(5) parti

1.3K 50 8
                                    

Ölüm nedir...

Herkesin seni görmek için geldiği ama senin olmadığın başka bir dünya.

Ölüm benden ilk babaannemi almıştı. Ben ölümu sekiz yaşında babaannemi kaybettiğimde öğrenmiştim. Sekiz yaşında tatmıştım o acıyı. Ben babaannemi çok severdim, o da beni saçlarımı okşar, bana masallar anlatır eski yaşamı anlatır yaşadığı zorlukları. Ben yere düştüğümde ilk ona giderdim dizlerimin yarasını ona ufletirdim.

Atmış sekiz yaşında ölmüştü. Yaşlandığı için pek çok hastalıkla mücadelede ediyordu. Vücudu buna daha fazla dayanamadı. Bir gün bir Sabah güneşi son defa göremeden gitmişti, beni son defa öpemeden bana masal anlatamadan arkasında ona ihtiyacı olan bir çocuk bırakmıştı o yüzden gözü açık göç etmişti.

O benim ilk yaram oldu ama son değildi.

Ölüm benden sonra babamı almıştı. Sekiz yıl arayla onun acısı daha tazeydi üç yıl önce ben on altı yaşındayken alıp gitmişti babamı. O da ardında baba sevgisine ihtiyaçi olan üç evlat bırakmıştı. Gözü yaşlı, üç çocukla Ne yapacağını bilmeyen bir eş bırakmıştı. Annem acısını hiç yaşayamadı. Beynimde dönüp dolaşan cümleler kalbimdeki sızıyı çoğaltmaktan başka bişey yapmıyordu insanin zihninde ve kalbinde bu kadar boşluk varken nasıl eğlenebilirdi ki hep bir burukluk bir eksiklik baş gösteriyordu. Allah'tan şu an Tuğçe vardı da çekip almıştı beni bu çıkmazdan.

"Dans edelim mi?" Yüzüme bakıp Heycanla soran kıza döndüm. Evet bahsettiği Parti'ye gelmiştik bütün okul buradaydı resmen Koca bir havuzu olan bir villadaydık etraf boş şamata, gereksiz insan. Kokuyordu.

havuzun etrafına kurulmuş tek ayaklı masalarla dolmuştu oturucak bir yer yoktu kök saldım amına koyduğumun böyle işin.

"Hayır." Dedim net çıkan sesimle üzgün bir yüz ifadesiyle dudaklarını büzdü ona boş boş baktım. Tatlı olduğunu falan mi düşünmüştü ki aceba.

"Lütfen." 'e harfini uzatarak koluma yapıştı. Ama ben bu işe ha!

"Tuğçe beni buraya sürüklediğin yetmiyormuş gibi bi'de dans mi etireceksın?" Diye sordum kaşlarımı çatıp ona üsten üsten baktım.

"Ay of tamam be-" sinirle konuşup dirseğini masaya koyup yanağını avucuna yasladı.
Hah trib yarağımın başı. Umursamayıp elimde olan meyveli kokteylimden bir yudum daha aldım.
Alkol hiç kullanmamıştım ve niyetim de yoktu, annemin kalbine indirmek gibi düşüncelerim de hiç yoktu.

Kafamı masadan kaldırıp şöyle bir göz gezdirdim. deli gibi dans edip içen ergenlere baktım. Nerede beleş oraya yerleş kendi kendime kıkırdadım. Sonra hiç beklemediğim tam karşımda havuzun diğer tarafında Direk bana bakan tanıdık gözlerle Yüzümdeki gülümseme donup kaldım. Benim kaşlarım otomatikmen çatıldı. hiç mi rahat yok ben böyle kaderin. Kaşları gözleriyle birleşecek evreye gelicek şekilde çatmış, dilini yanağını içinde donduruyor elinde tuttuğu bardağı her an kırıcakmış gibi sıkıyordu.

İkimizde gözlerimizi birbirinden çekmeye hiç niyetlenmezken. Tuğçe yüzünden ilk ben çekmek zorunda kaldım. Elini zarif bir şekilde omzuma koyup kullağıma yaklaşıp. "Çok sıkıcı dans edelim." Dedi kafasını geri çekip dudaklarını tatlı bir şekilde bükerek gözlerime baktı. "Lütfeen"  gözlerim tam karşımdaki çocuğa değdi çenesi sinirle kasılmış karaları bir omzuma bir tuğcede dolaşıyordu. Dudağım sinsi bir şekilde yukarı kıvrıldı zihnimde dolaşan tilkilerin kuyruğu değdi birbirine.  Şimdi görürsün sen kara kedi

GÖR BENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin