Tanışma

477 40 15
                                    

Çay damla damla geliyordu ağzımın içine. Çayı ne kadar sevsem de sıcaklığı dilime hafiften bir acı veriyordu . Ama bu plastik onun sıcaklığını soğutuyor gibiydi. Hiçbir şey beni onu içmekten vazgeçiremeyecekti.

" Aaah !" farketmeden pipeti iyice dilime bastırmıştım. Dilimin bir kazaya kurban gitmesini istemezdim. Pipeti ağzımdan çıkarıp kupa ile birlikte masaya koydum.

" Bir şey mi oldu neden bağırdın? " anlaşılan Tuğçe de duymuştu hönkürmemi.

" Yok ya bir şey olmadı sadece dilimi yaktım. " küçük kedi bakışı attım.

" Ha tamam o zaman her zaman yaptığın şey zaten. " bakışlarım yerini göz devirmeye bırakmıştı yerini.

" Bu arada Toprak senden küçük bir şey rica etmem gerekecek. Ama başka şansım yok lütfen kabul et. " balkondan esen rüzgar bu havada içimi ferahlatıyordu.

" Tamam önce bir söyle. "

" Bugün şehir dışından kuzenim gelecek. Sizin üniversiteye yatay geçiş yapacak. Buraları da hiç bilmiyor. " devamını nasıl getireceğini merakla bekliyordum.

"Benim de çok önemli bir işim çıktı. Yani onu almaya gidemeyeceğim. Sonuç olarak onu senin gidip alman gerekiyor. "

" Neden ben ? Ayrıca kuzenini almandan daha önemli ne işin olabilir ? Kusura bakma ama hiç keyfimi bozamam." yüzümü manzaraya yönelttim.

" Ya aşk olsun Toprak . Önemli bir işim olmasa neden seni göndereyim ? Ve sen gitmek zorundasın çünkü seni tanıyabilmesi için senin resmini gönderdim."

" Benim haberim olmadan ???" gelip yanağımdan öptü. Her şeyi bir öpücükle yapabileceğini falan mı sanıyordu ? Tabiki de evet. Beni kandırabilmenin basit olduğunu o da biliyordu.

"Bebeğim lütfen. Sen alırsın şimdi değil mi ?"

" Tamam alırım. "

" Seviyorum seni . Biricik arkadaşım. " hızla içeri koştu.

" Tabi tabi işin düşünce öyle dersin. " dediğimi duymayacağını bildiğim halde söylemeyi ihmal etmemek de en önemli özelliklerimden birisiydi. Çayımı da alıp mutfağa yöneldim. Evyeden çayımı döktükten sonra çalkalayıp kenara koydum.

Şimdi üşengeçliğimi yenip giyinmenin vaktiydi . Dolabımı açıp açık mavi kot pantolonumu ve salaş tişörtümü çıkardım. Üstümü giyindikten sonra saçlarımı at kuyruğu yapıp topladım. Sonra aynanın karşısına geçip fazla düzenli giyindiğimi farkettim. Saçımı tekrardan çözüp dağınık bir topuz yaptım. Evet ya böyle daha iyiydi. Aynanın karşısına geçip büyük halka küpelerimi taktıktan sonra hazır olduğumu farkettim. Ne kadar sıkıcı ve saçma sapan bir hayat yaşadığımı farkettim. Artık hiçbir şey mutlu etmiyordu beni. Belki ben istemiyordum çok mutlu olmak yada bunu bahane edip gerçekten mutlu olmadığım için bunu ben seçiyormuşum gibi davranıyordum. Komidinin üstünde ki kulaklıklarımı alıp kulaklarıma taktım. Kapının arkasında ki çantamı alıp omzuma taktım. Sonra da küçücük evin içerisinde Tuğçe'yi aramaya başladım.

" Tuğçe !!" neredeydi bu kız yine ? Tek bakmadığım yer tuvaletti. Kapıyı hızlı bir şekilde tıklattım.

" Ne var Toprak ? Tuvalette de mi rahat yok ?"

" İki saattir ne yapıyorsun orada ?"

" Tek tek anlatayım mı ?"

" Ay yok istemem. Ben çıkıyorum . Hangi havalimanından alacağım onu ? Daha da önemlisi onu nasıl tanıyacağım. "

" Bekle çıkıyorum. " yaklaşık beş dakika bekledikten sonra onun kanalizasyona düşmediğini görünce sevinmiştim. Telefonunu açıp bana bir resim gösterdi.

Yürüyen Gölgem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin