Medya:Lucia
21.06.2030(6Yıl önce)
Ellerimiz ve vicdanımız her ne kadar masum olmasa da yüzlerimiz masumdu.
Şimdi bir odada karşımda oturan kişinin kusursuz yüzünü inceliyordum. Evet, muhtemelen onunda elleri kirlenmişti. Ama yüzü bu kadar mı kusursuz olabilirdi. Yüzü dediğime de bakmayın sadece gözleri görünüyordu. Çenesinden gözlerine kadar çekilmiş simsiyah bir maske vardı. Ayrıca alnını da saçları örtüyordu.Ben on iki yaşında bir çocuktum. O da benden birkaç yaş büyüktü sanırım. Her ne kadar aynı hücrede ceza alsak da ondan korkuyordum. Annesi öldürülmüştü. Birkaç kez ceza aldığında gizlice gidip ona ekmek bırakmıştım. Konuşmamıştık bile. Sadece çıkan dedikodulardan Robert'ın onu suikastçi seçtiğini öğrenmiştim. Ama yine de ismini öğrenmek istiyordum. Zümrüt gibi ışıldayan bu gözler nasıl bir katilin olabilirdi ki. Ben ona herkes gibi Alva, katil, canavar, kaplsiz, ruhsuz gibi şeyler demek istemiyordum. İsmini öğrenmeliydim.
"Adını..." duraksadım, "söyler misin?" söylerken öyle korkmuştum ki. Ellerime bakınca titrediğimi anlamıştım.
Cevap vermedi.
Sorumu yineledim. "Adını söyler misin?" bu sefer tek seferde sorabilmiştim. Yine de titriyordum.
Yine cevap yok.
"Lütfen..." sesim yalvarırcasına çıkıyordu. Derin bi soluktan sonra "adını söyler misin?"
Yine cevap yok. Cevap olmadığı gibi gözlerinde duygu kırıntısı bile yok. Yalvarırcasına konuşmaya başladım"Lütfen... Bari son kez yüzünü göreyim." bu gece benim son gecemdi. Kaçıcaktım burdan. Kaçmadan adını öğrenmeliydim.
Ellerinde zincirler vardı. Hapisane mahkumu gibi... Onunla sadece konuşmaya çalıştığım için aynı hücreye kapatılmıştık. Ama onu zincirlemişlerdi. Tehlikeli miydi? Sanırım evet. Ancak annesi öldüğü gün duyduğum ağlama sesleri tehlikesinin önüne gerçiyordu sanırım. Onunla tanışmak arkadaş olmak istiyordum. Zira ikimizde kimsesizdik. Anne? Baba? Hiçbiri yoktu. Benim en azından bir iki arkadaşım vardı. Onun o arkadaşları bile yoktu.
Her zaman duvarın kenarında oturur. Sessiz sedasız bıçak temizlerdi. Evet bu yaştaki bir çocuk elindeki bıçağı sürekli siler dururdu. Herkes ondan korkuyordu. Yanına gitmeye bile cesaretleri yoktu. Ben de dahil olmak üzere kimse yanına yaklaşmazdı. Bugün cesaretimi toplayıp yanına gitmiştim ki. Robert geldi. İkimizi de saçından tuttuğu gibi sürükleyerek bu odaya attı. Onun arkadaşı olmasına izin vermiyorlardı. Onun hayatının ipleri ellerinde gibi davranıyorlardı.
Oysa o da bir çocuktu. Onunda duyguları vardı. Oyun oynamak, arkadaş edinmek isteyebilirdi. Bıçak ve ya silahlardan nefret edebilirdi. Eline bile almak istemiyordu belki de. Ama zorluyorlardı. İstemediğini söyleyince herkesin önünde dövüyor, işkence ediyorlardı. Çoğu zaman bakıcı eline aldığı bıçağı ısıtıyor ve depoya gidiyordu. Bildiğim kadarıyla çoğu gece bu çocuğu da orda kalmaya zorluyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
Ficção Científica"Karanlıktan korkup da, karanlığın kendisi olmuştum ben..." "Sen karanlık olmak istememişsin ki.Senin ışığını söndürmüşler..." Kapak tasarımı= @dilhunguzeli✨ (bu konuyla alakalı yazılan ilk kitaptır. Fikir çalımı durumunda telif hakkı kullanımında...