𝒙.

764 44 21
                                    


"Charles Leclerc İtalya'da pol pozisyonunu alıyor! Ferrari'nin hasret kaldığı pole pozisyonu Charles Leclerc ile geliyor!"

Kaskımı çıkarıp arabanın üstüne bırakırken Xavi'nin yanıma yaklaştığını gördüm. Araçtan çıkarken yüzümdeki balaklavayı da çıkardım. Saçlarımın dağıldığını biliyordum, nefret ettiğim bir başka durum.

"Aracı fazla zorladın. Motor yanacaktı neredeyse."

Yarış tulumunun fermuarını açarken "Kaçıncı başlayacağız Xavi?" diye mırıldandım cevabını bildiğim halde.

Xavi kollarını göğsünde bağlayıp "Bir," dedi.

Sabır istercesine derin bir nefes alıp "O zaman?" diye sordum ben de ellerimi belime yerleştirirken.

Başını usulca iki yana salladı.
"Araç yanabilirdi Charles. Üstelik seni uyarmama rağmen devam ettin, beni ciddiye almadın bile."

"Yandı mı peki?" Başımı hafifçe sola yatırıp gözlerinin içine baktım mühendisin.
Bıkkınca yüzüme bakarken cevap vermeyince arkamı dönüp ismimin yazılı olduğu odaya ilerlerken "Son günlerde seni tanıyamıyorum, sana bir şeyler olmuş. Bu agresif tavırların bizi hiçbir yere götürmez Charles," dediğini duyunca gülümseyerek ona döndüm, sinirli ve samimiyetsiz bir gülümsemeydi bu.

"Dalga mı geçiyorsun? Bir kere olsun senin stratejini izlemedim ve nerede olduğumuza bir bak. Bana sürekli emrivaki yapmayı kesmelisin, ne yapmam gerektiğini gayet iyi biliyorum ben."

Xavi göğsünde bağladığı kollarını çözerek "Sana bir şeyler olmuş. Gözlerin bile farklı bakıyor. Benim tanıdığım Charles böyle davranmazdı. Bizi biraz olsun ciddiye al," diye mırıldandı ve arkasını dönüp gitti.

"Bunak herif," diye söylenerek bana ayrılan odaya girip kapıyı arkamdan kapattım.
Şu sıralar sinirlerim oldukça gergindi fakat onlar da sanki bu anı bekliyormuşçasına üstüme üstüme geliyorlardı. Bu böyle devam edemezdi, hem Jules hem de Nora'ya verdiğim sözler vardı. Ya onları dinler ve kaybederdim ya da dinlemez ve kazanırdım.

Bir süre önce kendi kendime düşüncelere kapılmıştım. Ferrari koltuğunu hak etmediğime dair düşüncelere...
Jules, benden daha çok hak ediyordu, bu bir gerçekti fakat ne yazık ki onun mirasçısı olarak yarışmak zorundaydım. Onu onurlandırmalıydım. Ve Nora, yanımda olmasa bile zaferlerim ona da armağandı.

Yarış tulumunu çıkarıp yerine gündelik kıyafetlerimi giyerken kapıya birkaç defa vurulduğunu duydum.
"Girebilirsin," diye seslenmemle kapı açılınca omzumun üstünden kimin geldiğine baktım. Arthur oldukça ciddi bir ifadeyle odaya girmiş ve kapıyı kapatmıştı. Bu hafta sonu yanımda olacaktı.

Arthur duvar dibine bırakılmış sandalyelerden birini çekip otururken ben de üzerime bir tişört geçirdim.

"Nasılsın diye sormak istedim."
Omzumu duvara yaslayıp kollarımı göğsümde bağlamadan önce ona döndüm.
"İyi," diye mırıldandım.

Arthur alt dudağını hafifçe dişleri arasına alıp "Hiç öyle görünmüyor ama," dedi.
"Muhabir pol pozisyonu aldığın için nasıl hissettiğini sorduğunda neredeyse bayılacak gibiydin. Sinirden mi yoksa yorgunluktan mı böylesin?"

Sorusunu es geçip "Nora neden her yarışa geliyor, biliyor musun?" diye sordum.

Arthur sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldı, bunu anlayacak kadar tanıyordum onu.
"Formula hakkındaki bir gazete sayfasında yazar diye biliyorum. Yani işi bu."

Başımı anladığımı belirtircesine aşağı yukarı salladım.
En azından hala arabalarla ilgileniyordu.

"Nora seni kötü etkiliyor Charles." Arthur'un söylediğiyle kaşlarım çatılırken o konuşmasına devam etti. "Bu agresif tavırların kimsenin hoşuna gitmiyor. Ferrari'nin istediği pilotsun ama onları dinlemezsen hem kendini hem de arabayı mahvedersin. Bugün neredeyse hata yapmadan sürdün, evet ama aracı çok zorladın. Seni uyarmalarına rağmen."

Kollarımı birbirinden ayırıp yaslandığım duvardan da ayrılırken "Neden herkes bunu söyleyip duruyor?" dedim artık bıkmış bir sesle.

"Çünkü yaptıkların göze batıyor."

Yüzüme bilmiş bir gülümseme yerleştirip "Şu aptal tavırlarınızdan bıktım! Neden sonuca odaklanmak yerine gidişatımı değerlendirip duruyorsunuz ki? Sonuç olarak herkesin çok istediği start noktasını aldım mı, aldım. O halde sorun yok, en iyi sonucu aldım çünkü. Gerisini düşünmeye ne gerek var," dedim.

"O kız gerçekten aklını karıştırıyor senin. Farkında değilsin ama seni değiştiriyor."

Onunla tartışmaya girmenin bir anlamı yoktu. Derin bir nefes alıp başımı aşağı yukarı sallarken ona cevap vermeyeceğimi gayet net bir şekilde belirtmiştim.
Arthur da bunu anlamış olacak ki oturduğu sandalyeden kalkıp odadan çıkmıştı.

Kendi kendime söylenerek cüzdanımla beraber anahtar ve telefonumu da alıp rutin takım değerlendirmesine katılmak için odadan çıktım.
Ve tabii ki de adımımı atar atmaz karşımda Nora'yı görmeyi planlamıyordum elbette.

"Ben istemeden bir konuşmaya şahit oldum sanırım, çok özür dilerim."

bu kurguyu silip başka bir kurguya başlayasım var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


bu kurguyu silip başka bir kurguya başlayasım var

lost on you, charles leclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin