Asansörden inip Emily'nin dairesine ilerlerken üzerimdeki tişörtün yakasını son kez düzeltip zile bastım.
Birkaç saniye sonra Emily gülümseyerek kapıyı açtı."Merhaba," dedim gülümseyerek. Emily yüzündeki gülümsemeyi büyüterek içeri geçmem için kenara çekildi.
Arkamdan kapıyı kapatıp salona adımlarken ben de onu takip ettim."İçecek bir şeyler ister misin?"
Emily'nin içtenlikle sorduğu soruyu başımı iki yana sallayarak reddettim.Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatırken "Ne kadar aptalım," diye mırıldandım.
"Sorun mu var?"
"Beni bir dakika bekler misin?" Emily başını aşağı yukarı sallarken aldığım çiçek ve kurabiyeleri unuttuğum için kendi kendime söyleniyordum.
Otoparka bıraktığım arabadan beyaz laleleri ve paketin içindeki kurabiyeleri alıp tekrar daireye döndüğümde Emily ikinci kez gülümseyerek kapıyı açtı.
"Kusura bakma lütfen. Bu aralar fazla dalgınım."
Emily'nin yüzündeki gülümseme büyüdü ve "Sorun yok, teşekkür ederim," dedi ben ona çiçek buketiyle kurabiye paketini uzatırken.
Kurabiyeleri sevdiğini biliyorum.
Emily kısa bir süreliğine mutfağa girip birkaç saniye sonra döndüğünde beraber salona geçip film seçmeye başladık.
"Ah, ben bunu izledim, sıkıcıydı."
Başımı aşağı yukarı sallayarak başka bir filme bakarken zil uzun uzun çaldığında kaşlarımı çatıp duvardaki saate baktım.
Gece yarısını çoktan geçmişti."Birini mi bekliyordun?"
Emily de kaşlarını çatıp başını iki yana salladı. Ayağa kalkıp kapıya yöneldiğinde hafifçe öne eğilip onu seyretmeye başladım.
Emily kapıyı açtığında bir kadın sesi "Üzgünüm, bu saate gidecek başka yerim yoktu," dedi.
Emily "Nora! Tanrım neden geleceğini haber vermedin?" diye sordu sevinç dolu bir sesle.
Nora mı?
"Sürpriz yapmak istedim fakat uçuş ertelenince geç kaldım."
Adının Nora olduğunu öğrendiğim kadın içeri girdiğinde Emily'le sarıldılar. Bakışları en sonunda beni bulduğunda kaşları çatıldı.
"Misafirin mi vardı?"
Emily gülümseyerek salona girdiğinde Nora da onunla geldi ve Emily benim yanıma oturdu.
"Charles misafir sayılmaz aslında."
Gülümseyerek Emily'e baktığım sırada Nora kaşlarını kaldırıp boş koltuklardan birine oturdu.
"Filmi sonra mı izlesek acaba?" Emily'nin sorduğu soruya başımı sallayarak onay verirken tekrar saate baktım.
İkili kendi aralarında bir sohbete başladığında onları dinlemeyi denedim ancak aklım yarın gerçekleşecek yarış hakkında ihtimallerle doluydu.
"Nora da yarış pilotu olmak istiyordu aslında ama sonra bıraktı," Emily'nin bana doğru dönüp konuştuğunu fark edince gerçekliğe dönüp onlara baktım.
Nora'nın neşesi kaçar gibi olmuştu."Öyle mi, neden devam etmedin?"
Nora'nın gülüşü solarken "Yanlış bir şey mi sordum?" dedim mahcubiyetle.
Nora hızlıca "Hayır. Küçükken korkunç bir kaza geçirdim. Beni arabalardan uzaklaştırdı," deyiverdi.
"Ah, çok üzgünüm."
Nora gülümseyerek baktı bana. Bu acı bir gülümsemeydi.
"Sorun değil. Bununla yaşamayı öğrendim," dedi omuz silkerek.
Emily ortamı neşelendirmek adına Nora'nın işi hakkında konu açtığında tekrar sohbetten kopup düşüncelere daldım.
☼
yavastan baslayalim.
Münferit 'kendi başına, ayrı' anlamına gelir.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost on you, charles leclerc
Fanfiction❝ I'll never get to heaven Cause I don't know how ❞ 𝗜𝗡 𝗪𝗛𝗜𝗖𝗛... ( ─── 🎀 ) Charles, yıllar önce kaybettiği oyun arkadaşını bulduğunda kalbinde sakladığı aşkın körüklendiğini fark eder. 𝐜𝐡𝐚𝐫𝐥𝐞𝐬 & 𝐟𝐞𝐦! 𝐨𝐜 ©𝐥𝐢𝐛𝐫𝐢𝐞𝐭𝐜𝐚𝐫𝐦𝐢𝐧...