𝒙𝒊𝒙.

795 41 12
                                    

yaklaşık iki ay sonra...



"Charles!"

Nora gülümseyerek erkek arkadaşının odasına girdiğinde onu yatağın üzerinde otururken gördü. Charles neredeyse endişeli sayılırdı. Bakışları donuklaşmış ve mermer zeminde takılı kalmıştı. Çevresinde olup bitenlerden haberdar değilmiş gibi görünüyordu.

"Charles?"

Nora sesinden sezilebilen endişeyle birkaç adımda onun yanına gitti hızlıca. Nora ellerini onun omzuna koyduğunda Charles ürpermiş ve kendine gelmişti.

"İyi misin?" diye sordu Nora endişe dolu sesiyle.

"İyiyim." Durgun bir sesle mırıldandı. Gözleri Nora'ya dönmüştü. "Sadece... Kabus gördüm."

Nora'nın kaşları çatıldı.
Uzun zamandır kabuslarla uyanmıyordu Charles. En azından Nora'ya böyle söylemişti. Onunla yollarının birleştiği günden beri hiç kabus görmemiş, hayatının en güzel uykularını uyumuştu.

"Anlatmak ister misin, sevgilim?"

Charles hala durgun olan bakışlarını tekrar yere indirdi. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı.

"Seni kaybettiğimi gördüm Nora. Çok korktum, uyandığımda yanımda değildin. Her yerde seni arıyordum ama... Sen hiç gelmedin ve her şey birden siyaha döndü."

Nora gülümseyerek Charles'ın çenesinden tutup kendisine bakmasını sağladı.

"Ben hiç gitmeyeceğim Charles."

Yüzündeki gülümseme güven vermek ister gibiydi. Artık huzura kavuşmuş ve tüm o berbat dertleri tamamen arkada bırakmış bir gülümsemeydi.
Charles endişeli gözlerle bakıyordu Nora'ya.

"Lando'nun kollarındaydın Nora."

Nora'nın yüzündeki ifade donuklaştı.
Üzerinden aylar geçmişti ancak Charles hala bu konuda endişeliydi. Lando ile görüşmüyorlardı, sadece basit merhabalar ve bakışmalardan ibaretti her şey.

Lando o günden sonra mahvolmuştu.
Belli etmemeye, ayakta kalmaya çalışıyordu ancak uzun zamandır sevdiği kadını bir başkasıyla -arkadaşlarından birisiyle- görmek canını fena halde yakıyordu. Fakat bazen aşk çok sevdiğin halde başkasıyla olan mutluluğunu izlemekti. Çok sevsen bile arkana bakmadan çekip gitmeyi gerektirebiliyordu. Lando kendi içinde aklamıştı Nora'yı, affetmişti onu. Çünkü kendisiyle mutlu değilse eğer mutlu olduğu yere gitmeliydi. Bu seçimi yapabildiği için gurur duyuyordu onunla. Zihninde ona ait anılarla dolu bir oda vardı. Kilidi vurmuştu odanın kapısına ancak içeriden gelen kahkaha seslerini duyabiliyordu, mutluydu orada.

Nora dikkatle Charles'a baktı.
Onun yanında olmayı seviyordu.
Sabahları onunla uyanmayı, ellerinden tutmayı, gülmeyi, ağlamayı, onunla dans etmeyi, film izlemeyi, yeni tarifler denemeyi ve bundan çok daha fazlasını seviyordu. Nora Charles'ı sevdiğini kalbinin en derinlerinden gelen bir dürtüyle hissedebiliyordu. Onunla geçirdiği her saniyenin tadını çıkarıyor, sanki her seferinde bir ilki yaşıyormuş gibi hissediyordu. Charles onun üzerinde böyle bir etkiye sahip olduğunu hala kavrayamamıştı. Birbirlerinden ayrı geçirdikleri onca senenin geride kaldığını bir türlü anlayamıyordu. Onlar artık Monaco'nun sokaklarında dolaşan, gökyüzünü seyrederek kırmızı arabanın hayalini kuran çocukluklarına dönmüşlerdi.

"Ben buradayım Charles, senin yanında, senin kollarında. Hiçbir yere gitmiyorum."

Charles yüzüne yerleşen tatlı ifadeyle Nora'yı omuzlarından tutup kendisine çekti. Onu göğsüne yaslarken defalarca kez saçlarından öptü. Her bir saç telinden öpmek istiyordu. Kokusu üzerine sinmiş uyanmak istiyordu sabahları. Ona verdiği şampiyonluk sözünü tutmak istiyordu.

"Evlen benimle Nora. Hemen gidip sana bir yüzük alayım, beraber seçeriz. Aptalca bir kutlamaya ihtiyacımız yok, seninle olduğum her anı kutlamak istiyorum zaten. Eğer istersen bunu daha sonra da halledebiliriz."

Böylece yanından hiç ayrılmazdı.
Günün birinde, yaşlandıklarında, yaşadıkları hayatı kutlayacaklardı. Geriye dönüp fotoğraf albümlerini açacak ve geride bıraktıkları her bir anıya gülümseyerek bakacaklardı. Gençlik telaşı dinmiş ve sakin bir hayat yaşayabilirlerdi.

"Seninle geçirdiğim her an kutlamaya değer." diye mırıldandı Nora başı onun göğsüne yaslı, kokusu burnundayken.

"Benimle evlenir misin Nora? Yaşlanıp huysuzlaştığımda bile beni sevebilir misin, her zaman ellerimden tutup düştüğümde kaldırabilir misin?"

Nora bir saniye bile düşünmesine ihtiyacı olmadığını biliyordu. Yıllardır bu anın özlemiyle yanıp kavrulmuştu ve şimdi nihayetinde sönüyordu.

"Seni her zaman seveceğim Charles, düştüğünde seninle düşeceğim ve beraber ayağa kalkacağız. Seni seviyorum."

Charles kadının saçlarına bir öpücük daha kondurdu.

"Bu, kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"

Nora başını onun göğsünden kaldırıp nefesini yüzünde hissedeceği yakınlıkta durdu.

"Bir saniye bile düşünmem."

Charles gözlerine yerleşen sevinçle dudaklarını birleştirdi onunla.

İki çocuğun sonsuza kadar sarıldığı andı bu. Tüm endişe dinmişti nihayetinde. Gökyüzündeki yıldızlar yerlerini almış ve bu ana şahitlik ediyorlardı. İnci taneleri gibi parlayan bir aşkın doğması için bir başkasının ölmesi gerekiyordu. Birisinin sevebilmesi için diğerinin acı çekmesi gerekiyordu, bir zaferi kutlamak için bir yenilginin olması gerekiyordu.
Deniz şimdilerde bir zaferin kutlanması için hazırlanırken birileri kıyılarına mahvolmuş bir halde dönüyordu. Sonsuzluk bazen bir saniyeye sığabiliyordu.








🎀
ve bitti...

Böyle bir veda hiç yakışmadı biliyorum ancak daha fazla uzatarak sıkmak istemedim. İstediğim okuyucu kitlesine ulaşamamış olsam da bundan şikayet etmiyorum çünkü bu kitap diğer birçok kitabın yolunu açtı.
Kısacık yolculuğumuzda yanımda olan, oy veren veya vermeyen, yorum yapan ya da yapmayan kim varsa hepinize çok çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız. Benim için çok özel, çok tatlı bir yolculuktu.

Belki arada özel bölümler gelir, bilemiyorum.

Kendinize çok dikkat edin, sizi seviyorum🤍

lost on you, charles leclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin