Bölüm17:Küçüklüğe Giden Yol

27 6 4
                                    

Şarkılar:

Sena Şener:Ölmek
Emre Aydın:Sen beni unutamazsın
Evdeki Saat:Sustum

🎶

İkimizde sustuk farkındayım. Zaten hiç konuşmamıştık.

Gördüğüm kâbuslardan daha beterdi sanki yirmi dört yıldır yaşadıklarım.

Hayat kâbuslardan daha acımasız olabilir miydi?

Olabilirmiş.

Bu kadar da acımasız olabilirmiş.

Evet. Söylediğim gibi. Özlem herkes için geçerliydi. İster bir melek olsun, ister yüzü kara şeytan.

Yine söylüyorum. Evet annemi özlüyorum. Ama nefret özlemden daha güçlü bir duyguya dönüşmüş durumda. Ve ben boynuma kadar saplandığım bu çukurda gökyüzünü göremiyorum. Yıldızlar yok, güneş yok, ay yok... Kısaca nefes almak bile yok.

Yağızla birlikte evime girmiştik. En azından başkasının kucağında gitmiyordum artık. Yürüyebiliyordum. Benim tek başıma olmama gönlü razı gelmemiş en azından bir süreliğine yanımda kalmayı teklif etmişti. Sadece başımı sallayarak kabul etmiştim. Açıkçası pek umrumda değildi eve kimin girip çıktığı.

Daha zihnimde olanlarla baş edemiyordum.

Ben de kendimi banyoya atıp sıcak bir duş almıştım. Bornozumu etrafıma sarıp kendimi direkt giyinme odasına attım. Siyah bir iç çamaşır takımı seçip üzerime geçirdim. Bir tarafı komlple siyahla bezeli olan gardrobumdan siyah alt üst takım giymiştim. Altımda siyah boru paça bir pantolon, üzerimde ise düz siyah rengi bir crop vardı.

Saçlarımı fön makinasıyla kurutup serbest bıraktım. Açıkçası şuan asla saçlarımla uğraşmak istemiyordum. Hatta hiçbir şeyle uğraşmak istemiyordum. Sadece duştan sonra gerilen yüzüme bir nemlendirici krem ve dudaklarıma nemlendirici bir lip balm sürmüştüm. Ayaklarıma da siyah çoraplarımı giyip yine aynı şekilde siyah ev botlarımı giymiştim. Şöyle aynaya dönüp bir baktığımda üzerimdeki tek renkli şey açık kumral tonlarındaki saçlarımdı. Ve gözlerim. Siyah kombinim sıradan kahverengi gözlerime patlak vermişti.

Yatağımın üzerine savurduğum kıyafetlerimi alıp kirli sepetine attım. Ve komşuma Goril'i getirmesine dair bir mesaj attım. Cevap çok gecikmeden anında geldi. Olumlu yönde yanıt almıştım.

O sırada Yağız'ı uzun zamandır salonda yalnız başına bıraktığımı fark ettim.

Annem denecek o kadın kafa bırakmamıştı ki.

"Ah kızım! Ah!" Bir yandan kendime söylene söylene hızlı adımlar atarken diğer yandan da sağda solda bulduğum çamaşırları kirli sepetine tıkmakla meşguldüm. Bu ev pek misafire ev sahipliği yapmıyordu sonuçta. O yüzden dağınık olması normaldi. Hatta neredeyse hiç eve uğramadığımı düşünürsek bu bile azdı. Bana bir hizmetçi lazımdı ancak dediğim gibi neredeyse eve bile uğramıyordum. Evde temizlik olacağı zaman genelde günü birlik temizlikçi çağırıyordum. Bu sefer buna pek vaktim olmadığı için etraf biraz dağınıktı ama kesinlikle tozlu değildi.

Direkt salona girip kendimi koltuğa attım.

"Daha iyi misin?"

Gözlerim kapalıydı. Başımı kaldırmadan cevap verdim Yağız'a.

"Biraz."

"İstersen sana papatya çayı falan yapabilirim rahatlarsın." diye sordu.

Bu sefer başımı kaldırıp soran gözlerle ona baktım. "Sen genel cerrah olduğuna emin misin? Diyetisyen falan olmayasın? Ya da bir piskolog."

BU DÜNYADAN DEĞİL (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin