13. Bölüm🕯️

84 5 3
                                    



"Teşekkür ederim." Alex'in uzattığı ceketi alarak üzerime geçirdim. En son bir saat öncesinde doktorum durumumu kontrol etmek için gelmişti ve herhangi bir sorunun olmadığını kan tahlillerimin temiz çıktığını, istediğim zaman taburcu olabileceğimi söylemişti. Bunun üzerine Alex çıkış işlemlerini halletmişti. Yaklaşık yarım saat öncesinde de İnci annesinden gelen bir telefon üzerine istemeye istemeye yanımdan ayrılmak zorunda kalmıştı. Şimdi de Alex'in bana evden getirdiği temiz kıyafetleri giyinmiş oda da kalan son eşyaları toparlıyorduk. Sadece bir gecedir buradaydık ama etraf gözüme çok dağınık gelişiyordu.

Alex'in uzattığı terlikleri de ayağıma geçirirken derin bir nefes aldım. İçimde bir sıkıntı vardı. Bunca zaman dışarıya bile adım atmam yasakken ben yıllar sonra babamın izni bile olmadan dışarıya çıkmış üstelik hastaneye gelmiştim. Bunca zaman babamın beni neyden sakladığını ya da koruduğunu bilmediğimden çok huzursuzdum. Alex yatağın üzerinde kalan birkaç pamuğu alırken gözlerini üzerime çevirdi. Büyük bir ihtimalle içimdeki sıkıntı yüzüme vurmuştu ve o tek bir bakışıyla bunu anlamıştı. Ama sormadı. Hiçbir şey sormadı. Kalan pamukları toparladı ve odada bulunan küçük çöp kutusuna attı. "Çıkabiliriz." Sessizce başımı sallayarak onayladım onu.

Yataktan inerek peşine takıldım. Beraber odadan çıktığımızda kapının önünde bekleyen Marco karşıladı bizi. Hep beraber birkaç oda ilerimizde bulunan asansöre bindik. Asansör biraz kalabalık olduğundan ancak sığabilmeyi başarmıştık. Daraltıcı ve sıcak asansör yolculuğumuzun ardından asansörden indiğimizde derin nefes alırken buldum kendimi. Arabaya bindiğimizde şoför koltuğuna Marco, onun yanındaki yolcu koltuğuna da Alex oturmuştu. Arkada tek başıma kalmanın verdiği can sıkıntısı ile başımı cama yaslayarak akıp giden yolu seyretmeye koyuldum. Çok geçmeden de kendimi uykunun kollarını teslim etmiştim.

"Saçmalıyorsun." Boğuk sesin ilk önce kime ait olduğunu anlayamadım. Araba yeniden hareket etmeye başlamıştı. "Ne yaptığımın farkındayım." Marco'nun dudaklarının arasından alaycıl bir kahkaha döküldü. "Ölmüş-" Marco başladığı cümlesine devam edemeden Alex cümlesini sertçe yarıda kesti. "O yaşıyor. Her ne olursa olsun yaşamak zorunda." Birkaç saniye boyunca aralarında bir sessizlik oluştu ancak bu sessizliği ilk bozan yine Marco oldu. "Yine de bunları bilmene rağmen büyük bir risk aldın."

Alex'in sert sesiyle konuştukları konunun çok da tatlı olmadığının farkına varmam saniye sürmedi.  Alex sessizliğini aynı şekilde korumaya devam ederken Marco devam etti. "Farkında değilsin. Kendine gel. Bu işin içindeki adamları görmüyor musun? Hepsi birbirinden tehlikeli." İlk defa Marco'nun sesinde gerçek bir duygu sezmiştim: endişe. Alex için endişeleniyor, onu ciddi anlamda önemsiyordu. Konuştukları konuyu tam olarak anlayamamıştım. Büyük ihtimalle benim uyuduğumu düşündükleri içinde bu kadar rahat konuşabiliyorlardı. "Kendi konumunu unutuyor olmalısın. Nereden geldiğimizi unutma Marco." Alex'in son cümlesiyle kaşlarım çatılmıştı. Ne yani? Alex ile Marco bu evden öncesinden mi tanışıyorlardı? Kuruyan dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım.

Alex'in söylediklerinin üstüne Marco herhangi bir şey söylemedi, konuştukları konu her neyse aralarında kapandı ve arabayı rahatsız edici bir sessizlik kapladı. Araba en sonunda hareket etmeyi kestiğinde ön taraftaki iki kapının önce açıldığını ardından da kapandığını işittim. Kapalı gözlerimin ardından etraftaki seslerden nerede olduğumuzu anlamaya çalıştım. Büyük bir ihtimalle eve gelmiştik. Hiçbir yer evim kadar sessiz olamazdı. Gözlerimi aralayarak yaslandığımda yerden doğruldum. Saçma bir pozisyonda uyuya kaldığım için omuzlarım ve boynum acıyordu. Ellerimin ulaşabildiği kadarıyla ağrıyan uzuvlarıma masaj yaparken camdan dışarıya bir bakış attım.

Beyaz YalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin