Ne yapıcaktım peki şimdi? Veya daha doğrusu ne yapmam gerekiyordu? Alvin olmadan devam edebilcekmiydim hayatıma? Düşündükçe içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Bende düşünmeyi reddederek yataktan çıkıp dolabın karşısına geçtim. Siyah kot şortum ve siyah kısa kollu tişörtümü üstüme geçirdikten sonra siyah sırt çantamın içine cüzdanım ve günlüğümü koyduktan sonra deri ceketimi alarak aşağıya indim. Siyah postalları ayağıma geçirdikten sonra motorun anahtarlarını alarak garaja indim. Gt250R !! İsmi bile mutlu ediyor be! Nasıl bir motor sevdasıdır bu anlamadım ki. Siyah kaskımı kafama geçirdikten sonra motora atlayarak yola çıktım.
Nereye gideceğim hakkında bir fikrim yoktu. Sadece ilerliyordum. Aslında yemek yesem hiçte fena olmazdı. Ben ki üşendiğim için günlerce yemek yemeyen bir insandım böyle bir fırsatı kaçırırmıydım? Asla!
Motorun yönünü alışveriş merkezine çevirerek biraz daha hızlandım. Alışveriş merkezinin önüne geldiğimde bir çok göz bana dönmüştü. Motor kullanan bir kız görmek şaşırtıcıydı hak veriyordum insanlara ama yiycekmiş gibi bakmakta nesi?
Alışveriş merkezine girdiğimde mağazalara dahi bakmadan direk en üst kata çıkarak pasaport pizzaya yöneldim. Mağza gördüğümde dayanamayan ben mağazaları dahi gözüm görmüyordu şuan.
Büyük boy bir pizza söyledikten sonra telefonumu çıkararak oyun oynamaya başladım.
Bugün düşünmiycektim. Hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi. Bugün sadece ben vardım.
Tam oyunun ortasında telefonun çalmasıyla yüzümü buruşturdum. Sırası mıydı allasen? Yanıp sönen "Gereksiz" ismiyle daha çok çatılmıştı kaşlarım. Niye arıyorsun barış? Niye hayatımın içine etmeye meraklısın bu kadar?
"Aç artık şu telefonu amınakoduğum" bakışlarına dayanamayarak telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim barış" dedim bıkkın bir şekilde.
"Nerdesin?"
"Cehennemin dibinde demeyi çok isterdim ama maalesef değilim. Ne var?" dedim sinirle soluyarak. Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma girip kafamı karıştırmasını istemiyordum.
"Nerdesin dedim adam gibi. Düzgün cevap versene kızım!" dedi bir aslan misali kükrerken.
"Her siki olan adam olmuyor tatlım. Sen kendini adam mı sanıyorsun?" dedim kahkahalarım arasından. Sinirlerim bozulmuştu. Gitmek istiyordum. Herkesten, her şeyden uzağa. Yanıma hiçbir şey almadan,sadece güzel anılarla birlikte. Dünyanın öbür ucuna gitmek istiyordum.
Yorulmuştum artık. Çok fazla kırılmıştım. Öyle bir dağılmıştım ki bok götürüyordu yüreğimi.
"Masal" dedi derin bir nefes verirken. Öyle çaresiz çıkmıştı ki sesi içim acımıştı.
"Canım yanıyor ulan! Yüreğim yangın yeri. Sevmek bu kadar acıtmamalı lan! Hani böyle özlüyorum ama ne kokunu çekebiliyorum içime ne de sarılabiliyorum. Ölümden beter geliyor. Kızım ben seni sensiz sevdim lan. Gel diyemem ki bu saatten sonra. Gelmezsin zaten biliyorum. Sadece gülüşünü saklama benden istiyorum. Gülüşün oksijen kaynağım benim. Hele gözlerin. Sen bilmezsin nasıl güzel baktığını. Öyle bir bakıyorsun ki tamam diyorum bundan daha fazla sevemem. Sonra gözlerimin içine bakarak bi gülüyorsun diyorum git geber amına koyayım. Dünyada böyle bir melek varken yaşaman haksızlık. Mesaj atmak istiyorum. Bir bahane bulup eskisi gibi konuşmak istiyorum ama bir bahanem bile yok sana mesaj atmak için. İçim acıyor masal. Sensizlik kusucam yakında. Allah belamı versin çok seviyorum be. Solum gibi. Soluğum gibi. Annem gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Masalı
Roman d'amourHerşey bu kadar zormu olmalıydı onun için? Herkes gibi sıradan rahat bir hayatı olması niye bu kadar zordu? Zaten hayatın en acı yüzünü doğduğu gün öğrenmişti. Annesi doğumdan bir kaç saat sonra ölmüş, babası ise doğduğunda bir kere bile görmeye gel...