İki yıl önce timini kaybeden üsteğmen Asena Türkoğlu'nun yaşadığı acıdan dolayı kendini dağlara sürmesi ve her bulduğu gizli göreve çıkması sonucu rütbe atlayarak YÜZBAŞI oldu. Son görevinide yerine getirerek artık evine dönme vaktiydi YÜZBAŞI ASENA...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İleriki bölümlerde Asena'nın kullanacağı motoru yukarı bıraktım. Merak edenler için...(YAMAHA YZF R6)
Hadi sevgili okurlarım...herkes buraya arabacımı motorcumu olduğunu ve hangi modeli sevdiğini yazsın.😊😊
İyi okumalar dilerim...bu seferki bölüm uzun oldu galiba 🤔😊
OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYALIM 🖤🖤
*******
Babamın kesin ve itiraz istemeyen sesinden, bu teklifi reddetemezdim. Gerçi bu bir teklif değil benim için emirdi. Zaten istememde reddetmeyi, ben bu vatan uğruna canımdan vazgeçecek insanım...
Benim şuan bu fikre balıklama atlamak gerekirken 'Neden ölüm timi?' diye düşünüyorum. Yani... bildiğim kadarıyla babamın olduğu karargahta, Ölüm Timi dışında, hayalet timi, Anka timi, bir de Barış timi vardı. Neden bu üç timden biri değilde, Ölüm Timi?
Babam düşüncelerimi okumuş gibi açıklamaya başladı."Yüzünün aldığı ifadeye ve dönüp dönüp time bakmana bakılırsa, 'Neden' diye düşünüyorsun...2 sene önce esir düşen timi kurtarmak için çıktıkları bir operasyonda şehit olan ÜSTEĞMEN FIRAT GÖKMEN, Ölüm Timi komutan yardımcısıydı... hâlâ ihtiyaçları olmadığını söyleseler de, Genereal'den kesin emir var. Sende görevini bitirdiğine göre, artık Ölüm Timi komutan yardımcısısın."
İfadesiz bir yüzle ölüm timine baktım. Çünkü bir insanın size acıyarak bakması kadar ağır hiç birşey yok bu dünyada. Tecrübeyle sabit...
Sami Albay'a dönerek boğazımı temizledim. Fazla gür olmasada yüksek çıkan sesimle "Emredersiniz komutanım!?" dedim.
1 HAFTA SONRA
"... İşte biz tam öpüşücez, senin aha bu bonzai zürafasi gardaşun geldu, eluni ikumizun arasuna goydi!"
İrem sinirden kıpkırmızı olurken, Oğulcan yan kanepede uzanmış telefonla oynuyordu. Ama yinede laf yetiştirmekten geri durmadı."Benmi dedum sana anamın olduğu kafede uşaktan fingirdeş deyi. Ayrıca bu elimi de sen yıkayacasun, kasarlı suyla."
İrem, aydınlanmış gibi önce kaşları ağır çekimde havalandı, sonra ağzı iki karış açılıp 'aaa'lamaya başladı "-e doğru der ya bu kot kafaliii." diyerek bu seferde 'iii'ledi.
Olaya Fransız kalan sevgili okurlarım iyi dinleyin(okuyun)... Benim biricik kardeşim İrem, kıvırcık kahverengi saçlara, mavi gözlere sahip olan kız, benim o kadar uyarılarıma rağmen beni dinlemeyip, yine bir tanışma uygulamasından sevgili yapıp buluşmuş. Tabi bunu duyan benim delikanlı gardaşım Oğulcan, kıvırcık kahverengi saçlara, yeşil gözlere sahip olan çocuk, hiç dururmu...durmaz. O'da gitmiş yanında... Allah'tan gitmiş, aksi takdirde bu sefer annemden asla kurtulamazdık. Neyse işte, bunların buluştuğu kafede annemde varmış. Bizim bu iki uşakta bilmiyor tabi annemin orda olduğunu... İrem'le bu çocuk konuşmuşlar falan, tam kalkacakları zaman görmüş annemi Oğulcan. O sırada da çocuk, İrem'i öpmek istemiş. Peki bizim İrem dururmu...Asla. Bunlar tam birbirlerini öpecek, bizim Oğulcan panik yapıp 'bu olaya el atmalıyım' demiş. Atmışta. İkisininde yüzünün arasına elini koyunca çocuk hızını alamamış, Oğulcan'ın elini emcüklemiş... İrem ilk anlayamamış ne olduğunu, tam bağırıp çağırıcakken görmüş annemi... Tabi göt korkusuyla ne yapacağını bilemeyerek çocuğa 'Sen beni görmedin ben seni' demiş kaçmış.
