İnmeyecek Ulan Bu Bayrak!

2.5K 151 144
                                    


Başlama tarihinizi buraya bırakabilirsiniz beyaz kalplerimm🤍

💫 Bölümleri düzenlemeye başladığım için satır arası yorumlar siliniyor. Sizler satır aralarını güzel yorumlarınızla doldurursanız çok sevinirimm.

İyi okumalar!

-----------------------------------------------------------

YAZARDAN...

Büyük gün gelmişti. Bugün, en yüksek rütbeli askerlerin bile hepsinin giremeyeceği o timin kadrosu açıklanacaktı.

Bugün uzun yıllardan beri olağandışı eğitimlerden geçen yüzlerce askerin arasından, Saldırım Timi'ne katılabilecek askerler açıklanacaktı.

Kameralar törenin her anını çekiyordu. Elbette görüntüler yayınlanmayacaktı. Bu timin, adı dışında bilinen hiçbir şey olmayacaktı.

Tören görevlisi Albay Sarp Soylu, time katılacak 9 kişinin ismini açıklamak üzere kürsüye çıktı.

Albayın gelişiyle derin bir sessizlik oluştu. Tören alanındaki tüm askerler esas duruşa geçti. Bu duruşları, albayın yüzünde gururlu bir tebessüm oluşmasına sebep oldu.

"Rahat!" Komutu gecikmedi. Albayın sesi de duruşu gibi çok sertti. Eski kurttu. Yaşına rağmen emekli olmayı reddediyordu. Bu timin kurulması için gereken her şeyle yakından ilgilenmişti albay. Ona göre bu tim çok şey değiştirecekti.

Rahata geçen askerler, ciddiyetle albayın yüzüne bakmaya devam etse de heyecan zirvedeydi.

Albay kısaca boğazını temizledi. "Hepiniz hoşgeldiniz."

Tören alanında askerlerin sesi yankılandı. "Sağ ol!"

"Sizler, bu time girebilmeniz için gereken o zorlu eğitimlerden geçebilen sayılı askerlerdensiniz. Tebriklerimi sunarak söylüyorum... Sizinle gurur duyuyorum."

"Sağ ol!"

"Ama hepinizin bildiği üzere, aranızdan yalnızca 9 kişi bu time girebilecek. Çünkü her zaman iyinin de iyisi vardır. Biz burada en iyisini seçmek için toplandık. Aranızdan sadece 9 kişiyi bu time alabilecek olsak bile bunun sizin üzerinizde olumsuz bir etki yaratmasını istemem. Hayat yarışı, olacağı varsa olur zaten. Olmayacağı varsa da oldurana kadar savaşmamız gerekiyor. Seçilmeyenler daha iyisi için her zaman savaşmaya devam etsin, seçilenler seçildiklerine pişman etmesin."

Kısa bir duraksamanın ardından devam etti konuşmasına. "Törenin amacına gelelim. Time girebilenlerin isimlerini teker teker okuyacağım. İlk isim ve aynı zamanda timin komutanı..." Herkes albayın iki dudağının arasından çıkacak kelimelere odaklıydı. "Ateş ŞEHİTOĞLU!"

Tören alanında alkış sesleri yükseldi. Ateş başarmıştı. Yüzüne dahi yansıyan gururla kürsüye ulaştı. Önce albayla tokalaştı, sonra mikrofonun karşısındaki yerini aldı. "Sabaha kadar konuşabileceğim hususlar olsa da kısa bir konuşma yapmam gerekiyor. Seçildiğim için çok mutlu ve gururluyum." Ardından yeminini etti. "Görevimi layığıyla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim! Kısa ve öz konuşmam gerekiyor madem... İnmeyecek ulan bu bayrak!" Yeniden alkış sesleri yükseldi.

Ateş mikrofonun karşısından ayrılınca söz hakkı yeniden albaya geçti. "İkinci isim: Bora ÇAKIL!" Ve yine alkış sesleri.

Bora hızlı adımlarla kürsüye geçti ve albayın yanındaki yerini aldı. "Görevimi layığıyla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim!"

Söz hakkı yeniden albaydaydı. "Üçüncü isim: Yamaç ERTEKİN!"

Yamaç seçileceğini hissediyordu ama adını bu timin kadrosunda duymak... Bu başka bir şeydi. Yamaç, yeminini ettikten sonra ekip arkadaşlarının yanındaki yerini aldı.

"Dördüncü isim: Gökçe YILMAZ!"

Gökçe dolmak için çabalayan gözlerini eliyle uyararak, akmak üzere olan yaşlarını kimse görmeden engelledi ve emin adımlarla kürsüye çıktı. Uğruna çok şey feda etmişti... Diğerleri gibi... "Görevimi layığıyla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim!"

"Timin beşinci üyesi: Yağız İNANÇ!"

Yağız sert duruşundan ödün vermemeye çalışsa da gözleri heyecanını ele veriyordu. "Görevimi layığıyla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim!"

"Timin altıncı üyesi: Efsun KARAMAN!"

Efsun, normalin üstü bir hızla çarpan kalbine inat dimdik yürüyerek kürsüye ulaştı. "Görevimi layığıyla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim!"

"Timin yedinci üyesi: Yankı CANATAR!"

Yankı, göstermekten bir an olsun çekinmediği neşesiyle kürsüye çıktı. "Görevimi layığıyla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim!"

"Timin sekizinci üyesi: Ceylan AKAL!"

Ceylan yeminini ettikten sonra ekip arkadaşlarının yanına geçti.

"Timin dokuzuncu ve aynı zamanda son üyesi... Asena SOYLU!"

Asena keskin bakışlarla çenesini dikleştirdi ve kürsüye ulaşınca derin bir nefes aldı. "Görevimi layığıyla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim!" Herkes yeminini ettiği için mikrofondan ayrılmasını bekliyordu ama Asena devam etti. "Şehitlerimizin, gazilerimizin, bütün kayıplarımızın adına savaşacağıma, halkımı vatandaşlık görevlerini yapmaya teşvik edeceğime ve daima vatanıma milletime sadık kalacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim! Yemin ederim! Yemin ederim!"

Albay, Asena'ya şaşkınlık ve daha farklı bir duyguyla bakarken tim komutanı Ateş, komutanlara özel konuşmayı timin diğer bir üyesinin yapmasına sinirlenmişti ve çaktırmamaya çalışsa da bunu belli ediyordu.

"Şimdi timimize özel çok güçlü bir alkış istiyorum asker!" Albayın bağırışıyla herkes ellerini parçalarcasına alkışlamaya başladı. Timdekiler yan yana dizilmiş bir halde gururla meslektaşlarına baktılar alkışlandıkları süre boyunca.

Bu an, Saldırım Timi'nin yan yana durduğu ilk andı. Bu saatten sonra onları ölüm dışında hiçbir şey ayıramayacaktı.

-----------------------------------------------------------

BÖLÜM SONU.

Ve işte Saldırım Timi... Okuyan herkese sonsuz teşekkürler🤍

Aynı kelimelerin her bir hecesinde, birbirinden farklı duyguları, aynı anda ve hep birlikte hissedebilmek dileğiyle...

Yazar olmak için çabalayan acemi yazarınız.



AĞLAMA, BİR TÜRKÜ SÖYLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin