💫 Bölümleri düzenlemeye başladığım için satır arası yorumlar siliniyor. Sizler satır aralarını güzel yorumlarınızla doldurursanız çok sevinirimm.
💫Oy ve yorumlarınızı bekliyorum beyaz kalplerimm🤍
İyi okumalar!
-----------------------------------------------------------
ASENA'DAN...
Ateş ve Emrah'ın konuşmasını duymamın üzerinden bugün tam üç gün geçmişti. Bu üç gün içinde birkaç kelime dışında kimseyle konuşmamıştım. Herkes benim bu tavrımın altında bir şeyler yattığının farkındaydı ama olayı tamamıyla bilen yalnızca üç kişi vardı. Ateş, Emrah ve ben.
Ateş'in söylediklerini hatırlayınca derince yutkundum. Ne kolay şeydi iftira atmak, ne kolaydı can yakmak. Ateş'i pek tanımıyordum, ona güvendiğimde söylenemezdi ve bu yüzden bu yaptığı çok da sürpriz olmamıştı.
Peki benim canım neden bu kadar yanmıştı?
Düşünme dedim kendi kendime, düşünmezsen acımaz, düşündükçe kanar. Aklımdaki düşünceleri hızla kovarak albayın odasının önüne geldim. Timdekiler çoktan içeri girmiş olmalıydı. Dakik olma takıntım yüzünden biraz daha bekleyecektim ki kulağıma adım sesleri doldu, arkamı döndüğümde Ateş'le karşılaştım. İçim anlamsızca cız etti. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladığı esnada buna fırsat tanımadan kapıyı açtım.
Albay beni görünce önce kolundaki saate, sonra ise yüzüme baktı. Neden erken geldiğimi anlamaya çalışıyor gibiydi. Ufak bir baş selamı vererek benim için ayrılan sandalyeye oturdum. Hemen ardımdan içeri Ateş girdi.
Yanımda oturan Emrah'ın, Ateş'in yüzüne öfkeyle baktığını fark edince elimi elinin üzerine koyarak bakışlarının bana dönmesini sağladım. Yavaşça yumdum gözlerimi ve başımı omzuma yatırdım. Sorun değil, dert etme.
Bakışları gözlerimde oyalandıktan sonra yeniden önüne döndü ve gözlerini özenle Ateş'e değdirmekten kaçındı.
Albay sorgulayan bakışlarını üzerimden çektikten sonra hafifçe öksürerek boğazını temizledi. "Toplanma nedenimizi biliyorsunuz." Bilmemeyi tercih ederdim. "Üsteğmen Asena'nın sorumsuz tutumu." Bana dönen bakışlar eşliğinde oturuşumu dikleştirdim ve gerildiğimi belli etmemeye çalıştım. "Sana vereceğim cezaya karar verdim. Cezan-"
"Neyin cezasını alıyorum ben albayım?" Diye sordum, lafını bölerek.
Kaşları havalandı. "Hatanı da mı bilmiyorsun sen asker?"
"Neye kızdığınızı anlıyorum" dedim başımı öne doğru eğerek. "Fakat neden kızdığınızı anlamıyorum. Operasyon başarıyla sonuçlandı, sıkıntı yok, şehidimiz yok fakat siz yine de benim yaralanmamı gündem haline getiriyorsunuz. Bunun nedeni ne?"
Yaralanmış olmama gösterdiği tepkinin nedeni elbette ki babam oluşuydu fakat bunu herkesin içinde söyleyemezdi, bu yüzden onu zor durumda bırakmak istemiştim.
"Çünkü operasyonu riske attın" dedi hiç bozuntuya vermeden fakat bakışlarında bunu neden yaptığımı anlamak isteyen bir ifade de vardı.
"Ha o yüzden yani?" Diye alayla mırıldandım.
"Ne oluyor asker? İmalarına derhal bir son ver ve derdin her neyse açık açık söyle!" Dedi sinirle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLAMA, BİR TÜRKÜ SÖYLE
Roman pour Adolescents"Her şehidin ardından bir türkü söylenirmiş" diye fısıldadı zorlukla. Gözlerimden akan yaşları sildi. Son defa mı değiyordu elleri tenime? "Sende ağlama." Kolay mı öyle sevdiğim? kolay mı öyle...? "Ağlama, bir türkü söyle" dedi, yarı baygın bakar...