Merhaba arkadaşlar . Uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya başladım. İnşallah beğenmişsinizdir. Yazmaya başlamayışımın nedeni yeni bir kitaba başlamamdı. ' Rüzgarıma Fısılda ' adlı kitabıma bakarsanız çok sevinirim. Beğeneceğinizi düşündüğüm için size tavsiye ediyorum. Kesinlikle üzerinde fazla uğraştığım bir kitap gerçekten , bundan şüpheniz bile olmasın. Bu bölümü müziğiyle okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar...
***
Pamuk şekerin dişlerime ve damağıma yapışması az da olsa rahatsız etmişti beni . Dilimi dişimin üzerinde hareket ettirerek yapışmış pamuk şeker parçalarını sökmeye çalışıyordum. Ama o yapışık şey çalışmamı gözardı edip benimle inatlaşmaya çalışıyordu. Pes ettikten sonra umursamaz bir şekilde pamuk şekeri ağzıma gömmeye devam ettim. Yüzümü Buğraya döndürdüm. O da benden aşağıya kalmamış yaklaşık yarısına kadar gelmişti. Yoksa aramızda fark edemediğim bir savaş mı vardı.
" Buğra yoksa benimle yarışıyor musun ? "
" Bilmem , olabilir."
" Demek benimle yarış ha. Sen bilirsin ."
Pamuk şekeri olduğu gibi ağzıma gömmem çabam Buğrayı güldürüyordu. O anda biraz iğrenç gözüktüğümün farkına varabildim. Ama şu anda onu önemsemeyecek kadar kendimi kaptırmıştım. Ona doğru döndüm ve bir yandan ona bakıyor ve bir yandan da arka arkaya yürümeye çalışıyordum. İkimizin de pamuk şekerine baktım .Olamaz ya bitirmek üzereydi .
" Buğra aç mısın ya , nasıl yiyorsun öyle. İnsan nezaketen bekler bari. "
Ağzını bir kaç saniyede bitirdikten sonra konuşmaya başladı. " Eee benimle yarışmak isteyen sendin. Tahmin etmiştim zaten böyle olacağını. Ya sen beni konuşturarak kazanmaya falan mı çalışıyorsun ?" tekrardan yemeye devam etti. Aslında öyle bir amacım yoktu ama hiç de fena fikir değilmiş.
"Yoo." hala arka arkaya yürüdüğümü fark ettim ve tam dönecekken sert bir şeye basarak yere kapaklandım. Galiba kalçamı kırmıştım. istemsiz bir şekilde küçük bir çığlık attım.
" Aaaa !" . Buğra elindeki pamuk şekeri yere düşürerek hemen bana doğru eğildi.
" Toprak iyi misin . Bir kere de başına iş açmasan ne olur sanki ?" yavaşça kolumdan tuttu. " Ayağa kalkabilecek misin ? " yavaşça buğraya tutunarak kalkmaya çalıştım. " Aaa. Bileğim burkuldu galiba çok acıyor. "
" Tamam o zaman kucağıma alayım seni." Aslında çok güzel olurdu ama kendimi durdurarak içimden hayır tabi ki dedim. sen en ufak bir ayak burkulmasında erkeğin kucağına atlayacak kadar düşmedin.
" Gerek yok. Sana tutunsam yeterli. "
" Tamam o zaman şuradan bir taksi çevireyim de hastaneye gidip ayağını sardıralım. "
" İyi olur. " kolumu koluna geçirip bir ayağım havada seke seke yürümeye başladım.
" Bak emin misin alabilirim seni kucağıma ."
" Gerek yok dedim ya. Bak ne güzel yürüyorum işte ." yüzüne bakarak gülümsedim.
***
Taksiden indikten sonra buğra bir tane tekerlekli sandalye alıp geldi. Ona tutunarak sandalyeye oturdum. Beni arkadan sürünce ilk defa tekerlekli sandalyeye oturduğumu fark ettim . Kafamı tekerleklere doğru yöneltip tekerleğin yapısını incelemeye başladım.
" Buğra çok hoşmuş buna oturmak ya. Sen itiyorsun ben hiç yorulmuyorum. "
" Sen gerçekten delisin ya. Şu halde dediğin şeye bak." bu tür şeylerde insanlardan farklı düşündüğümün çok önceden fark etmiştim zaten . Hastanenin içinden geçerken beş altı yaşlarında ki çocuğun dikkatle bana bakması komiğime gitmişti. belki de insanların tuhaf tuhaf bakılması beni hiç ilgilendirmediğindendir. Kendi kendime gümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürüyen Gölgem
Novela JuvenilHayatındaki yanlışlara bir de doğru katmaktı sadece isteği. Bu üniversiteyi kazandıktan sonra özgür olmak istiyordu , sadece bunu düşleyerek gitmişti oraya. Ama kader onun peşini bırakmamıştı. Sevgi beslediği insanlar tarafından her zaman ki gibi or...