. Tabii ki kimse yoktu. Babam gelirse akşama doğru gelir, biraz beni azarlar ve sonra sabaha kadar bir daha uğramazdı.  Ben de kendi başımın çaresine bakardım. Genelde onda bunda olur, dışarılarda gezerdim ama bu ödev yüzünden iki gündür eve hapsoluyordum resmen. Bu evden ve evde tek başıma kalmaktan nefret ediyordum. Tamam, Yoongi vardı yanımda. Yalnız değildim ama o gidince yine yapayalnız kalacaktım.

Islık öttürdü kapıdan içeri girdiğimizde.  "Vay be! İki kişi için amma büyük ev." Kaşlarım kalktı şaşkınlıkla. Ardımdan yavaşça geliyordu, ona döndüm. "Sen nereden biliyorsun iki kişi yaşadığımızı?"

Dudaklarını büktü yine alayla. Bilmiş bilmiş gülümsedi. "Edebiyat hocasının çocuğu olduğunu bilmeyen mi var Hoseok? Baban tekrar evlenmediğine göre iki kişi yaşıyorsunuz diye düşünmüştüm."

Yani, akıl yürütmek zor olmasa gerekti. Omuzlarımı silktim. "Yani... Evet, babamla birlikte yaşıyoruz." Ayakkabılarımı çıkarmış, kendime pofuduk bir tane çıkarmıştım.  Ona da bir tane misafir terliği bırakmıştım konuşurken.

"Zengin olmanıza rağmen ev terliği nedir biliyorsunuz. Takdir ettim." dedi. Alaycıydı.  Neden sürekli beni iğnelemek istediğini anlamamıştım. Fakir falandıysa ben ona ne yapmıştım ki? Babam çalışıyor ve kazanıyordu. Olayın benimle bir alakası yoktu. Ben sadece harcayan taraftaydım.

"Eve haftada iki kere yardımcı çağırıyoruz. Her gün temizlik yaptıramadığımız için de böyle bir çözüm bulduk. Her şeyi böyle soracak mısın sen? " dedim etrafı incelerken soru biriktirdiğini fark ederek.

"Yoo... Yok. Tamam, özür dilerim. Nerede çalışacağız? Vaktimizi yeterince boşa harcadık." dedi saatine bakarak.

Gözlerim kocaman olmuştu. "Hemen mi çalışmaya başlayacağız? Azıcık dinlenseydik?" diye sızlandım. Gözlerini devirdi.

"Derhal başlamamız lazım. Çok geri kaldık Hoseok. Sayende ben de programımdan geri kalıyorum. Haydi, başlayalım hemen."

"Önce bir üstümü değiştirseydim. " dedim üzerimi göstererek.  Tamam, şıktım ama inanılmaz rahatsızdı giydiklerim.  Büstiyerim gün boyu kaymıştı, şortum yerine de rahat bir eşofman ya da pijama altını tercih ederdim açıkçası. İlk defa yüzüme değil de vücuduma baktığını gördüm. Namjoon ya da diğer alfalar gibi uzun uzun bakmamıştı. Yiyecek gibi değildi bakışları. Gözleri değip geçmişti bir anlığına. Sanki benden kendini sakınır gibiydi. Anlamamıştım ama bakışlarını sakınması bir garipti.Arkadaşı bana aşık diyeydi herhalde.

"Tamam ama beş dakikan var. Bana nerede çalışacağımızı göster ve derhal giyinip gel. Haydi." dedi ciddiyetle saatine bakarak. Ardından yine -alışkanlık edinmişti herhalde- gözlüğünü itti bu defa işaret parmağıyla. Saate bakıp durması... Cidden, ineğin de ineğiydi.

"Gel, odama geçelim." dedim. Yukarıya doğru kıvrılan kıvrıla çıkan merdivenleri gösterdim.  "Evde kimse olmaz ama çalışma masam falan yukarıda. Daha rahat çalışılır."

He's Nerdy But He's Mine 🌱 SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin