Mutluluğu özleyerek yaşar mı insan?
Kahkaha atarak saatlerce gülmeyi ya da.
Belki de en acı şey, kurduğun hayaller'de bile bunları yaşayamamaktır.
Sahi ne ister insan?
Mutlu, huzurlu bir hayat mı? Yoksa, gerçek sevgiyle yaşayabileceği bir hayat mı?
Hani şimdi mutluluk sadece para demek ya, bence mutluluk birinin sana sebepsiz yere gözlerine bakıp gülmesi, durduk yere iltifat etmesi ve en sevdiği çiçeği sana adaması.
Ben ailem'de hiç bir zaman gerçek sevgiyi göremedim.
Annem, işe gidiyorum ayaklarıyla babamı aldatan bir kadındı.
Babam ise işkolik, hayatı sevmeyen on yılda bir kere nadiren gülen bir adamdı.
Annemle babamın hiç aşk dolu bir ilişkileri olmadı, Annem babası yüzünden, babamla evlenmek zorunda kalmış küçük yaşta ve babam onu hiç bir zaman karısı olarak görmemiş.
Annem, biz doğduktan bir sene sonra işe girmiş kardeşimle bana yıldız abla bakmış.
Annem ise babamı o zamanlar aldatmaya başlamış, babam ise yaşı küçük diyerek aldırış etmemiş çünkü babam da anneme aşık değilmiş.
Annem ne beni ne de lydia'yi severdi, ama babam kendisine benzediği için lydia'yi daha çok severdi beni ise anneme benzediğim için pek sevmezdi.
Aman neyse, ben kendimi çok seviyorum pek de umurumda değil.*********************************
Gözlerimi açtığımda bana seslenen gaye ile ufak çaplı bir bakışmadan sonra doğruldum"Of, kızım ne dürtüyorsun öyle tam da heyecanlı bir rüyanın ortasında"
Gaye bana okula geç kaldığı için annesinden azar yiyen çocuğun annesi gibi bakışlar atıyordu ne var yani azcık fazla uyuduysam
"Tamam anneciğim hemen kalkıyorum neden kızıyorsun ben masum bir çocuğum..."
Gaye gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve oturduğu yatağımdan kalktı.
"Sen çok masumsun evladım ama doğum günü pastasını götüreceksin unuttun sanırım daha şu illet peruğu takacaksın hem ben şunu anlamadım sen neden onu takıyorsun ki direk saçlarını siyaha boyat."
Göz bebeklerimi büyüterek Gaye'ye baktım, elinde doğum gününde giymem için tuttuğu açık mor bir elbise vardı, mor bir converse, çanta, takılar, mor güneş gözlüğünü görünce kahkaha attım.
"Gaye, istersen mor boya al tamamen beni mor'a boyayalım güzelim ne dersin?"
Gaye, bıkkınlıkla elindeki eşyaları tekrar koltuğun üstüne koydu.
Şakasına konuşmama bir tık bozulmuş gibiydi ama belli etmemek için elinden geleni yapıyordu."Ben burda seni düşüneyim, sen bana neler de çakma prenses hanım hıh"
Saçlarını iki yana savurarak odadan çıktı ve kapıyı kapattı.
Neydi bu şimdi trip mi atıyordu bana?
Neyse ben onun gönlünü bir şekilde alırım.
Hadi mor takıları ve elbiseyi anlarım ama gözlüğü ve converse'yi nereden buldu bu kız ben tüm alışveriş sitelerini alt üst edip bulamamıştım belki de yeni çıkmıştır.
Odamı toplamaya başlamadan önce radyomu aldım ve sabahları dinlemeyi çok sevdiğim şarkıyı açtım, kulak kanatan sesimle söyleyerek odayı toplamaya başladım."Seni bilmek
Seni bilmek
Seni bilmek
En büyük ceza
Her anın aklımda
Her kıvrımın
Sanmasınlar asla
Seni benden ayrı"Yatağımı toplarken gözdeye hazırlamam gereken hediye aklıma geldi ve telaşla aldığım hediye kutusunu yatağın altından çıkardım.
Onun yaşındayken çekildiğim resimle gözdenin resmini sanki yan yanaymışız gibi birleştirmiştim ve o resimde giydiğim elbiseyi güzelce yıkayıp paketlemiştim Gözde'nin hediyemi beğeneceğine çok emindim ve gülümseyerek kutuya yerleştirdim en sevdiği çikolata ve istediği barbie bebeğini de kutuya koydum.
Saate doğru baktım ve şok geçirip yere düştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozuk Saat.
Fiksi RemajaHayatının bir çoğunu hastane odasında sevdiği insanların yaşamını düşleyerek kendince yaşatan lavantanın hikayesi. 🩷✨️