𝟎,𝟗 𝐨 𝐝𝐮𝐲𝐠𝐮

110 16 8
                                    

Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.
- Oğuz Atay -

- Oğuz Atay -

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Her seferinde avuç içimde sıkıca tuttuğumu sandığım kelebek, gözümü kırptığım kısa bir anda parmaklarımın arasından sıyrılıyordu. Ona da sormalıydım, özgürlüğünü hissettiği yer benim avuç içim miydi? Değildi, onun dinlenmek adına uğradığı bir durak olmasına rağmen onu sıkıca tutmaya çalışan bendim.

Perdenin aralık kısmından yüzüme sızan ışık, güneşin çoktan doğduğunu haberdar ediyordu. Kısık gözlerimi daha da aralayarak komidinin üstündeki saate baktım. 9.30'a yaklaşan saat ile pazar günü olmasından kaynaklı izinde olan babama kahvaltı hazırlamak için aşağı inmem gerektiğini düşündüm. Çok bir becerim olmasa da izin günü olduğu için babamın biraz olsun dinlenebilmesini istedim. Bu düşünceler arasında yataktan kalkarak odamın kapısından çıktım. Salona doğru ilerlediğimde mutfaktan gelen sesler ile babamın benden önce uyandığını farkettim. Salona açılan mutfak tezgahına doğru ilerleyerek neşeli bir ses ile konuşmaya başladım. "Günaydın! Bugün küçük bir kahvaltı ile sana süpriz yapacaktım fakat sen çoktan kalkmışsın." Arkasına dönerek bana doğru yaklaşmasının ardından konuştu. "Sana da günaydın. Bahar kızım uzun süre sonra evine geldi ona güzel bir kahvaltı sunmalıydım." Konuşmasının ardından yanağımı sıkarak mutfaktaki işine geri döndü. "Senin için yumurta yapacaktım fakat evde kalmamış, market de bugün açılmayacakmış. Marketin yanındaki yokuşun sonundaki evde Kim Teyze kendi tavuklarının yumurtalarını satıyor. Ona sipariş verdim ve senin gidip alabileceğini söyledim." Bahsettiği kişi Heeseung'ın büyükannesi oluyordu. Henüz gitmediyse onu görme ihtimalim de vardı, bu yüzden babamı onaylayarak evin çıkışına doğru ilerledim.

Askıda duran montumu alarak ayakkabılarımı ayağıma geçirmemin ardından kapıdan çıktım. Vücudumda hissettiğim soğuk ile hala elimde olan montu giyerek bahçe kapısından dışarı çıktım. Gece yağan yağmurdan dolayı yerlerin hala ıslak olduğu sokağa çevirdim, gözlerimi. Üstüme aldığım mont soğuğu engellerken, sadece pijamamın olduğu bacaklarım soğuğu hala hissediyordu. Ellerimi cebime yerleştirerek marketin ilerisinde kalan sokağa doğru hızlı adımlarla ilerledim. Marketin kapalı olmasının sebebini bilmesem de sorgulamadan yanındaki yokuşu çıkmaya başladım. Biraz daha ilerlediğimde yokuşun sonundaki evin hemen önünde duran lüks arabayı gördüm. Hızlı olan adımlarımı biraz daha yavaşlatarak işittiğim sesler ile ilerlemeye devam ettim. Lüks arabanın bulunduğu bahçe kapısının önüne geldiğimde seslerin daha da yükselmesiyle duraksadım. Başımı o yöne çevirdiğimde; sırtı dönük, şık giyimli bir adamın karşısında dikilen Heeseung'ı gördüm. Artık konuşmalarını daha net duyuyordum.

Heeseung sinirli fakat bir o kadar umutsuz gözüken yüz ifadesiyle karşısındaki adama bağırarak konuşuyordu. "Geldiğinden beri aynı şeyleri sayıklıyorsun! Neredeyse 3 yıl oldu diyorum sana bu zamana kadar bir telefon açacak vaktin dahi yok muydu? Annemin cenazesi, o zaman bile yanımda değildin. Kötü bir eş olduğunu biliyorum fakat o ana kadar kötü bir baba olduğunu düşünmemiştim." Ellerini saçlarının arasına geçirip çekiştirmesinin ardından konuşmasına devam etti. "Şimdi ise karşıma geçmiş benden yardım istiyorsun. Varlığından haberimin olmadığı kardeşim için ilik istiyorsun." Gittikçe kısılan sesi ile boğazının düğümlendiğini farkediyordum. Derince aldığı nefesin ardından başını göğe çevirerek gözlerini kapattı. O esnada babası olduğunu anladığım adam konuşmaya başladı. "Şu an babalığımı sorgulamanın sırası değil. Yardım etmek zorundasın, haberin olmasa dahi o senin kardeşin." Daha sakin ve küstah olduğu anlaşılan ses tonunun Heeseung'ın sinirlenmesine sebep olduğunu sıktığı çenesinden anlıyordum. Sıktığı gözlerini açarak yeniden konuşmaya başladı. "Yardım etmeyeceğim, defol git buradan!" Karşısındaki adamı taklit ederek küstahca konuşmasının ardından yediği tokat ile başı sağa doğru eğildi. Ne ara gerçekleştiğini anlamadığım olay ile gözlerimi yumdum. Gözlerimi açmamın ardından bahçe kapısından çıkarak aracın sürücü koltuğuna ilerleyen adam ile göz göze geldim. Oldukça açık bir noktada bulunmama rağmen, benim yanımdan geçerek aracın arkasından koşan Heeseung beni farketmemişti. Adımlarını yavaşlatarak durmasının ardından başını sola çevirdiğinde beni gördü. Kaşlarımı havalandırarak doğrudan gözlerine baktığımda bakışlarını yere çevirmesinin ardından yokuş aşağı adımlamaya başladı.

spring of winter, lee heeseung [ara verildi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin