Ne kadar okula gitmek istemesem de gitmek zorunda olduğumu çok iyi biliyordum. Aradan birkaç gün geçmişti geçmesine , iznim de bitmişti ama okula gitmem için sanki beni sürüklemeleri lazımdı.
Saate baktım. Daha erkendi ama kendimi bir şeylerle oylamam lazımdı. Bunu çok iyi biliyorum. En iyisi kızlara ve bana iyi gelecek bir kahvaltı hazırlamaktı. Yavaşça kalktım. Ayağımın çıkardığı çatırtılarla kızları uyandırmak istemiyordum doğrusu bu yüzden terliklerimi hafifçe bir köşeye koydum aslında fırlattım desem daha yeri olur . Beynim uyuşmuştu sanki. Hislerim azalmış duygularım körelmişti bu kaza sonrası. Artık çok dinç hissetmiyordum doğrusu . Mutfağın kapısını hafif bir gıcırdamayla açtım. İçerisi havasızlıktan kokmuştu. Bu yüzden ilk işim pencereleri açmak oldu. Pencereden esen hafif bir rüzgarla kendimi bulmuştum adeta. Şimdi ise o maharetli ellerimle bir sürü şey hazırlamayı düşünüyordum. Maharetli dediysem şaka söylediğimin altını çizmek isterim. Önceden evde yumurta yaptığımda sadece benim oturup yediğimi çok iyi bilirim . Ama yine de şansımı denemek istiyordum. Evet şimdi menümüzde patatesli omlet patates kızartması and haşlanmış patates var. Biraz fazla patatesli ama yapacak bir şey yok. Öğrenci evi olunca bunlara mecbur kalacağız tabi. Yapacaklarım için hepsini tek tek aldım yerlerinden. Bir yandan yapıyor bir yandan da düşünüyordum.
Hatta bir ara sadece düşündüğümü fark ettim. Patatesleri doğrarken elimi kesmişim hafif .
Hızlı adımlarla balkona çıkıp herkesin evinde mutlaka bulunan ecza dolabını açtım. Aslında sadece bir tane yara bandı arıyordum ama ecza dolabını açınca elime ne gelirse aldım. Olmayan yoktu içinde resmen , birisine bir şey olur diye mi bu kadar çok şeyi saklıyorlardı bilmiyorum ama her neyse bu benim işime yaradı. Elimin acısından çok kalbimde ki acıyı hissediyordum. Ama gerçeklere yüzleşmek lazımdı . Bunu çok iyi biliyordum. Onun bana vereceği tepki , benim ona vereceğim tepki...
Aklım fazlasıyla karışmış. Daha fazla karıştırmama gerek yoktu. Evet ya ... En iyisi okula gitmem. Yani erkenden. Kızların kahvaltısı da neredeyse bitmişti zaten. Birkaç dilim atıştırmayı da ihmal etmememiştim. Fazlasıyla uykuculardı sanırım. Neredeyse öğle olmuştu ama onlardan ne ses seda yoktu.
Kahvaltılarını tamamladım ve onlara bir not bıraktım. " Ben çıkıyorum. Canım evde sıkıldı. O kahvaltıyı bitiriyorsunuz ona göre. "
Bir taksiye bindikten sonra okulun önünde indim. Ben ne kadar yavaş adımlarla yürümeye çalışsam da sanki bir el beni arkadan itiyordu. Yağmur tanecikleri hafiften kafama düşmeye başlamıştı. Gözlük çerçevem ıslanmış ben silmeye çalıştıkça gözlük daha fazla bulanıklaşıyordu. Okulun içine doğru koşturmaya başladım .
Üniversite hayatı işte geçtiğimiz yerlerde bir sürü çift el ele kol kola sanki hepsi bana nispet yaparmış gibiydi. Öyle olmadığını ne kadar bilsem de bana öyle geliyordu. Yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım.
"Toprak, bir bekler misin?" işte o korktuğum sesti bu. Bu onun sesiydi. Arkamı hafifçe döndüm. Koray ı gördüm tahmin ettiğim gibi oydu. Onun yüzünü görür görmez arkamı döndüm ve önceden yavaş olan adımlarımı hızlandırarak ilerlemeye başladım . Onu görünce onu dinlemek istemediğimi bir kere daha farkına vardım. Ama hızla koşarken kol m sıkıca tuttu ve kendisine doğru çevirdi.
" Beni dinlemek zorundasın ."
"Ne diyorsun sen be seni dinlemek zorunda falan değilim. Rahat bırak beni rahat!"sözlerimde kırgınlık sitem ne ararsan vardı. Bunu onun da anlamanın istiyordum.
"Bak böyle yapma. Ben seni kırmak istemezdim. O sözler de bilerek ağzımdan çıkmadı zaten. Beni bir kere dinle. Bana hak vereceksin bak.'
"Sana hak vermek mi bana söylediğin şeyi bir daha aklına getir istersen. Çok çabuk unutuyorsun anlaşılan."
"Ya lütfen ya . Gel şurada bir oturalım. Bir şey kaybetmezsin beni dinleyerek değil mi?"
