Bilmeden hep kaçtım bu hayattan,yeri geldi kayboldum yeri geldi yok oldum.
Aşıktım çok Aşıktım böyle herkesin överek anlattığı gibi değil.
Aşıktım ama sessizliğe,yalnızlığa ve esiri olduğum bu hayata.Her şey bir gün esmer bir çocuğun bahçemizin kapısına gelip çiçeklerime bakmasıyla başladı.
Gözlerinde ki derin hüzün ve acı adeta "Ben Buradayım" diye haykırıyordu.
Dakikalarca elinde ki flarla oynayarak lavantalarıma baktı.
Bahçeye doğru bir adım attı ve ikinci adımı da atmak isterken tereddüt ederek ayağını geri çekti onun o haline o kadar üzülmüştüm ki. Onu bir şaheser izler gibi izlediğim için gözlerimiz buluştuğunda yavaşça Oturduğum minderden kalkıp yanına gittim.
Her ne kadar gözlerini kaçırsada anlamıştım imrenerek baktığı lavantalarımı daha yakından görmek istediğini onu rahatlatmak amaçlı gülümsedim.
Annem yabancılarla muhattap olmamı istemezdi ama ben hiç bir zaman annemi dinlemezdim, keşke o gün dinleseydim anneannemin anlattığı hikayeyi iyice dinleyip dikkatimi çeken kapıya ve ona bakmasaydım.
Öyle bir şeydi ki bende ki duygular, onu o zaman asla bir yabancı olarak görmedim ve daha da samimi yaklaşmak istedim keşke o zaman anlasaydım onun bana en büyük travmayı yaşatacağını.
Dolmuş ve kurumuş dudaklarıyla bir kaç dakika bana baktıktan sonra sol eliyle çiçeklerimi işaret etti "Bakabilir miyim?"sesi o kadar ince ve masum gelmişti ki kulaklarıma, belki de ben ona çocuk kalbimle o zaman aşık olmuştum.
İlk görüşte aşk saçmalığına hâlâ inanırım, ama kendi açımdan asla aşka inanmam çünkü aşk aptallıktır, yokoluşluktur ve en önemlisi pişmanlıktır.
Aşk küçükken bir hevesle kağıdı ikiye katlayıp yaptığımız ve ne zaman fırlatırsak fırlatalım yere çakılan o uçak gibidir gereksiz ve anlamsız.
Aşk iki insanın birbirini kandırdıkları en büyük ve en saçma oyundur.
Bense bu oyunun tek kazananıyım.
Karanlıktan korkarak yaşadığım hayatın yaşım kadar zorluğuyla yaşamaya çalışıyorum ve bir gün kazanacağıma o kadar eminim ki.
Ben Vera.
Nam-ı değer lavanta.
Karanlıktan korkan ve bir o kadar karanlığa aşık olan o kız.--------------------------------------------------------
Yıllar sonra kendimi ait hissettiğim yere gelmiştim, içimde ki karamsarlık duygusu ve negatif ruh hâlim buraya gelince adeta pır diye uçuyordu, ama içimde tabi ki Ömeri görme korkusu da vardı acaba hâlâ kilolu muydu? Umarım öyledir, görürsem bile daha rahat tanırım onu.
Uçaktan gaye ve mertle birlikte indik mert benim kuzenim gaye ise annemin en yakın dostunun kızıydı benimde en yakın arkadaşımdı, annesi lydia öldükten sonra yalnızlık çekmemem için onun benimle birlikte ukraynaya gelmesine izin vermişti, gaye uzun saçları ve boynunda ki doğum lekesi ile çok dikkat çekici bir güzelliğe sahipti.
Bazen şüphe çekici hareketleri olurdu ama karakterini az çok bildiğim için bu zamana kadar hiç bozuntuya vermedim, gayeye herkesten çok güveniyorum ve bana asla ihanet edebileceğini düşünmüyorum.
Dış hatlar kapısından bavullarımızla çıktıktan sonra etrafa bakınırken gayenin çalan telefonu telaşla kapatıp cebine atması dikkatimi çekti, ona ima dolu bir bakış attıktan sonra merte döndüm o da sorgulayıcı bakışlarla gayeye bakıyordu."Gaye, kimdi o arayan? Neden öyle bir hışımla kapattın?"sert bir ifadeyle konuştuktan sonra gözlerine baktım.
"Bir şey yok vera sadece bir arkadaşım Türkiye'ye geldiğimi duyunca zırt pırt arayıp duruyor işte ben onunla buluşacağım siz mertle gidin akşam yemekte görüşürüz" diyerek cevabımızı bile beklemeden uzaklaştı.
Bir şeyler çevirdiği gayet ortadaydı çünkü gaye asla böyle şeyler yapmaz kim olursa olsun her arkadaşını bana söylerdi.
Mert'e baktım, gözlüğünü çıkardı ve elini cebine atarak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozuk Saat.
Teen FictionHayatının bir çoğunu hastane odasında sevdiği insanların yaşamını düşleyerek kendince yaşatan lavantanın hikayesi. 🩷✨️