8.BÖLÜM (+18)

567 12 2
                                    

Beni buna ikna ettiğine inanamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beni buna ikna ettiğine inanamıyordum. Bu adam bana nasıl bir güven vermiş olacaktı ki gecenin bir yarısı bu adamın arabasının yan koltuğunda onun evine doğru yol alıyordum.
'Size nasıl güvendiğim konusunda hiçbir fikrim yok. Umarım içkime ilaç atıp beni bayıltmaya çalışmazsınız.' dedim dalga geçer bir dille. Gözlerini devirdi. 'Bunu yapmam için bana o kadar çok fırsat verdin ki öyle bir şey yapacak olsam çoktan yapardım.' diye yanıt verdi, ciddiyetle yola konsantreydi. Haklıydı.Benim anlamadığım neden başından beri bana sebepsiz yere yardım ediyordu? Amacı beni kullanmak olsa elindeki onca şansı değerlendirmez miydi? Bu işin arkasında başka bir iş vardı. Ve ben onu bulmaya kararlıydım.

Kısa bir yolculuktan sonra ana caddeye ulaşmıştık. Tüm gece hayatının cıvıl cıvıl aktığı bu caddede gündüzleri ise bir moda şöleni yaşanıyordu. Bazenleri buraya gelir ve lüks markaların vitrinlerine göz gezdirirdim, kahve zincirinin yanındaki butik kafeden kahvemi alır ve biraz otururdum. Bana kalırsa zincirlerdense butik kafelerin kahveleri paha biçilemezdi. O samimi kokusu, bir marka yapıştırılmayan lezetti  beni her seferinde kendine çekerdi. Bu caddede bir çok rezidans vardı. Bu uzun binalar çok güzeldi, her zaman bana bu caddeyi görerek yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu düşündürdürdü.

Kaan bey güzel ve geniş olan siyah arabasını bu rezidanslardan birinin önünde durdurdu ve arabasını bir hamlede parketti. Az önce yaralanmış birine karşın gayet güzel araba kullanmıştı. 'Buraya neden geldik?' dedim merakla. Bana döndü. 'Burada yaşıyorum. ' dedi. Gözlerim kocaman açılmış ona baktım. Hiçbir şey söyleyemedim. Hayalimi yaşıyordu. Birkaç saniye bakıştıktan sonra arabadan indi.
Binaya girmeden önce sırt çantamı aldı. Çok fazla eşya almamıştım , ihtiyaç duymayacağımı düşünüyordum. Onu takip ettim. Gömleği kuru kan lekeleriyle kaplı olmasına karşın kıyafetleri hâlâ bakımlı görünüyordu. Asansöre bindiğimizde yarasını sıvazladığını gördüm. 'Acıyor mu?' dedim. Ona baktığımı farkedince ini hemen yarasından çekti. 'Hayır.' dedi sert bir sesle. 'Çantamı alabilirim eğer isterseni-' lafımı bitirmeden asansör durdu. Bana sert bir bakışla döndü. "İyiyim ben." dedi. Asansör 5.katta durmuştu. Asansörün kapısı açıldığı anda şok geçirmiştim. Direkt evin içindeydik. Minimal ile lüksün karışımı gibiydi bu ev. Ne çok ihtişamlıydı ne de çok mütevaziydi. Bizi karşılayan geniş dairede ışık loştu. Maskulen bir tarz olduğu çok belliydi. Her şey koyu renklerden seçilmişti. Duvarlar griydi, tam ortada duran, bir tane geniş ve iki tane de yanlarda tekli duran  kanepe takımı siyahtı, ortadaki kare masa ahşaptı, altında açık renk bir halı ve onunla uyumlu kanepe kenarı sehpaları vardı. Geniş kanepenin yanında iki tane abajur vardı. Koltukların karşında ahşap bir tv ünitesi ve geniş bir televizyon vardı. Ve evde hiçbir tablo, çiçek, heykel yoktu.Sanki ev mafya filmlerinin çevrildiği bir set havasındaydı. Hiçbir yaşam belirtisi yoktu sanki veya apar topar yeni taşınılmış gibiydi.
Bu geniş giriş katında bir köşede piyano köşesi ve diğer köşede mutfak kısmı vardı. Mutfağın solunda başlayan siyah merdivenler ise yukarıya uzanıyordu.
Mutfaksa sanki mimari kataloglardan fırlamış gibiydi. Simsiyah dolaplar ve ortada ada kısmı ve bar tabureleri vardı. Tezgah epey geniş olmasına karşın sadece bir köşede kahve makinesi vardı. Buzdolabı, fırın ve başka hiçbir şey yoktu...
Piyanonun olduğu köşede belli belirsiz bir kapı vardı.
Yarasını tutan ancak hâlâ acısını çaktırmamak için elinden geleni yapan Kaan bey çantamı koltuğa bıraktı.
Ve hiçbir şey söylemeden yukarıya doğru ilerlemeye başladı. Merdivenlerin ortasına gelince durdu ve bana döndü. "Köşedeki oda misafir odası. Yukarısı benim odam, rahatsız edilmekten hoşlanmam."dedi emir verirmişcesine.
Ve sonra yukarıya çıkıp gitti. Gıcık! Bende çok meraklıydım seni rahatsız etmeye... diye düşündüm.
Koltuğa bıraktığı sırt çantamı aldım ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. İçeriye girdiğimde odanın güzelliğine hayran kaldım. Evin diğer kısımların agöre görece biraz daha farklıydı ama tarzı aynıydı. Yatak ve komodinden oluşuyordu fakat çok güzel dekore edilmişti. Geniş peceresi ferah bir hava katıyordu. Bu odada evin geri kalanından farklı olarak biraz dekorasyon vardı. Yatağın sağ tarafındaki komodinde cam bir vazo ve içinde beyaz güller vardı sol tarafta yerde ise yine güzel bir vazo ve içinde tek bir beyaz çicek duruyordu. Çantamı yere fırlattım ve yatağa doğru yönelerek camın kenarına geldim. O an üzerimdeki kan lekesini farkettim. Kaan beyin kanı bulaşan tişörtümü bir çırpıda çıkarttım ve elime alıp kanlı kısma baktım...
Bu yaşananlara hâlâ inanamıyordum. Ailemin yasını henüz yaşarken şimdi sabaha karşı daha doğru düzgün tanımadığım bir adamın evinde elimde onun kanı olan bir tişörtümü tutuyordum... Bu adamn bana nasıl bu kadar çok güvenebiliyordu? Hiç sorgulamadan evini açmıştı... Benimle ne gibi bir işi vardı?

