Her zaman gittiğim bir saatçi vardı. Tontiş amcamın dükkanı. Daha çok antika saatleri satan bir yerdi . Hayallerimi süsleyen saatlerin hepsi oradaydı.Bir an önce oraya gitmek için hazırlandım . Evden çıkmadan önce hava güzel gözüküyordu. Bu yüzden yazlık kıyafetlerimi ve babetlerimi giyip çıktım. Doğum günü akşama olduğu için elimden geldiği kadar acele etmeye çalışıyordum. Hiçbir şey için geç kalmak istemezdim. Yavaş yavaş yürürken yağmurun beni en hazırlıksız halimle yakalamasının üzüntüsünü yaşamaya başlamıştım. Bir yandan koşuyor bir yandan da küçük yağmur taneciklerinin üstüme düşüşünü hissediyordum. Ah ben neden çıkmadan önce hava durumuna bakmazsın ki ? Dükkana çok yaklaştığımı farkettim ve hızla kapıyı açıp dükkana girdim. Ani girişimle İsmail abi şaşırmış ve korkmuştu.
'Ooo , kimlerde gelmiş. Toprak buraya hangi rüzgar attı seni ? Bizi unuttun sanmıştım.'
'Kusura bakma İsmail Amca ya , dersler falan derken seni de unuttum. Ama senin yerin ayrı sakın unutma." önce biraz yalakalık işin püf noktasıydı.
" Gel bakalım . "
"İsmail Amca lafı fazla uzatmayacağım. Bana çok değerli bir arkadaşım için saat lazım. Sen bilirsin benim tarzımı ve bu konuda senden başka güvenerek alacağım bir saatçi yok yardım edersin değil mi ? '
"Tabiki de bana geleceksin Toprak . "
" Canım amcam benim. " gülümsedim.
İsmail amca biraz duraksadıktan sonra tebessümle sol tarafındaki çekmeceye doğru yöneldi ve çekmecenin en dip taraflarına elini uzattı. Eline bakır renkli , antika ama aynı zamanda çok şık bir saati aldı. İsmail amcanın tonton yanakları beyaz saçları vardı , sırtında da hafif bir kamburu . Babamın gençliğinden en iyi arkadaşıydı ve çok değerli bir insandı. Çıkardığı saati bana doğru yönelip uzattı.
'Bak Toprak bu saati bana iki ay önce bir adam getirdi . Paraya ihtiyacı varmış yoksa asla satmayacağını söyledi. Yani anlayacağın çok değerli bir saate benziyor. Bu yüzden satmaya kıyamadım ama sen benim kızım gibisin. Madem ki çok değerli birisi, bunu sana gönül rahatlığıyla verebilirim herhalde.'
Saati gördüğüm zaman çok değerli bir saat olabileceğini anımsamıştım zaten. İsmail Amcamın bana böyle derecede güvenmesi beni çok mutlu etmişti. Koray da gerçekten bu saate değecek bir insandı. Tanışalı ne kadar çok olmasa da onun kalbinin temizliğine innanmıştım ben.
'İsmail amca ya bu çok güzel bir saat. Sana ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. ' aslında anlatabilirdim. Onun yanına koştum ve onu öpücüklerime boğdum. Sevincimi ancak böyle anlatabilirdim herhalde.
'Tamam kız tamam. Bu kadar mutlu olacağını bilseydim önceden getirirdim bu saati sana. Şimdi sen bu saati al git daha benim çok işim var hadi.'
" Ama ücret ," mahcup olmak istemezdim.
"Saçmalama deli kız . Sakın bir daha öyle bir laf durmayayım. "
" Öyle şey mi olur İsmail Amca ."
" Olur olur . Hadi işini hallet artık sen. "
"Sen hiç merak etme . Ben hemen uçarım buradan tontiş amcam. Sonra görüşürüz." büyük bir heyecanla oradan ayrıldım. Hediye işi de tamamdı. Sıra da bir tek hazırlanmak kalmıştı. Dışarıda yağmur çiselemeye devam ediyordu. Ben de hızlı adımlarla yürümeye. Kendi kendime şarkı sözcükleri mırıldanmaya başladım , her zaman ki gibi . Müzik ruhumu dinlendiriyordu adeta , mutlu olmamı sağlayacak küçük sebeplerden biriydi. Kafamı çevirip dükkanlara bakmaya çalışırken karşıdan gelen birisiyle aniden çarpıştım. Sinirlendim ve " Önüne baksana ayı ! "diye bağırdım.
"Pardon da sen bana çarptın, benim sana bağırmam gerekiyordu. Sana ne oluyor ? "diye çıkıştı. Genç bir adamdı. Sarışın ve mavi gözlüydü ayrıca tam bir ukalaydı.
"Ne terbiyesizsin sen ya. Ben önüme bakmıyorsam sen niye bakmıyordun ? " dedim.
"Allahım çattık ya . Tamam ben hatalıyım . Oldu mu?"
"Olmadı. çabuk özür dile. Üstüme başıma bak hep çamur oldu senin yüzünden."
" Yok ya ! Ne şımarıksın sen ya ?"
" Ne diyorsun sen ya ? " göğsüne vurmaya başladım.
" Tamam tamam sakin ol. Özür dilerim. " ellerimi tuttu.
" Ellerimi bırak. " söylediğimi hemen yapınca şaşırmıştım açıkçası.
" Çok ıslanmışsın. E benim yüzümden de üstün çamur olmuş. Gel seni evine kadar bırakayım. Hem şemsiyen de yok ."
"Defol git be pis sapık. Aklı sıra evimi öğrenmeye çalışıyorsun dimi?"
" Yok artık. Fesat mısın sen ?" yüzüne ters ters baktım. Sapığa da pek benzer bir tarafı yoktu aslında .
"Sen bilirsin bak yağmur çoğalıyor. Sonra hasta olursan karışmam."
"Zaten karışamazsın ,bir daha karşılaşmayacağımız için." dedim.
"Bak bir daha sormayacağım."dedi. Aslında bu yağmurda böyle gidersem hasta olacağımı çok iyi biliyordum. Akşama da doğum günü vardı zaten.
'Uff tamam ya. Bak aklından başka bir şeyler geçirme kırarım kafanı. Sadece mecbur olduğum için giriyorum şemsiyenin altına ona göre." der demez çocuk koluma girdi.
" Ne oluyor lan."dedim. Bu çocuk beni deli etmeye çalışıyordu herhalde. "Olum çıksana kolumdan sapık mısın nesin ya bak bağırırım."
' Tamam ya sakin ol düşme diye girmiştim koluna.Kıza iyilik yapıyoruz yine de yaranamıyoruz ya ."dedi.
" Gerizekalı. " en nefret ettiğim tip modu. Birkaç dakika hiç konuşmadan yürüdük.
" Bir daha görüşmemek dileğiyle." dedim ve binanın içine doğru yürümeye başladım ki arkamdan bana bağırdı.
'İsmini öğrenseydim'
' Benim ismim yok. Küçükken isim bulamamışlar o yüzden vermemişler. Tamam mı?'
' Anlaşıldı. Biraz hırçınız galiba. Neyse görüşmek üzere.' dedi ve sonunda gitti. Onun yüzünden durduk yere sinirlerimi bozamazdım herhalde.
İnşallah filmlerdeki gibi bir daha karşılaşmazdık. Nefret olası tesadüfler. Tabi ki de yoktu. Acaba olabilir miydi ? Yok canım sende . Yine mi kendi kendime konuşuyordum ben. Yakın zamanda delirmemek ümidiyle apartmanın merdivenlerinden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürüyen Gölgem
Novela JuvenilHayatındaki yanlışlara bir de doğru katmaktı sadece isteği. Bu üniversiteyi kazandıktan sonra özgür olmak istiyordu , sadece bunu düşleyerek gitmişti oraya. Ama kader onun peşini bırakmamıştı. Sevgi beslediği insanlar tarafından her zaman ki gibi or...