Jongdae kendisini büyüleyen Lophenia'nın etkisinden aylarca çıkamadı. Kalbinin derinlerinde hafif sarı lepiska saçlarına methiyeler düzecek kadar müthiş bir aşk hissediyordu. Gözleri, onun güzel gülüşünde kayboluyor ve dudakları o tatlı sesini duyar gibi hafifçe kıvrılıyordu.
Jongdae kontrolsüzce bir aşkta kayboluyordu ve bunun kendi evreninde nelere mal olacağını bilmeden buna devam ediyordu. Belki Lophenia'yı her ihtimale karşı sevmek, gerçekliğe olan düşüncelerini de değiştirmişti. Zaman, rüyalarında alışılmışlığın dışında bir miktar hızlı işliyordu ve bu orada geçirdiği zamanı daha yoğun ve anlamlı kılmasına neden oluyordu. Verilen aradan istifade okulun ahşap bankında oturmuş, serin gölgeli ağacın altında defterine Lophenia'yı çiziyordu Jongdae.
Etrafındaki topluluğun yoğun gürültüsünden bunalıp kulaklığını taktı ve böylece çevresinde odaklanabileceği tek şey biricik sevgilisi oldu. Ve ona eşlik edecek olan listesindeki 7. Şarkıyı açtı.
( Lost In Your Love - Colyer )Bu sırada onu uzaktan görüp selam vermek için yanına doğru ilerleyen Chanyeol, banka yaklaştığında Jongdae'nin onu fark etmemesine şaşırdı. Chanyeol yanına oturduğunda Jongdae nihayet ona baktı.
"Geldiğini görmedim, Yeol." dedi dalgınca.
"Onu anladım zaten," diye yanıtladı Chan gözleriyle Dae'nin kucağındaki defteri işaret ederek. "Her ne çiziyorsan, günün en uzun son arasını kaçırmana değecek bir şeydir herhalde."
Dae gülümsedi ve Chan'a döndü. "Evet, sana rüyalarımda bahsettiğim bir kadın vardı hatırlıyor musun?"
"Evet, neydi adı? Ophelia mı?"
"Hayır, Lophenia. Onu çiziyorum." dedi gülümseyerek ve çizim defterini resmi görmesi için uzattı. Chanyeol, bir süre epey detaylı çizilmiş resme baktıktan sonra göz ucuyla Jongdae'ye baktı. Başta Jongdae'nin kendisine anlattığı rüyaların pek üstünde durmamış olsa bile aynı şeyin arkadaşı tarafından öyle olmadığının farkına varmış gibiydi. Üstelik bu hâyâli kadına karşı hislerinin yoğun olması uzun vadede arkadaşı için endişe verici sonuçlar doğurmasından korkuyordu.
Dae Chanyeol'a bakarken "Aslında daha detaylı çizmek isterdim ama aklımdaki görüntüyle bu kadar oluyor. Bir fotoğrafı olsaydı keşke.. Beğendin mi?" dedi hevesle. Ondan yana bir yanıt bekliyordu, belki de güzel bir çift söz.
Chanyeol başını sallayarak onu onayladı ve "Daha fazla detay eklemene gerek yok Dae, müthiş çizmişsin." dedi. Yüzündeki gergin ifadeyi ne kadar saklayabilirdi bilmiyordu. Belki de bu konuyu onunla en yakın dostu olarak konuşmalıydı. Birkaç dakika derin bir sessizlik ve ona karışan kurşun kalemin kağıtta sürtünen sesi harici konuşmadılar.
Chanyeol aniden Dae'ye "Ne kadar devam edecek bu?" diye bir soru yöneltti ve Dae bu soruya karşılık şaşırmak dışında bir tepki veremedi.
"Nasıl yani?"
"Gerçekten sadece rüyalarında gördüğün bir kadına mı aşıksın?" diye sordu Chan.
Dae, "Evet." diye yanıtladı duru bir sesle. Sözlerinin nereye varacağını biliyordu yine de ona doğru bakmadan sustu ve dinledi.
Chanyeol, derin bir iç çektiğinde hissettiği tek şeyin göğsüne batan nefesi olduğunu fark etti.
"Sana en yakın arkadaşın olarak bu düşüncelerimi yanlış anlamayacağını bilerek söyleyeceğim, Dae. Başta bana rüyalarındaki bu durumu anlattığında bunun çılgınca hatta mükemmel bir şey olduğunu düşünmüştüm. Dostum, ancak şu son birkaç ay içinde ne kadar değiştiğinin farkında mısın? Artık okul çıkışı kafeye gitmiyoruz, ders aralarında nadiren buluşuyoruz ve sanki asla okula gelmek istemiyor gibisin. Rüyalarını kontrol edebilmek dehşet güzel bir yetenek biliyorum ama tüm bu hayal evreninde o kadar çok vakit geçiriyorsun ki bankta yanına gelip oturana kadar beni fark etmedin bile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream: Under The Souls / Jongdae x Chen
FanfictionPeki ya rüyalarını kontrol edebilmek Jongdae için lanet miydi yoksa bir lütuf muydu? Jongdae doğum sırasında hayatta kalabilen tek yumurta ikizidir. Kardeşi Chen, daha doğmadan annesinin rahminde ölmüş ve gözlerini hiç açamadan sonsuza dek yummuştur...