Bende zincirlere sığmayan o deli sevdalardan
Kızgın çöllerde rastlanmayan büyülü rüyalardan
Kolay kolay taşınmayan dolu dizgin duygulardan
Yalanlardan dolanlardan daha güçlü bir yürek var
Haydi gel benimle ol
Oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize
Ordaki sevgililer özenip birer birer
Gün olur erişirler ikimize
Haydi gel benimle ol
Oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize
Ordaki sevgililer özenip birer birer
Gün olur erişirler ikimize
Uzanıp yüreğimin ateşiyle yeniden
Yıldızları tek tek yakacağım
Sarılıp güneşlere sevgimizle göklerden
Mavi mavi taçlar takacağım ne
olursun...-----------------------------------------------------------
Onun soluk biçimli ve benim kalın dudaklarım bir yağmurun altında birleşti. Yağmur öyle çok, öyle dolu dolu yağıyordu ki ikimizde deliler gibi sırılsıklam aşık ve ıslaktık. Yağmurun hep gökyüzünün, Denize kavuşamadığı için ağladığını sanardım küçüklüğümden beri. Oysa ki gökyüzü ağlamıyordu, gökyüzünün mutluluk göz yaşlarıydı bunlar. Gökyüzü kendinden bir parçayı denize bırakıyordu, gökyüzü kendinden bir parçayı denize hediye ediyordu. Ve tam şimdi, şuan bende benden bir parçayı ona veriyordum, o da bana. Yumuşak dudakları dudaklarımı yumuşakça üstüne kapandı. İlk başta yumuşakça dudaklarımı emdi ama daha sonra bu arttı ve yumuşaklık gitti. Daha hararetli, daha tutkulu öpüşmemiz başladı. Ve daha çok, ve daha çok, ve daha daha çok...
Asla ikimizde bitiremiyorduk bunu, ikimizde bitmesini istemiyorduk, ikimizde aramızdaki bu çekime engel olamıyorduk ve ben artık engelde olmak istemiyordum. Ben O'na, o bana aitti.
Ellerimle boynunu sardım o da kalçamı, en sonunda nefes nefese kaldığımda geri çekildim, nefesi yüzüme çarpıyordu. Benim de sıcak nefesim onun yüzüne çarpıyordu ve bu yağmurlu havada nefeslerimiz birbirine karşıyordu.
"Bu ne Allah aşkına!?" Diye isyan edercesine sordum. Katib de isyan edercesine ofladı. Roşan'ın zaten film umrunda değilmiş gibi izliyordu ama izliyordu.
"Dikkatli bakarsanız aşık olduklarını görebilirsiniz." Katib'in sesiyle kafamı sağa doğru Katib'e çevirdim. "Aşk böyle bir şey değil" dedim. Katib'in ağzını açmasını engelleyen ses sol yanımda oturan Roşan'ın sesiydi. Roşan'a döndüm. "Aşk böyle bir şey değil evet, Eflin doğru söylüyor." Kafamı Katib'e doğru çevirerek Roşan'ı kafamla işaret ederek, Roşan'ı onaylarcasına aşağı yukarı salladım. Katib omuz silkti. "Ne o zaman? Aşk diye bir şey yok" diye umursamazca konuştu. Bende Katib ile bu konuda hemfikir olduğum için sustum, filme devam edeceğimizi sandığım sırada Roşan beni şaşırtacak cümleler kurdu. "Var." Önündeki televizyona bakarken devam etti. "Aşk var." Önümdeki Mısır kovasından mısırları elime doldurdum ve ağzıma tıktım. O gün Ufkun'a son kez hayal kırıklığı ile bakmıştım, eve gidene kadar ağlayacak gibiydim ama ilginç bir şekilde eve geldiğim de duş aldıktan sonra Roşan bize uğramış ve beni kuzeni Katib'in evine getirmişti ve dün öğleden sonradan beri onlarda kalıyordum. Şimdide Katib'in can sıkıntısından açtığı dram romantizm arasındaki bir filmi izliyorduk. Sırtımı arkamdaki koltuğa yasladım.
"Aşk ne ki? Aşk dediğin çıkarsız sevgidir ve kimse birbirini çıkarsız sevmez." Diye kendimden emin bir şekilde konuştum. Bu konuşmamın olayı kapattığını ve son noktayı koyduğumu düşünürken Roşan bir kez daha bizi şaşırtmayı başararak bana bakarak tekrar konuştu. "Birini çıkarsız sevmek mümkün." Gece siyahı gözleri hala değişik ama büyük bir derinlikle bakıyordu. Bu derinliğin ve büyük anlam yoğunluğunun adı neydi, nedendi en ufak bir fikrim bile yoktu ama Roşan kendinden emin olarak devam etti. "Birinin sevgisini sevmek değil, birinin kaşını gözünü sevmek değil aşk, ya da birinin zekasını kişiliğini sevmek değil. Birinin ruhunu sevmektir aşk. Birinin en derinine inmek en derini kirli veya temiz olduğunu bilsen de sana ne yaparsa yapsın gerekirse ruhunu çekip çıkarsa bile ruhuna dokunabilmektir aşk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN
Novela JuvenilDaha fazla dayanamıyordum dizlerimin üzerine düştüğümde beni yakaladıkları gibi ensemden tutup ayağa kaldırdılar. Mücadele verebilecek halde değilken bile tekme atmaya çalışıyordum ama nafile... Gözüme yediğim yumrukla yüzümü acıyla buruşturdum patl...