" Onlar kim olduğumuzu bilmeyecekler.
Böylece rol yapabiliriz "Jongdae odasının küçük kitaplığında oldukça endişeli bir hâlde dedesinden yadigar kalan kitabı arıyordu. Eğer herhangi bir kitap olsaydı üzerinde pek fazla durmaz, yenisini almak için kitapçıya giderdi. Ancak aradığı kitabın önemi onun için çok büyüktü. Kaç kez kitabı sonunu her defasında daha detaylı anımsayarak bitirmişse de yalayıp yuttuğunu hatırlamıyordu.
Jongdae üst bölmedeki tozlu rafa elini uzatırken 'Nerede bu?' diye sıkıntıyla ofladı. Rafta biraz daha oyalandı, ta ki okul evraklarının altında oldukça iyi gizlenmiş kitabı bulana kadar. Sevinçle gülümsedi. 'İşte buradasın.'
"Jongdae, yemek zamanı."
Annesinin seslenişiyle elindeki kitabı masasına bıraktı, "Geliyorum" diye ekledi odasından çıkmadan önce. Birkaç çeşitten oluşan ve karnındaki zilleri daha kuvvetle çaldıran o nefis yemek masasının bir köşesine oturduğu sırada hızlıca tabağına dumanı tüten çorbayı doldurmaya başladı. Diğer tabağında ise kremalı ve fesleğenli makarna duruyordu. Bu en sevdiği yemekti. Ancak sadece kendisi sevseydi, ne iyi olurdu. Her akşam yemeği sırasında bir tek kendi beğendiği yemeği değil diğerinin de beğenebileceği yiyecekler önceliği olmuştu. Ne saçma bir hayat bu diye düşündü içten içe.
Dae çatalı makarnaya batırıp ağzına götürdüğü sırada, "İğrenç, yeme onu." dedi Chen.
"Hayatımda gördüğüm en kötü sos." diye ekledi homurdanarak. "Nasıl yiyebiliyorsun?"
Her masaya oturduklarında aralarında geçen standart bir diyalog olmuştu bu ikizler için. Tamamen zıtlıklar ile büyümüşlerdi. Dae, kremalı ve fesleğenli makarnaya bayılırdı. Chen ise pesto soslu makarna severdi. Dae sakin ve rahatlatıcı chill müzikleri tercih ederdi. Chen ise gürültülü ve rock ağırlıklı müziklerden hoşlanırdı. Dae çiçekleri çok sever, aralarından en sevdiği kırmızı gül çizimleri yapmayı çok severdi. Chen ise çiçekleri pek sevmez, ikizinin bu çiçek çizimlerinin her zaman aptalca göründüğünü savunurdu. İkisinin ortak bir noktada buluşabilmesi neredeyse imkansıza benziyordu.Jongdae'nin çatalında duran makarnayı ve oğlunun ifadesiz suratını fark eden anne Yoon-Hee elindeki bardağı yavaşça masaya bıraktı. "Neden yemeğini yemiyorsun?" dedi meraklı bir sesle. Oysa oğlunun en sevdiği yemekleri yapmıştı bugün. "Yoksa beğenmedin mi?"
Dae düşüncelerinden sıyrılarak annesine kulak verdi. "Yo, hayır sadece yorgun hissediyorum." diye geveledi annesine dönüp gülümseyerek. Başını eğdi ve yemeğe devam etti. Daha fazla oyalanmak istemediği için tabağını mutfağa götürüp yıkadı. Annesi ve babaannesine odasına geçeceğini, yarınki sınavı için biraz ders çalışacağının haberini verdi. Ailesi yaklaşmakta olan sınavların stresini pekâlâ bildiklerinden dolayı onun sürekli odasında vakit geçirmesine karşı bir şey demediler.
"Bir daha masada bana böyle şeyler söyleme" dedi Dae, tok ve kararlı bir ses ile.
"Seninle sürekli bu farklı zevklerimiz konusunda tartışmaktan sıkıldım, Chen."
"Ama sevmediğimi biliyorsun," dedi Chen. "Sevmediğimi bildiğin hâlde yemeye devam ediyorsun. Hani bir gün senin bir gün benim istediğim yemekleri yiyecektik? Ne çabuk unuttun. Unutma ki bu bedende sadece sen yaşamıyorsun."
Dae, "Sus, deme şunu." diye sinirle çıkıştı. İçinde olduğu bedeni bir başkasıyla paylaşıyor olmayı henüz sindirebilmiş değildi. Ne korkunç bir şeydi bu! Hayatının hiçbir döneminde kendisiyle baş başa kalamayacak, kimsenin görmediğinden emin olarak aptalca danslar edemeyecek, sesinin ne kadar kötü olduğu hakkında endişe etmeden şarkı söyleyemeyecekti. Hayatının çoğu alanında kendine ait bir şeyi olamayacaktı. Tüm bunları düşündüğünde yüzüne her biri sert bir tokat gibi çarpıyordu. Tüm bunların yanı sıra içinde tarif edemediği bu korkunç hisle yaşamak zorunda kalacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream: Under The Souls / Jongdae x Chen
Fiksi PenggemarPeki ya rüyalarını kontrol edebilmek Jongdae için lanet miydi yoksa bir lütuf muydu? Jongdae doğum sırasında hayatta kalabilen tek yumurta ikizidir. Kardeşi Chen, daha doğmadan annesinin rahminde ölmüş ve gözlerini hiç açamadan sonsuza dek yummuştur...