6. BÖLÜM: YENİ UMUTLAR

34 11 21
                                    

Hiç bir şey tam değildi. Hiç bir parça yerine oturmuyordu. Bu yapboz yarımdı. Parçalar eksikti. Ama bu yapboz yapılmalıydı.

*

Ufkun akşam vakti bir kaç testten geçtikten sonra taburce olmuştu. Çöpleri attıktan sonra Ufkun'un hala biraz canı yandığı için çekine çekine ona sordum. "İstersen koluna girebilirim yani destek olmak amaçlı." Ufkun ile her konuştuğum da sanki dilimi kaybediyor, tüm Türkçe'yi bir an da unutuyordum. Elim ayağıma dolaşıyor ne diyeceğimi bilmiyordum. Bu durum beni hem rahatsız ediyordu hemde neden böyle hissettiğimi bir türlü anlayamıyordum.

Ufkun'un gözleri kısıldı. "Çok ısrar ettin madem, hadi gir koluma." Aslında daha ilk soruşumdu ama şuan ona yardım etmek için bir şey demeden koluna girdim. Yinede Ufkun ağırlığını bana hissettirmiyordu.

Caddeye çıktık, bir metro girişi gördüm. Ufkun'u oraya kadar yürütmeye başladım. Ufkun birden konuşmaya başladı. "Biliyorum bu konunun açılmasından belki hoşlanmayacaksın ama merak ettiğim için soruyorum, bildiğim kadarıyla evin buralara uzak. Peki o akşam neden bizim oralardaydın?" Aniden sormasına şaşırdım ve yutkundum. Dün gece. Dün gece onların mahallesinde ne işim olduğunu soruyordu. Haklıydı. Evimin oralardan uzak olmasına rağmen onların taraflarında dolanmam ve üstelik bir çete ile başımın belaya girip dövülmem elbette ki akıl karıştırıcıydı. Üstelik o bana yardım etmişti ve şimdide aynı çete tarafından onunda başı belaya girmişti benim yüzümden. Bilmek en doğal hakkıydı. Ama yinede merak ettiğim bir şey vardı.

"Evimin buralara uzak olduğunu nereden biliyorsun?" Diye şüpheyle sordum. Daha önce hiç konuşmuşluğumuz olmamıştı. Evimin buradan uzak olmasını bilmesi benimde kafamı karıştırmıştı.

Yüzüne bir an bir boşluk çöktü sanki bir saniyeliğine ne diyeceğini bilememiş bir ifade olmuştu yüzünde ama hemen konuştu. "Okuldan çıkınca bir kaç kere otobüs durağına yürürken görmüştüm de seni oradan biliyorum." Otobüs durağı aşağıdaydı ve otobüsle giden herkes o yola girerdi. Bende onun okulun oralarda oturduğunu ilk okulun alt tarafındaki yokuştan çıkarken gördüğümde anlamıştım. Ufkun sorusunu yineledi. "O gece bizim orada ne işin vardı?" Dudaklarımı ısırdım. Boğazımı temizleyip kendimi konuşmaya hazırladım. Ne diyebilirdim ki? Benim yüzümden başı belaya girmişti.

"Bir restoranda çalışıyordum." Derin bir nefes alıp yutkundum. Ufkun yüzüme merakla bakıyordu. Ama anlayışı gözlerinden kaybolmuyordu. Devam etmem için bekledi. "Dün restrona üç erkek iki kız geldi ve erkekler kızları rahatsız etmeye başladılar." Birden gözüm karardı. Nefeslerim anlam veremediğin bir şekilde sıkılaştı ve o an gözlerimin önüne an acı sahneyle geldi. Geçmiş geçmişe karışmıştı sanki. Çığlıklarım tekmelerim, daha sonraysa o kızların 'rahatsız oluyorum' deyişleri. Beynim uğulduyordu. Nefes seslerim kulağım da yankı yapıyordu. Yüzüme tokat yemişim gibi yüzüm sol tarafa döndü. Bedenimi bir şey eli geçirmişçesine titremeye başladım. Acıyordu. Yer yerim ağrıyor ve acıyordu. Kimse bilmiyordu, kimse duymuyordu, kimse anlamıyordu. Kimse bunun ne kadar acıttığını bilmiyordu.

Ufkun elini belime yavaşça sardı. Şuan ona yük olmamalıydım ama kendimden geçmiş gibiydim. Canım yanıyordu. Gözlerime yaşlar hucüm etmeye başladı. Gözlerim ağlamamak için direniyordu ama burnum sızlıyordu ve gözlerim yanıyordu. Ufkun yavaşça beni ıssız bir sokağa soktu. Yavaşça yere oturdum. Burada kimse yoktu. Sadece Ufkun ve ben vardık.

"İyi misin?" Diye endişeyle sordu. Ufkun. Ona bakamıyordum. Deliler gibi utanıyordum. Bana yardım etmemeliydi. Bana hiç bulaşmamalıydı. Onu bu enkaza sokamazdım. Bunu ona yapamazdım. Buna hakkım yoktu.

VURGUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin