10. BÖLÜM; ZAMAN

16 3 18
                                    

Ufkun'suz geçen koca bir iki gün. Evet koca bir iki gün. Nedense Ufkun'u iki gün boyunca görmemem beni bir şekilde üzmüştü ve o iki gün bana iki asır gibi gelmişti. Bunun nedeni neydi bilmiyorum ama o gün Roşan'a son kez ters bakışlarını yollayıp, bana bakmadan direkt geriye dönüp yürüdüğü günden beri ne bir mesaj atmıştı ne de görüşmüştük. Zaten ne için görüşebilirdik ki? O beni birilerinden kurtarmıştı, sonra o kişiler başına bela olmuştu. Benim yüzümden yaşamadığı şey kalmamıştı. Ne adına konuşup buluşabilirdik ki? Başını daha da mı belaya sokmak için?

Roşan ise o gece konuştuğumuzdan beri ortalıkta yoktu. Beni evime bıraktı. Ona her ne kadar da 'Roşan lütfen bir şey yapma' desem de Roşan hiç bir cevap vermeden gözlerinden çıkan alevlerle birlikte sadece gitti. Korkuyordum. Roşan'ın da başına bela olmaktan korkuyordum. Bela ile ayrılmaz ikili gibi olmuştuk. Küçükken hep bir kardeşim en çok da bu mümkün olmasa bile, bir ikizim olsun isterdim. Kahretsin ki keşke istemeseydim. Şimdi bela ile bir ikiz olmuş, en çok da sevdiklerimin başını belaya sokar olmuştuk. Çok lanet bir döngünün içine girmiş gibi hissediyordum.

İki günün sonunda sabaha yine kabuslarımla başlamıştım. Bu sefer kabus da Ufkun'un yaralandığını ve Roşan'ında onu yaraladığını görmemle "UFKUN!" diye bağırarak uyanmam bir olmuştu. Ve benimle birlikte tüm aile üyeleri de uyandı.

"Lanet olsun neye bağrıyorsun yine!?" Annemin bağırması ve kardeşimin birden ağlamaya başlamasıyla iğrenç bir şekilde yine yeni bir sabaha uyanmış olmuştum. Keşke kafamı tavana çarpsaydım bu kadar dokunmazdı.

Gördüğüm kabusun etkisiyle nefes nefese kalmış gibi hissediyordum. Kabus öyle ki zihnimde tekrar tekrar oynuyor, nefesim kesilecek gibi oluyordu. Ufkun benim çakımla bıçaklanmıştı. Roşan onu bıçaklamıştı. Bu nefesimi kesiyordu. Roşan'ın birini bıçaklaması, benim için başlıca bir nefes kesici olaydı hele ki bu kişi beni büyük bir beladan kurtaran Ufkun ise.

Tamam, sakin olmalıydım. Rüyaların tersi olurmuş. Ne yani bu durumda Ufkun mu senin çakın ile Roşan'ı bıçaklayacak? Ah, ne saçmalıyorum ben? Kimse birbirini bıçaklamayacak. Belkide iyi anlaşacaklar. Rüyam belki bunun öngörüşünü haber veren bir rüya. Pekala Roşan ile Ufkun'un anlaşması ateşlerle sürekli artan bir yangın ile kayalara sert bir şekilde vuran hırçın dalgaların bir arada olması kadar zor bir ihtimaldi ama zıt kutuplar birbirini çekmez miydi? Evlenecekler sanki Eflin salak salak konuşma.

Kafamı sanki çatı katındaki tavanına çarpmış gibi ovaladım, ve nefeslerimi dizginleyince ağlayan kardeşime ve bana öfkeyle bakan anneme döndüm. "Baban geldi gerizekalı! Adamı uyandırdın!" Babam mı gelmişti sahi? Banyodan öfkeyle bana bakan adama baktım. Bana sinirle bakıyordu. Bu onun burada olduğunun en büyük kanıtıydı değil mi? Zoraki bir şekilde yutkundum. Babam gözlerime hala öfkeyle bakıyordu. Ona mahcup olmuş bir şekilde baktım ama babam daha çok kızıyor gibiydi.

"Tam yedi gündür devamlı yollardayım ve beni bu şekilde mi ağırlıyorsun kızım!" Tamam, haklıydı. Yedi gündür ailesini geçindirmek için yollardaydı ve uyuyup dinlenmek onun en büyük hakkıydı ama benide anlamaları lazımdı. Kolay bir hayat geçirmiyordum, kolay bir dönemden hiç geçmiyordum. Hayatımın her dönemi zordu ama şu son üç gündür bu konuda master yapmıştım. Ama tabii ben bunları kime anlatayım ki? Kimin umrunda. Kendin yaptın, kendin buldun Eflin. Biz gençken ne zorluklardan geçtik haberin var mı? Kesin cevap buydu. En büyük zorluğu onlar çekmişti ve ben asla zorluk çekmeyen arsız ve şımarık bir çocuktum. Pekala onlar da çok zorluk çekmişlerdi ama bir insanın kendi yaşadığı zorluğu başka bir insanın yaşadığı zorlukla kıyaslaması ne kadar doğruydu? Herkes her zorluğa aynı tepkileri vermezken bile.

VURGUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin