Bölüm 13 ;
(...)
"Sende artık yanımdasın"
"Lucia, boşa çabalama . Ben artık bi ölüyüm. Fark etmedin mi şu yaraları?"
Üstündeki giysiyi hafifçe yukarı çekti. Tam sırtının ortasında kazınmış olan Harfi gördüm. Kocaman bir X, sırtında aynen böyle yazıyordu. Ancak bu Harf bir kalemle değil, sırtına kazınarak yazılmıştı.
Daha fazlasını göstermek istemediğini anladım. Zira hemen kapattı. Ne için bu kadar işkence görmüş olabilirdi ki? Bu zor bir soruydu. Ayrıca psikolojisini de bozabilirdi. Tam lafa başlıyacakken arkadan bir ses geldi. Sesin sahibi Kian değildi, Robert'ın sesine nazaran çok daha inceydi. Muhtemelen yine vericiyi isteyen biridir diye hiç durmadan koşmaya devam ettim. Ancak iş giderek ciddileşmişti. Arkadan çatışma sesleri gelmeye başladı. Gitgide artan bu sesler bir anda durdu.Hızla arkama döndüğümde iki kişi Aiden'ı tutmuş, geriye çekiyorlardı. Bunlar önceden gördüğüm kişiler değillerdi. Ancak Aiden'la ne işleri vardı. Ben düşüncelere dalıp gidiyorken sırtımda bir boşluk hissettim... Sonrasındaysa bir bağırış, Aiden yine kayıp gitmişti kollarımdan. Bu sefer onu öldüreceklerine emindim. Ancak yine elimden bişi gelmiyordu. Tek yapıcağım, son çarem olan hayatımı ortaya koymaktı.
Bunu yapmam gerekiyordu. Zira bu kadar yaklaşmışken bırakamazdım.
" Onu kurtarmalısın! "
Nerden geldiğini bilmediğim bu ses gayet kendinden emin geliyordu. Sanırım bu sese güvenecektim. Arkamı hızla döndüm. Pek bilmesemde yumruk attım. Aiden'ı tutan adam sendelemişti. Bu bir fırsattı hızla Aiden'ı kollarımın arasına aldım ve uzaklaşmaya çalıştım. Sanki durduğum anda Aiden'ı kaybedicek gibi hissediyordum. Bu hissim bir süre devam etti, Takii diğer adam ateş açana kadar. Sıktığı kurşunlar o kadar isabetliydi ki tam olarak bacağımdaki eklemleri delecek şekilde nişan alınmıştı. Böyle de oldu...
O an sadece bir sıcaklık hissettim. Sanki tüm Dünyada ki sıcakların birleşimi bir sıcaktı bu. Ancak yine pes edemezdim. Ölüm ile kalımın ince çizgisinde gidip gelirken yine sağımdan o kararlı sesi duydum. " Durma! Koş seni koruyacağım!" sesin sahibi yüzü görünmüyecek şekilde maske takmış. Ayrıca simsiyah giyinmişti. Bu kişinin tanıdığım biri olmadığından emindim. Onun dediğini yapmalımıydım bilmiyordum. Ancak şuan tek benim hayatım söz konusu değildi ben ölürsem Aiden da ölecekti. Bu herifin dediğine güvenip durmadan koştum. Hızım öncekine göre çok yavaşlamıştı zira eklemim tamamıyla parçalanmıştı. Aslında yürüyemem gerekiyordu. Ama sanki bir melek beni kaldırıp yürütüyordu. Aiden'sa dayanamayıp uyuya kalmıştı. Böyle bir ortamda uyuya kalmıştı. Bu benim işimi iki kat zorlaştırıyordu. Çünkü bilirsiniz insanlar uyurken iki kat ağır olur.
Beni koruyacağını söyleyen adam sürekli ateş ediyordu. Çatıya mevzi almış ve awp'yle ateş ediyordu. Önce birini sonra diğerini, sonrası da da arkadan gelen Robert'ın adamlarını sırasıyla öldürmüştü. Yeterince uzaklaşınca bir kenarda durdum ve Aiden'ı sakladım. Siper alıncak duvarın yanına geldiğimde Çatıdaki adamı göremiyordum. Bir anda nereye kaybolduğunu düşünürken arkadan, Aiden'ı sakladığım yerden hışırtılar gelmeye başladı. Yoksa diye düşünmeye zaman kalmadan adamı Aiden'ın başında buldum. Maskesini çıkartınca arkaya dökülen sarı saçları onun bir kadın olduğunu anlamama sebep olmuştu. Maskeyi tamamen çıkartınca ise aşırı şaşırdığım bir olay oldu. Adien'ın kardeşi, Sophie'ydi bu kişi ama bu kadar iyi silah kullanmayı nerden öğrenmişti. "Sophie?"
"Şaşırmayı kes de yardım et Lucia, abimin yaralarını sarmam lazım... Sanırım senin de eklemini?"
Dizlerim üzerine bıkkınlıkla attım kendimi. Aiden'ı kaldırıp kafasını dizlerimin üstüne yerleştirdim. Sophie kıyafetini çıkarınca yazıların devamını olduğunu farkettim." Onu sen bu hale getirdin, Onu bi Canavar yaptın"ne anlama geliyordu bu "Canavar?" ben bi canavar mıyım? Gözüm bu yüzden mi böyle yada çocukken Robert'ın yaptığı deneyler mi böyle yaptı? Neyse önce Aiden'ı düşünmeliydim. Sophie kollarını, yüzünü, vücudunu sıralya nerdeyse tüm vücudunu gazlı bezlerle ve bandajlarla sardı. İlaçlardan ve dikişlerden sonra kendine gelmeye başladı. Gözünü açtığı gibi dikelmeye çalıştı. Sakince kaldırdım ve duvara yasladım. Onun önüne de ben oturdum. Daha konuşmaya başlamadan sımsıkı sarıldı.
"Seni çok özledim, Lucia"
Bu sözleri nedense garipsemiştim. Zira daha ömce birinden hiç böyle bir söz duymamıştım. On iki yaşıma kadar tek duyduğum şey "serumları getir, neşteri ver" gibi sözler olmuştu.
"Bende seni, Aiden"
Tüm bunlar olurken bizi izleyen Sophie ise gayet imrenerek bakıyordu. Bu Aiden için bir sorun değildi. O şuan sadece beni görüyordu.
" Hadi Lucia gidelim. Sanırım dinlenmeye ihtiyacım var. Sophie, teşekkürler..."
Sophie'ye söylediklerinden sonra gözleri ışıldamıştı. Bir teşekkür bu kadar değerli olabiliyordu. Aiden, Kanlanmış ve bandajlarla dolu bir kolunu omuzuma koydu ve yürümeye başladık. Yürüdüğümüz yolda güneş ışığı tam karşımızdan geliyor. Ve batmakta olan güneş harika bir manzara yaratıyordu. Aiden yavaşça bana döndü ve ellerimi tuttu. Çok tatlı bir şekilde güldükten sonra komik bir sesle;
"Yeni bir ev bulmalıyız ha? Bir kaçırılmaya daha gerek yok dimi?"
İstemsizce gülmüştüm.Böyle konuşurken küçük bir çocuk gibi görünüyordu. O olmadan sanırım hiç eğlenceli değildi yaşadığımız Dünya. O varken hayat başka bir güzel ve tehlikeli oluyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
Fiksi Ilmiah"Karanlıktan korkup da, karanlığın kendisi olmuştum ben..." "Sen karanlık olmak istememişsin ki.Senin ışığını söndürmüşler..." Kapak tasarımı= @dilhunguzeli✨ (bu konuyla alakalı yazılan ilk kitaptır. Fikir çalımı durumunda telif hakkı kullanımında...