Bölümleri düzenlemeye başladığım için satır arası yorumlar siliniyor. Sizler satır aralarını güzel yorumlarınızla doldurursanız çok sevinirimm.
💫Oy ve yorumlarınızı bekliyorum beyaz kalplerimm🤍
İyi okumalar!
-----------------------------------------------------------
ASENA'DAN...
Yemekhaneye inerken içimden Ateş'e saydırıyordum. Utanmadan karşıma geçmiş "Sininli kinişmik istiyirim" diyor. Beni terörist olmakla suçlamıştı, şimdi bunu neden yaptığının bir önemi var mıydı?
Üstelik bir özür dahi dilememesi hepten sinirimi bozmuştu. Yüzüne bir yumruk atma isteğimi zorlukla bastırmıştım.
Hiç aç olmamama rağmen yemekhaneye inmemin sebebi ise kahvaltı zorunluluğu gelmiş olmasıydı. Kahvaltıdan nefret ederdim, akşam yediğim kara şimşek yetiyordu bana.
Koskoca askeriyeye kahvaltı zorunluluğu getiren albayın bunu benim için yapmış olması hepten sinirlerimi bozuyordu. Operasyona gitmeden önceki konuşmamızı anımsadım.
"Asena, çok zayıfladın kızım" demişti beni memnuniyetsizce süzerken.
"İştahım yok baba, ne yapayım?"
"Sana bir ceza versem iştahın açılır mı Asena, he kızım?" Diye sormuştu kaşlarını kaldırarak.
Gözlerim kocaman açılmıştı. "Açılmaz baba, açılmaz."
"Çok ciddiyim" dedikten sonra uyarıcı bir ifadeyle devam etmişti. "Sen kendi isteğinle yemeğini yemezsen ben zorunluluk getireceğim bak, ona göre."
"Nasıl yapacaksın onu baba?" Diye sormuştum alayla. "Ağzıma kaşığı uzatıp 'uçak geliyor' falan mı diyeceksin?"
"Askeriyedeki herkesin, bak altını çiziyorum herkesin yemeğini tam vaktinde yiyeceğine dair bir kural çıkartırım."
Küçük bir kahkaha attıktan sonra alayla konuşmuştum. "Aynen albayım, aynen."
"Göreceğiz kızım" demişti imayla.
Albayı ciddiye almam gerektiğini biraz geç de olsa anlamıştım. Gerçekten şaka gibiydi. Ağzıma kaşık uzatıp "Uçak geliyor" demesi bile daha iyiydi, askeriyeye yemek zorunluluğu getirmek de neydi?
Yemekhaneye girince bakışlarım hemen bizim time ait olan masaya kaydı. Yanlarına gidip sandalyeme oturdum. Ateş'in bana baktığını hissetsem de ona göz ucuyla bile bakmadım.
Yemekhanenin kapısında albayı görünce hızla ayağa kalktık fakat eliyle oturmamızı işaret edince yeniden yerimize oturduk. Albay yavaş adımlarla ilerledi ve tam karşımızdaki masaya oturdu.
Diğerleri yemeğini yemeye başlamıştı ama benim hiç iştahım yoktu. Babam karşımdaki masadan dik dik bakıp yemek yiyip yemediğimi kontrol ediyordu. Yemediğimi görünce kimseye fark ettirmeden eliyle önümdeki yemeği işaret etti. Gözlerimi sinirle açtım ve sadece dudaklarımı oynatarak "Of!" Deyip ağzıma bir zeytin attım. Babam keyifle sırıtarak önüne döndü.
"Eee komutanım" diyen Yağız'ın sesiyle önüme döndüm. "Yaranız nasıl?"
"İyi asker" dedim başımı sallayarak. "Sıkıntı yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLAMA, BİR TÜRKÜ SÖYLE
Ficção Adolescente"Her şehidin ardından bir türkü söylenirmiş" diye fısıldadı zorlukla. Gözlerimden akan yaşları sildi. Son defa mı değiyordu elleri tenime? "Sende ağlama." Kolay mı öyle sevdiğim? kolay mı öyle...? "Ağlama, bir türkü söyle" dedi, yarı baygın bakar...