10. Bölüm🕯️

80 5 10
                                    



Avuç içlerime doldurduğum soğuk suyu yüzüme vurmak üzereyken son anda durdum. Makyaj! Eğer bu makyajı yıkarsam olacakları az buçuk da olsa tahmin edebiliyordum ve kafamın içerisinde ki o ihtimaller bile beni ürkütmeye yetmişti. Ellerimi iki yana açarak suyun akıp gitmesine izin verdim. Sadece sıcacık olan yanaklarımı rahatlatmak adına su sayesinde soğumuş olan nemli ellerimin tersini yanaklarıma bastırdım. Azıcık da olsa rahatlamayı umuyordum.

Çeşmeden akan suyu kapatarak duvarda bulunan peçetelikten birkaç peçete kopardım. İlk önce hafiften ıslak olan yanaklarımı yavaşça kuruladım. Ardından nemlenen peçetelik ile ellerimin ıslaklığını aldım. Peçetelik çöp kutusuna atmak için döndüğümde bir anda karşımda beliren karaltı ile çığlık atmak için dudaklarım aralanmıştı ki, dudaklarımın üzerine kapanan büyük eldivenli bir el buna engel oldu. Sırtı çevirdiği gibi beni kendi göğsüne yaslayarak tamamen hareketlerimi kısıtlamıştı. Ne yapacağımı bilemeyerek korkuyla çırpınmaya başladım.

Ayaklarımı yere vuruyor, dudaklarımın üzerine kapanan eli çekmeye çalışıyordum. Ancak her kurtulma girişimim yanıtsız kalarak beni umutsuzluğa sürüklüyordu. Attığım çığlıkların hepsi eldivenli ele hapsoluşundan yardım çağıramıyorum. Çaresizdim. Korkuyordum. Kalbim göğüs kafesimin altında delirmişçesine çarpıyordu. Beni kapana kıstıran bu bedenden kurtulamama ihtimali daha da kötüydü. Duyulmayacağını bile bile çığlık atmaya hatta çırpınmaya devam ettim. Ta ki kapının ardından gelen seslere kadar. "Akasya?" Kapının arkasından İnci'nin sesini duymam ile daha çok hareket etmeye başladım.

Ancak beni kapana kıstıran bu büyük beden benden katbekat daha güçlüydü. Kapıya vurulan yumrukların ardı arkası kesilmezken gözlerimden tane tane yaşlar düşmeye başladı. Bir anda arkamda ki beden karnıma doladığı kolunu çözüp hızla boynuma doladı. Zaten dudaklarıma kapanan eli yüzünden nefes almam oldukça zorken şimdi boğazımı sıkıyor olması beni daha büyük bir çıkmaza sürüklüyordu. Bir anda kapının arkasından daha fazla ses gelmeye başladı. "Akasya!" Bu Alex'in sesiydi. Beni kurtarmaya gelmişti.

"Güzel prenses," bir anda kulağıma fısıldanan kelimeler ile hareket etmeyi kestim. Ilık nefesinin saçlarımda, boynumda, kulağımın hemen arkasında dolaşıyordu. "Seychas ili nikogda..." işittiğim cümlenin anlamı ile olduğum yerde bedenim taş kesildi. Bir anda bedenime doladığı kollarını çözerek beni serbest bıraktı. Bacaklarımda ki gücün çekilip yere düşmemle birlikte kapının kırılması bir oldu. Başta İnci olmak üzere içeri insanlar doluşmaya başladı. İnci yanıma çöktüğü gibi kollarını omuzlarıma doladı. "Çok kortum."

Alex yanımızdan geçerek koşar adımlarla lavabo kapılarına doğru koştu. Ben İnci'nin kollarında ağlamaya devam ederken önce bütün kapıları kontrol etti ardından tepede ki açık pencereyi. "Blin!" Bağırmasıyla birlikte irkildim. Bunun üzerine İnci sanki mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldı. Alex sertçe saçlarını karıştırırken yanıma geldi, hemen önümde diz çöktü. İnci yavaşça kollarını çözerek aramızdan çekildi. "Malyshka..." sesinde duyduğum o pişmanlıkla birlikte ağlamamın şiddeti arttı. Benim bile kendimden beklemediğim şekilde kollarımı ona doladım. "Ç-çok korktum A-Alex." Ellerini saçlarıma çıkartarak ağır ağır okşadı.

"Geçti." Kollarımı yavaşça çözerek ondan ayrıldım. Elimin tersiyle yanağımda ki gözyaşlarını sildim. "Seychas ili nikogda..." söylediğim cümle ile Alex'in kaşları çatıldı. "Şimdi ya da asla." Diye fısıldadı. Yumruk yaptığım ellerimle acıyan gözlerimi ovaladım. "Kim olduğunu göremedim," ellerimi havaya kaldırarak tarif etmeye çalıştım ama onu da yapamadım. Sonra yine ağlamaya başladım. "Malyshka," havada duran ellerimi yakalayarak indirdi. "Sonra, tamam mı?" Bulanık gözlerimle başımı salladım.

Beyaz YalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin