Bölüm4:Kaosun Habercisi

50 8 20
                                    

Şarkılar:

İlhan İrem:Anlasana
Sertab Erener:İyileşiyorum
Yüzyüzeyken Konuşuruz:Bodrum

🎶

Ve en büyük acıyı henüz tatmadık.
Mutluluğu henüz bilmediğimiz gibi.

Bir lotus çiçeği ol.
Bir lotus çiçeği gibi masum ve sevgi dolu, aynı zamanda toprağa bile ihtiyaç duymadan sadece su ile yaşayabilecek kadar güçlü ol.

Güçlü ol mesela sana ne yaparlarsa yapsınlar, hep başka bir yolun olduğunu hatırla.

Çünkü hep başka bir yol vardır.
Umutsuzluk olsa bile...

Aslında umutsuzlukta bir yerde umuda dönüşmez mi?

Ucu bucağı olmayan bir okyanustasın.

Mavi, mavi özgürlüğün tanımıdır.

Ama okyanusta mavidir ve sen şuan o okyanustan çıkamıyorsun. Sana ne kadar özgürlük getirdi, ne kadar umut vâde etti?

Bir lotus çiçeği ol.
Hep saf ve narin
Aynı zamanda güçlü ve cesur
Bir lotus çiçeği umudu ol.

🎶

Herşeyi içimde yaşardım. Gülüşümü içimde saklardım. Ağlamamı sessiz yapardım. Kimseye belli etmezdim sessiz çığlıklarımı. Çünkü kimse bana yardım etmezdi. Onlara anlatırsam yarın beni sırtımdan vuracaklarını bilirdim. O yüzden hep kendi çabamla ayağa kalkardım. Eğer iş hayatında isem Özge'den yardım alırdım. Ama kendi sorunlarımı hep ben çözer, içimde yaşardım.

İçime derin bir nefes çekip tekrardan hastaneye doğru yol almaya başladım. Hastaneye girdiğimde bana mı öyle geliyordu bilmiyorum ama bütün gözleri üzerimde hissediyordum. Bu çok can sıkıcı bir tavırdı.

Koridorda ilerlerken ufak bir kız çocuğunun bana şaşkınlıkla baktığını fark ettim. Yedi yaşında ya var, ya da yoktu. Kahve gözleri ve kumral saçlarıyla bana küçüklüğümü hatırlatıyordu. Bahçede babamla birlikte çiçekleri suladığımız günleri gördüm bir an çocuğun gözlerinde. Annem elinde üç bardak limonatayla gülümseyerek yanımıza geliyordu. Mutlu bir aile tablosunu gördüm bir an. Ama küçücük bir andı bu. Ya var, ya yoktu. Tam kızın yanından geçiyordum ki arkamdan cılız ve çekingen bir ses işittim.

"Affedersiniz. Bakar mısınız?"

O kız çocuğunun bu kibarlığı beni hayretler içinde bıraktı. Yine de belli etmeyerek ona doğru döndüm. Bir kaç adımla yanına gidip boyuna gelebilmek için önünde dizlerimin üzerine çöktüm.

"Söyle miniğim."

Kız beni bir süre daha süzdükten sonra "Acaba sizi tanıyor olabilir miyim?" dedi.

İçimde inanılmaz bir gerginlik yeşerdi. Olayın bu kadar çabuk yayılacağını tahmin edemezdim. Sanırım biz bunu durdurmakta çok geç kalmıştık. Küçük bir kız çocuğunun bileceği kadar geçti hemde.

"Nerden tanıyor olabilirsin acaba?"

"Susamam şarkısını annem çok sever." Bir süre suratımı izledi. "Sizin fotoğrafınız albüm kapağında da var."

Artık rahattım. Olay magazinden daha çıkmamıştı.

"Evet miniğim, o şarkı bana ait."

Boş boş beni izledi.

"O ne demek abla?"

"Yani demek istiyorum ki, o şarkıyı söyleyen benim. Şarkı bana ait."

"Aa, gerçekten mi?"

BU DÜNYADAN DEĞİL (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin