Nora'yla sessiz geçen bir yolculuğun ardından insanların daha az gelip geçtiği bir sokaktaki bankta oturmuştuk.
Açıkçası ne diyeceğimi bilmiyordum. Nora da sormuyordu zaten.Çocukluk hayalim yanımda oturuyordu. Avuç içlerimin terlediğini hissediyordum. Yıllardır beklediğim an sonunda gelmişti ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.
Yıllardır beklediğiniz birinin yanınızda oturması eski bir şarkıyı dinlemek gibiydi. Hem çok eskimiş ve unutulmuş hem de o ilk heyecanı yaşatıyordu. Kalbiniz ısınıyor ve delicesine çarpıyor, aklınız duruyordu."Buraya seni dinlemek için geldim Charles," dedi Nora düşüncelerimden sıyrılmamı sağlarken. "Benim hakkımda ne konuşuyordunuz?"
Derin bir nefes alıp çenemi kaşıdım gözlerimi ondan kaçırırken.
"Uzun zamandır sana bunu söylemek için bekliyordum aslında, çok uzun zamandır. Sadece doğru anı bekliyordum ve inan bu şekilde olmasını istemezdim," dediğimde gözlerimi ona çevirdim. Devam etmemi teşvik edercesine baktı gözlerime. "Nora, yıllar önce Monako'da ağladığın o kaldırımı hatırlıyor musun?"Nora'nın gözleri şaşkınlıkla büyürken dudakları hafifçe aralandı.
"Bir dakika, bunu nereden biliyorsun?""Soru sormasan olmaz mı? Hatırlıyorsun değil mi, Nora?" Soru sorması benim için işleri daha da zorlaştırırdı. Nora kaşlarını çatılmış bir şekilde yüzümü izlerken hatırlaması için elimden ne geliyorsa yapabileceğimi fark ettim. Hatırlıyor olmalıydı, unutmuş olması imkansızdı. Bir insan çocukluğunu nasıl unutur? Unutmamalıydı, Tanrım, lütfen. Tanrım, lütfen unutmamış olsun.
"Hatırlıyorum," dedi Nora gözleri omzumun üstünden uzaklara dalarken. Derin bir nefes alıp gözlerimin dolmasına izin vermedim.
"Peki ya sana çikolata getiren çocuğu? Ağlamak istediğinde sarıldığın o çocuğu da hatırlıyor musun?" Yutkunmayı denediğimde boğazımda oluşan düğümler canımı yaktı.
Nora birden gözlerime baktı. Düşünüyor olmalıydı. Gözlerinde yağmurlar oluşurken başını hafifçe aşağı yukarı salladı.
"Hatırlıyorum," diye fısıldadı güçsüz bir sesle.Yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. Hatırlaması içimde çocuksu bir sevinci canlandırırken umutla yaşlarla dolmuş gözlerine baktım.
"Charles. Tanrım, sen ciddi olamazsın," diye fısıldadı sol gözünden bir damla yaş akarken. "İnanmıyorum," dedi birden kollarını boynuma sararken.
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Nora birkaç saniye sonra benden ayrıldı. Gözlerinden akan yaşlar çenesine kadar ulaşmıştı.
"Ama nasıl, nasıl buldun beni?"
Hafifçe gülümseyerek "O kırmızı arabayı görmem yeterliydi," diye mırıldandım oyuncak gözlerimin önünde belirirken.
Nora'nın kaşları bir kez daha çatıldı.
"Onu taşındıktan sonra babam almıştı. Seninki Monako'da kalmıştı."Bu araba mevzusunu daha sonra da anlayabileceğimizi düşünüp sorusunu tamamen es geçtim.
"Bunca yıl nerelerdeydin Nora? Seni bekledim; gittiğim her şehirde, gördüğüm her insanın yüzünde senden bir parça aradım."Gerçekten aramıştım.
Mücadele verdiğim her yarışta ondan bir umudu taşıdım kalbimde. Kazansam da kaybetsem de, onun hep benimle olduğunu hissettim; gözlerinde hayat bulmuş umut kırıntılarından bir parçayı hep kalbimde taşıdım.Nora'nın güzelliği eşsizdi. Gözlerinde o
gecelerde izlediğimiz yıldızlardan sevdalar taşıyordu. Bakan herkesin içinde kaybolacağı, hayata meydan okurcasına parlayan gözleri vardı. Rüzgarda savrulan saçlarında bazen fırtınalar çıkıyor, kıyametleri koparıyordu kalbimde. Yüzüne kondurulmuş çiller vardı, özenle yerleştirilmişti sanki her biri. Birkaç dakika önce bakmaya çekindiğim yüzünden şimdi gözlerimi alamıyordum. Sanki bir anlığına başka bir yere baksam kaybolup gidecekmiş gibi bir his vardı içimde. O konuşurken onu sadece izledim. Saçından bir kısmı alnının üstünden çenesine düştüğünde uzanıp düzeltmek istedim.
Bu bir çocuğun arkadaşına duyduğu
özlem miydi?
Fazlası olamazdı, olmamalıydı. Bunu ne Nora'ya ne de kendisine yapamazdım. Bu bencillikten başka bir şey değildi. Ama düşünmeden de edemiyordum, bencilce yaşadığım bir hayat nasıl olurdu, sonunda mutlu olur muydum? Ona duyduğum özlemin arkadaşlıktan fazlası olduğunu elbette ki biliyorum fakat olmamalıydı.¸.·✩·.¸¸.·¯⍣✩✩⍣¯·.¸¸.·✩·.¸
'Cause you and I, we're impossible. I know and it hurts.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost on you, charles leclerc
Fanfiction❝ I'll never get to heaven Cause I don't know how ❞ 𝗜𝗡 𝗪𝗛𝗜𝗖𝗛... ( ─── 🎀 ) Charles, yıllar önce kaybettiği oyun arkadaşını bulduğunda kalbinde sakladığı aşkın körüklendiğini fark eder. 𝐜𝐡𝐚𝐫𝐥𝐞𝐬 & 𝐟𝐞𝐦! 𝐨𝐜 ©𝐥𝐢𝐛𝐫𝐢𝐞𝐭𝐜𝐚𝐫𝐦𝐢𝐧...