𝟏,𝟒 𝐲𝐮𝐤𝐬𝐞𝐤 𝐫𝐚𝐟𝐥𝐚𝐫

92 14 8
                                    


Yok olma isteğiyle kalbim attığı zaman, bana "yaşa" der gibi gülen senin yüzündü.
-Sabahattin Ali-

Elimde ufalanıyordu, her şey

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elimde ufalanıyordu, her şey. Ulaştığımı sandığım noktada sarfettiğim çaba sonrası unufak oluyordu. Beklentilerim yoktu, bu yüzden artık şaşırmıyordum. Ama yine de ruhumun karanlık odasında hüzne boğulan o küçük çocuğa engel olamıyordum.

Kampüsün kütüphanesine ödünç aldığım kitapları merdivenlerden çıktığım sırada kolumla destekleyerek taşımaya çalışıyordum. Ağırlardı, gerektiğinden fazla almış olmalıydım ki zorlanıyordum. Son basamağı çıkmamın ardından derin bir nefes alıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Sınav haftasının yaklaşmış olmasından kaynaklı çoğu masanın dolu olduğunu kütüphane oldukça sessizdi. Ödünç aldığım kitapları teslim etmek adına girişte görevlinin olduğu masaya doğru ilerledim. Kütüphane ortamını sevdiğim ve haftanın neredeyse her günü geldiğim için 40lı yaşlarının başında olan kütüphane görevlisiyle isimlerimizden ileri tanışıyorduk.

Masanın başına ulaştığım esnada başını kaldırarak beni selamladı. Başımla verdiğim karşılığın ardından dudaklarımı araladım. "Günaydın Bayan Minhee. Geçen hafta ödünç aldığım bir kaç kitabı getirdim, diğerleriyle işim henüz bitmedi." Kucağımdaki kitapları masaya bırakarak ellerimi önümde birleştirdim. Bu esnada Bayan Minhee tebessümle konuşmaya başladı. "Günaydın, Choonhee. Bugün erken geldin, sınavların yoğunlaşıyor sanırım." Konuştuğu esnada önündeki bilgisayardan getirdiğim kitapların işlerimlerini giriyordu. "Evet, bu hafta yoğun geçecek gibi görünüyor." Kısa cümlem sonrası başını sallayarak masanın üstündeki son kitabı eline aldı. Tam o esnada masanın üstünde titremeye başlayan telefonu eline alarak cevaplamasının ardından kulağına götürdü ve konuşmaya başladı. "Efendim... Nasıl oldu?... Peki şu an ne durumda?... Hangi hastanede olduğunu öğrebebilir miyim?... Ah evet, teşekkür ederim..." Gittikçe derinleşen sesi endişeye kapıldığını gösteriyordu.

Telefonu kapatmasının ardından ayağa kalktı. Ben ise bu esnada yüzünden anlamaya çalışarak merakımı gidermek istedim. "Ne oldu, acil bir durum yoktur umarım. Endişeli görünüyorsunuz." Masanın üstündeki çantasına uzanarak yüzüme baktığında dudaklarını araladı. "Acil bir durum," kolundaki saate bakmasının ardından devam etti. "yalnızca bir kaç saat beni idare edebilir misin? Oğlum okulda ufak bir kaza yaşamış ciddi olmadığını söylediler fakat içim rahat etmeyecek, gitmeliyim." Şaşkınlıkla konuşmaya başladım. "Ah efendim geçmiş olsun ama nasıl tani ne yapmam gerekiyor bilmiyorum." Ceketini giydiği esnada konuşmasını sürdürdü. "Zor bir şey yok, geçen sefer bir kaç kez kendi ödünç aldığın kitaplar gibi sisteme girmeli ve gelen kitapları numarasına göre raflara yerleştirmen yeterli." Ne diyeceğimi şaşırsam dahi endişeli olan Bayan Minhee'i daha da endişelendirmek istemedim. "Bir süre sizi idare edeceğim, yeniden geçmiş olsun efendim. Dikkatli gittiğinizden emin olun." Koluna taktığı çantası ile kütüphanenin merdivenlerini inerek gözden kaybolduğunda masanın arkasında kalan sandeleyeye ilerleyerek oturdum. Kolumdan çıkartarak masaya bıraktığım bez çantadan çalışmak adına yanımda getirdiğim defterimi çıkardım ve ardından çalışmam gereken kısmı açarak okumaya başladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 30, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

spring of winter, lee heeseung [ara verildi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin