11🌱

928 149 225
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar.

"Yoongi beni bekle!"

Yoongi hızla yürüyerek okulun arka bahçesine doğru giderken duraksamadan koşar adımlarla onun peşinden gidiyordum. Beni duyduğuna emindim fakat ne bana bir şey söylüyor ne de beni durdurmaya çalışıyordu. Bu halleri sinirimi bozuyordu ama durmadan onun peşinden gitmeye devam ediyordum. Konuşup bir şeyleri halletmemiz gerekiyordu. Böyle kaçarak hiçbir şeyi çözemezdik.

Aniden durduğunda onunla birlikte durmuş ve ne yapacağını beklemeye başlamıştım. O sırada bana doğru dönmüş ve gözlerimin içine bakmıştı. Bir şey söylemek istiyorda söyleyemiyor gibiydi. Ne düşündüğünü sormak için ağzımı açmıştım ki soğuk sesi kulaklarıma ulaşmıştı.

"Beni rahat bırak."

"Ne?" Ben konuşmak isterken o beni yanından kovuyor muydu cidden?

"Beni duyduğuna ve anladığına eminim." demişti. Tam şu an arkamı dönüp gitmem ve bugünden sonra bir daha onun yüzüne bakmamam gerekiyordu. Ama yapamamıştım işte.

"Konuşmak istiyorum." demiştim direterek. "Benim yüzümden okulda çok yanlış anlaşılıyorsun."

"Evet, senin yüzünden çok yanlış anlaşılıyorum ve hâlâ yanlış anlaşılıyorum. O yüzden arkadaşlarının yanına dön ve beni rahat bırak. Seninle bugünden sonra muhatap olmak istemiyorum." Sözleri karşısında öylece kalakalmıştım. Sonuna kadar haklıydı.

Gözlerini benden tiksinircesine çektiği esnada konuşmuştum. "Tamam," Sözlerini kabullenmem ile bana yeniden bakmıştı. Soğuk sözleri aksine bakışları o kadar farklıydı ki...

Sözleri git derken gözleri gitme diye yalvarıyordu resmen.

"Ben gidiyorum, seni bir daha rahatsız edecek bir şey yapmayacağım." dedikten sonra arkamı dönmüştüm. Bunu istiyorsa yapacaktım, üstüne gidecek değildim ya.

"Hoseok."

Adımı seslendiğinde merakla ona doğru dönmüştüm. Gözlerinde bir şey söyleme isteğini gördüğümde heyecanlanmış ve, efendim, demiştim. Yüzü bir anda düşmüş ve gözlerini kaçırmıştı. Kaçıyordu ve beni de kaçayım diye kendinden itiyordu.

"Kendine iyi bak diyecektim." dediğinde istemsiz bir şekilde omuzlarım düşmüştü.

"Sen de kendine iyi bak." demiştim kısaca. Ardından yeniden ona dönmeme kararı alarak ona arkamı dönmüş ve hızla ilerlemeye başlamıştım. Okulun ön bahçesine doğru gelirken binaya girmek varken tüm bakışların üstümde olduğunu bilerek çıkışa doğru ilerlemeye başlamıştım.

Çok rahatsız hissediyordum, rahatlamaya ihtiyacım vardı. Şimdi ise rahat olabileceğim o yere gidiyordum.

Çıkışa ulaşıp arabamın yanına gitmiştim. Vakit kaybetmeden kapısını açıp binmiştim. Sürekli gittiğim mezarlığa doğru arabayı konumlandırmış ve gaza basmıştım.

(Dipnot: Kore'nin mezarlıkları nasıl bilmiyorum, ilgilenmiyorum da. Türkiye'deki gibi yazacağım.)

Yol boyunca düşünüp durmuştum. En son annemin mezarının biraz uzağında arabayı durdurmuş ve içinden inmiştim. İnerken yanımda getirdiğim 5 litrelik suyu yanıma almıştım. Gelmeyeli 2 hafta olmuştu, gelen tek kişi de ben olduğum için ona iyi bakmalıydım. Babam mı? O beni bile umursamıyordu ki.

Su ile mezarın başına ulaşmıştım. Dökmeden önce biraz dinlenmek için yanındaki taşın üzerine oturmuştum. O sırada elimi uzatıp üzerinde annemin adının yazdığı mezar taşını okşamıştım. Normalde başka yerde olsa asla dokunmayacağım tozu, onun mezar taşının üstünde var diye elimle silmiştim.

He's Nerdy But He's Mine 🌱 SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin