(Yeniden herkese selam. Nasılsınız? Bu bölüm hakkında pek yorum yapmak istemiyorum. Okuyup siz yorumlarsanız daha sağlıklı olacaktır. Şiddet, kan, darp sahneleri buldurmaktadır.)
(Kimin ağzından yazacağım seçemedim)
:(
Keyifli okumalar!
Bölüm şarkısı🎶Teoman-Çoban Yıldızı
Balmorhea-Remembrance
Bölüm 30
Geçmiş(Anılar)
Ateş, yağmuru yakar mıydı?
Kalbi yanan, kül olan bir insan için; yağmur değil, ateş yağardı.
Karanlığı beraberinde getiren yağmur taneleri yavaş yavaş yer yüzüne doğru inip, tüm kötülüğü yıkamaya başladığı sırada, soğuk su taneleri hiç olmadığı kadar insanın derisine ıstırap çektiriyordu.
İşkencenin yerini alan yağmur, merhem olan ışığın arzulanmasına sebep oluyordu.
Adamın düşünceli, bir o kadarda umursamaz bakışları gökyüzüne döndüğünde; bir kez daha lanet etti aşığı olduğu yağmura.
Yağmur, adeta siyah saçlarında dans ediyor, düşüncelerine meydan okuyordu. Alnına çarpan soğuk yağmur taneleri şakaklarına doğru ilerlerken düşüncelerine sıcak bir sille vuruyordu.
Aklına gelen benzersiz görüntüyle, üst dudağı belli belirsiz bir tebessümle yukarı doğru kıvrıldı ve gözlerini kapattı.
Az kalmıştı.
Yürüyüşü yavaşlarken, soğuğun vücuduna verdiği muhteşem zevki bir kez daha hissetti.
Üstündeki ince ceketi onu ısıtmıyor, ayaklarındaki siyah postallar bastığı yerlere üzerindeki kurumuş kanları saçıyordu.
Ezbere bildiği yolu zorlukla çıkarken, kafasındaki seslerin dur durağan bilmeyen inlemeleri, insanı deliliğe sürükleyen çığlıkları; sanki arkasını dönüp kaçmasını emrediyordu.
Gözlerini kaldırıp sisli yolun sonundaki tesise baktı. Modern inşasıyla dikkat çeken bu beton kaleye o kadar yabancıydı ki; Geri dönüp baktığında bile yerdeki izler yavaş yavaş siliniyor, yağmur, onun buraya gitmesine engel olmaya çalışıyordu.
Elini üzerindeki pantolonun cebine attı ve kartını çıkartacağı saniye kapıda duran iki adam başlarıyla selam verip birbirlerine baktılar; başka bir yabancılığı da burada hissetmişti işte. Korumaya muhtaç olan çocuklar, bıraksalar onlar için canını verebilecek bir kişiden, nasıl korkardı?
Adamlar karışık bir hisle, adeta korkuyla kartlarını uzattılar. Yaklaşık yarım dakika sonra büyük cam kapı sonuna kadar açıldı ve içeride bulunan herkes nefesini tuttu. İçeriden çıkan orta yaşlardaki hizmetli kurucunun oğlunu gördüğünde, yüzünde zoraki bir gülümseme oluştu. Oldukça samimiyetsiz bir tebessümdü bu.
Bir şeyler olacağını hisseden adamın kaşları çatılmıştı.
Kapıdan içeri adımını attığında, hizmetli rahatsızlığını açıkça belli edecek bir şekilde "Hoş geldin," diye mırıldandı ve kenara çekilerek adamın geçişine izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
Fiksi Ilmiah"Karanlıktan korkup da, karanlığın kendisi olmuştum ben..." "Sen karanlık olmak istememişsin ki.Senin ışığını söndürmüşler..." Kapak tasarımı= @dilhunguzeli✨ (bu konuyla alakalı yazılan ilk kitaptır. Fikir çalımı durumunda telif hakkı kullanımında...