" Gururumu kaybedebilirim belki. "
" Bunun gururla ne alakası var ? Ben sana beni hemen affet demiyorum zaten . Sadece beni dinle."
"Uff, peki tamam. Uzatmadan anlatırsan sevinirim."dedim. Onunla beraber kantine geçtik. O hızlı adımlarla yürürken benim kolumu arkasından tutmuş çekiştiriyordu. Bense yavaş adımlarla yürümeye inat etmiştim.
"Ya , canımı yakıyorsun. Yavaş olsana !"
"Otur şuraya! "Dedi . Ne anlatacak açıkçası çok merak ediyordum. Söylediklerinin ne açıklaması olabilirdi ki ? Kesin saçmalayacaktı. Kendisini acındırma çabalarına girebilirdi. En iyisi daha fazla düşünmeden onu dinlemekti sanırım.
"Hadisene anlatmayacak mısın?"dedim.
"Tamam. Bak şimdi başlıyorum anlatmaya beni sakince dinle olur mu? O gün yani doğum günümde yanındaki çocuk benim en azılı düşmanlarımdan diyebilirim."dedi. Düşman mı o çocuktan düşman olur muydu ya. Ne oluyordu.
"O çocuk senenin başından beri Gizem' in peşini bırakmadı.Nereye gitsek peşimizde. Duymuş olabilirsin biz Gizemle sevgiliyiz."
"Maalesef. "dedim fısıldayarak.
"Efendim, bir şey mi dedin?"dedi. Sesimin bu kadar yüksek çıktığının farkında değildim. Ne zaman kısık sesle konuşmaya çalışsam çevredekiler beni duyduğunu fark ediyorum. Onlar da mı fil kulağı var yoksa ben mi çok yüksek konuşuyorum bilmiyorum.
"Yok canım bir şey demedim. Sen yanlış anladın herhalde."dedim. Durumu kurtarmaya çalışarak.
"Herhalde. Neyse ben devam edeyim. Bu çocuk sürekli böyle peşimizde koşmaya devam etti. Tabi doğal olarak da benim sinirlerim bozulmaya başladı. Gizem de kaç kere peşimizi bırakmasını , ondan hoşlanmadığını söyledi. Eee insan kıt beyin olunca anlamıyor tabi. "dedi.
"Koray lütfen ama , sen insanlara böyle mi hitap ediyorsun? " dedim. Onun hakkında böyle konuşması sinir etmişti beni açıkçası. Ben de iyi tanımıyorum onu ama insanların ne arkasından konuşmayı ne de konuşulmasını sevmezdim.
"Tamam tamam özür dilerim. Sen de niye onu koruyorsun anlamıyorum ki."
"Koray insan gibi konuşalım diyoruz. Anlamıyorsun. Lafı saçma sapan yerlere getirme !"dedim.
"Ne yani yalan mı?"dedi. Gerçekten sıkılmaya başlamıştım.
"Ben sadece onu tanıdığımdan beri çok iyi davranıyor. Ve onun kötü niyetli bir insan olduğunu düşünmüyorum. Bu kadar."dedim.
"Belki haklısın ama onun tek suçu aşık olmak."dedim ve kendi kendime "Benim gibi."dedim.
"Ya sana o kadar anlattım anlaşılan beni dinlemiyorsun"dedi.
"Sana bir şey diyeceğim ya ben oradan çıktıktan sonra kaza yaptım. Araba çarptı. Peki o zaman kim vardı yanımda. Sen yada bir başkası mı hayır. Sen sadece beni kırmakla bıraktın. İki dakika önce tanıştığım Buğra ise bir gün boyunca benim yanımdan ayrılmadı. Şimdi söyle onun yanında durmayayım mı?"dedim. Bütün sinirlerim bozulmuştu. Daha kaza geçirdiğimin bile farkında değildi kesin.
"Sen ciddi misin ya ben ... ben kaza geçirdiğini bilmiyordum."dedi.
"Neyse ya boş ver. Dinledim de zaten seni. Ben gidiyorum."
"Dur bir dakika..."
"Bu arada o kız seni çok üzecek haberin olsun. Senin yerinde olsam... Neyse ya. Boş ver. Eğer benim dediğim gibi bir şey olursa yine de gelip benimle dertleşebilirsin."dedim. Ben darılamazdım ki ona. O kız ona göre değildi biliyorum. Her şeye rağmen onun onlardan farklı olduğunu düşünüyorum.
Oradan yavaşça uzaklaştım ve sınıfa geçtim. Amacım sınıfta sessiz sessiz oturmaktı. Tabi belalar beni , ben de onları bulmaktan vazgeçersek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürüyen Gölgem
Teen FictionHayatındaki yanlışlara bir de doğru katmaktı sadece isteği. Bu üniversiteyi kazandıktan sonra özgür olmak istiyordu , sadece bunu düşleyerek gitmişti oraya. Ama kader onun peşini bırakmamıştı. Sevgi beslediği insanlar tarafından her zaman ki gibi or...