"Birbirimize helaliz."

2.6K 221 86
                                    

Caneyler men gelmişeem!! Bu bölüm Güllü'nün ağzından. Onun ağzından olan bölümleri daha farklı yazıyorum, onun hayata karşı bakış açısı daha farklı çünkü. Geçenlerde onun ağzından başka bir bölüm daha yazmıştım, pek hoşnut kalmıyorsunuz ama napalımmmm kiii :) Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, fikirlerinizi ciddiye aldığımı bilmenizi isterim. Filtre kahve tadında bir bölümle sizi baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar efenimm. ✨️💘💘

Hışımla merdivenleri çıkarken aklımda yalnızca kırılan teybim ve gelmek üzere olan kumam vardı. Bu nasıl olabilirdi?

Tamam, başta çok mantıklı gelmişti gözüme. Halil canavarından kurtulabilirdim. Yalnızca onun beni sevme ihtimalinden kurtulurdum daha doğrusu. Bir köşede sessizce onun ve kumamın çocuklarını beslediğimi gördüm, onlar birbirine sarmaş dolaş dolanmışken... Kafamı sağa sola salladım, ömrümü burda sığıntı olarak geçiremezdim ya.

Eğer kuma varsa ben yoktum!

Son basamağı da çıktığımda kapının önünde duran kadını gördüm. Sema gergin bir şekilde Halil'in odasının kapısındaydı, ben fark etmesi çok uzun sürmedi. İğneleyici bir tonda, "Ne işin var burda?" diye sordu.

O kadar sinirim bozuktu ki onun bu tavrı gözüme batmıştı. Eteğimi bir elimde topladım ve sabırla boynumu ovuşturdum.

"Asıl senin ne işin var yatak odamızın önünde?"

Kumamın bu kadın olması aklımdan geçtikçe... Sakin kalarak gözlerine baktım. "İzin verirsen odama gireceğim."

Bu sözlerim onun canını sıkmış gibiydi, koluma sertçe yapıştı ve sıkarak tutarken konuştu.

"Onun gözüne görünmen yasak."

Şaka mı? Bu ne cürret? Kolumu geri çekerken onun aksine sakin kaldığımı düşündürmek istedim. "Sema, kabul etmek istemeseniz de Halil benim kocam. Aramızdaki problemler sizin bana olan saygınızı yitirmenize sebep olmasın. Hem ne demişler Sema, üçüncüye ne yemek düşerdi?"

Sema üstüme yürüdü ve tekrar koluma yapıştı. "Çok alışma." dedi tehditkar bir sesle ve kolumu bırakıp omzuma çarparak önümden çekildi. Hışımla merdivenleri inerken ne yapmaya çalıştığını anlamlandırmak istedim. Bu tavır da neydi?

Çok düşünmedim, tüm öfkem Halil'eydi ve öyle kalmasını istiyordum. Ona hesap sormak istiyordum, sessiz kaldıkça beni sindirmelerinden nefret ediyordum.

Kapıyı çalma zahmetine girişmeden, sertçe açtım ve saati umursamadan cırladım.

"Üstüme kuma mı getiriyorsun?!"

Ona taraf döndüğümde beline yeni sardığı havluyla, şaşırmış bir ifadeyle bana bakıyordu. Saçları ıslaktı, üst bedeni de ıslaktı. Onu yavaş yavaş izlerken bunu fark edecek olması umrumda dahi olmamıştı. Boynundan süzülen damlanın yavaşlığında onu süzüyordum. Pazularını, güçlü göğsünü, sıralanmış karın kaslarını... Gözüm elbette daha çok aşağı kaydı, havlunun altından bir kısmı belli olan adonis kası... Boynumdan yüzüme yayılan bir alev, pardon pardon bacak aramdan yüzüme doğru yayılan bir alev beni esir etmek üzereyken eğlenen sesini duydum.

"Beğenmiş gibisin."

Eteğimden dökülen teyp parçalarını ona bir adım atmak isterken ezince fark ettim. "Hay aksi..." diye mırıldandım. "Teybimi kırdığın gibi dikkatimi de dağıtıyorsun. Çok kötüsün Halil İbrahim."

Bu anlarda bana ne olduğunu bir türlü anlamıyordum. Ondan utansam da ona kızsam da böyle bir an da onun oyununa ayak uyduruyor ve bundan zevk alıyordum. Hatta bazen oyunu ben başlatıyordum.

GÜLLÜ GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin