Tüm gün boyunca odamdan çıkmamıştım. Cezalıydım, biliyorum. Ama kendi içimde inatlaşmıştım. Sabah uyandırmak için Sofia kapımı çalmıştı ancak açmamıştım. İkincisinde kahvaltı getirdiğini ve açmam gerektiğini söylese bile açmadım.Şimdi ise yatağıma yüz üstü uzanmış kitap okuyordum. En azından günümü boşa geçirmemeye çalışıyordum. Tam yeni sayfayı çevirirken kapının tekrardan çalınmasıyla birlikte elim hareket etmeyi kesti, kaşlarım çatıldı. "Kapıyı açmayacağım Sofia!" kapının arka tarafından birkaç adım sesi geldi. Tam Sofia'nın gittiğini düşünerek rahatlamışken tekrardan çalmaya başladı.
Sinirle yatakta oturur pozisyona geçtiğimde kapının farklı bir şekilde çalındığını fark ettim. Bu düz bir vuruştan daha çok ritmikti. İşte tam olarak bu çalışla kapıyı çalan kişinin Sofia olmadığını anladım. Heyecanla yataktan indim, koşarak kapıyı açtım.
Karşımda görmeyi beklediğim yüz ile karşılaşınca kocaman gülümsedim. "Sen nasıl geldin?" İnci kahkaha atarak ellerini iki yana açtı. "Kızım ben İnci Akgün'üm hala tanıyamadın mı beni?" ellerimi belime koyarak gözlerimi devirdim. "Nasıl unuturum ki?" birkaç saniye sessizce birbirimize baktık. Dakika olmamıştı ki ikimizde kahkahalar ile gülmeye başladık.
Ona doğru büyük bir adım atarak aramızdaki mesafeyi olabildiğince azalttım, kollarımı özlemle bedenine doladım. "Çok özlemişim." onunda kolları belimde yerini aldı. "Bende bende." yavaşça birbirimizden ayıldıktan sonra İnci'yi daha fazla kapıda tutmayarak içeriye aldım.
O, çalışma masamın hemen önünde bulunan sandalyeye yerleşirken bende ona yakın olabilmek adına yatağın ayak ucuna oturdum. "Ee, anlat bakalım seni küçük kaçak. Neden kaçtın?" gözlerimi devirdim. İlk önce Kevin Bey ile Hardin'den bahsederek başladım. Ben baştan sonra olan biteni anlatırken İnci bütün dikkatiyle beni dinliyor, arada anlamadığı yer olursa araya girerek sorularını soruyordu.
"Peki, elbise hala duruyor mu? Alınma ama çok merak ettim Akasya." işaret parmağımı havaya kaldırarak ondan müsaade istedim. O, oturduğu yerde başını olumlu anlamda sallarken ayaklandım, giysi dolabına ilerleyerek elbiselerin bulunduğu tarafı açtım. Ellerimi elbiselerimin arasında dolaştırmaya başladım. Çok sürmedi, yeşil elbiseyi diğer elbiselerin arasından çekip çıkardım.
İnci'nin elbiseyi daha iyi görebilmesi için göğsüme kadar kaldırdım. İnci, ellerini şaşkınlıkla aralanan dudaklarının üzerine kapattı. "İnanmıyorum," kaşlarımı çatıldı, başımı eğerek ellerimin arasında ki elbiseye baktım. Neye şaşırmıştı bu kadar? Oturduğu sandalyeden kalktı ve hemen karşımda durarak elbiseye daha yakından bakmaya başladı. "Neye şaşırdın bu kadar? Anlamadım."
Gözlerinde ki şaşkınlık ifadesi yerini korurken elbisenin eteklerinden tuttu. "Bu elbiseyi uzun zamandır istiyordum," şimdi anlamıştım. Bu yüzden bu kadar şaşırmıştı. Elbiseyi ona doğru itekledim. "Al, senin olsun."
Gözleri şaşkınlıkla irileşti. "Saçmalama, bu elbise ne kadar senin haberin var mı?" umursamaz bir tavırla omuz silktim. Ne kadar olduğu umurumda bile değildi. Tek isteğim bu elbiseyi daha fazla görmek istemiyordum. "Sana seve seve veririm." başını olumsuz anlamda salladı, ona doğru uzattığım elbiseyi eliyle itekledi. "Hayır, dedim Akasya. Her şeyden önce sana hediye edilmiş bir şey bu. Alamam."
Derin bir iç çektim. Hayal kırıklığı ile elimde kalan elbiseye bakındım. "Demek elimde patladı." İnci destek olmak istercesine elini omzuma attı. "Dert etme bu kadar. Altı üstü bir elbise. Dolabın görünmeyen bir köşesine atarsın. Merak etme bir süre sonra varlığını bile unutursun." ona minnetle gülümsedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/346361946-288-k28521.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Yalanlar
Teen FictionKüçüklüğünden beri babasının katı kurallarından bıkan Akasya bir gece ansızın evden kaçar... Ve saldırıya uğradığını görüp onu kurtaran ardından da koruması olan Alex Nikolai ile tanışır.