Gözlerimi açtım, tüm gövdem tutulmuştu...Olan bitenden o kadar yorgun düşmüştüm ki hiç farketmeden şuracıkta üstümde sütyenle uyuyakalmıştım...
Yalnızca birkaç saat uyumuş olmama rağmen vücudum buz kesmişti. Pencereden dışarıya baktım, hâlâ karanlıktı.
Ayağa kalktım ve tekrar tekrar odaya göz gezdirdim. Olan bitenleri hâlâ idrak etmeye ve üşümemi geçirmeye çalışıyordum. Vücudum kan kokuyordu sanki... büyük ihtimalle psikolojikti. Ama ailemin öyle katledilmesinden sonra kan kokusu bende mide bulantısına yol açıyordu. Acaba bu katta duş alabileceğim bir yer var mıydı? Üzerime tekrar kanlı tişörtümü geçirdim ve çantamı elime alıp odadan çıktım. En azından biraz sıcak su bulabilirsem bu pis kokudan kurtulabilirdim. Evin içi karanlıktı ve gördüğüm kadarıyla katta başka oda yoktu. Karanlıkta telefonumun ışığını açıp yönümü bulmaya çalıştım. Çünkü tepe ışığın yerini bilmiyordum. Bir süre yukarı kata çıkıp çıkmamak arasında gidip geldim. Yukarıda Kaan bey vardı ve oraya çıkmamamı istediğini net bir şekilde belli etmişti. Ancak kulağıma belli belirsiz bir kadın sesi ilişince merakıma yenik düştüm ve siyah renkli merdivenlerden çıkmaya başladım. Yukarı kata ulaştığımda sesin ne olduğunu saniyeler içinde idrak ettim, ancak artık orayı terk etmem için çok geçti. Karşıma çıkan ilk oda iki kapılı bir yatak odasıydı...sağ kapısı aralıydı ve doğrudan yatak görünüyordu. Ve tabii...Kaan bey ve onun  kucağında inleyen kadın...

Kadının ince çırılçıplak vücudunu kavramış olan Kaan bey ise kadının aldığı zevkin yarısını bile alıyora benzemiyordu... Kadın zıplarken Kaan onunla konuşmuyor, ona eşlik etmiyor veya onu öpmüyordu  bile...
Oradan uzaklaşmam gerektiğini farkettiğim anda dediğim gibi çok geçti...
Kaan bey beni farketmişti ve farkettiği andan itibaren gözlerini gözlerime kenetlemişti... Oradan gidemiyordum çünkü sanki gözleriyle, bakışlarıyla beni oraya hapsetmişti...
Tek bir mimik oynatmıyordu...
Bir süre geçmişti, belki birkaç saniye belki birkaç dakika... Kaan beyin yüzünde ilk kez bir mimik gördüm... O kadınla sevişirken... benim gözlerimin içine kenetlenip ağzından derin bir nefes verdi ve belli belirsiz boğuk bir ses çıkardı... boşalmıştı.

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin