6.BÖLÜM

236 11 0
                                    

Dudaklarımızı ayırdığı anda gerçekliğe döndüm. 'Tamam kız senin anladık.' dedi zevzek sarhoş adam. Yutkundum ve bir anda tokat atma isteğiyle elimi havaya kaldırdım. Elim daha yanağına ulaşmadan elimi tuttu ve kulağıma eğildi. ' Sakin ol. Mantıklı bir açıklaması var.' diye fısıldadı. Bileğimi elinden kurtarıp hemen kucağından kalktım ve hızla locadan ayrıldım. O kadar müziğe rağmen kalbimin heyecanla atışını duyabiliyordum.

İşten çıkana kadar kafamda kurup durdum. Ya bu adam beni bu amaç için işe almışsa?  İstediği zaman öpmek için beni maaşa bağlayan bir psikopat olabilir miydi? Çok gergindim. Ama bu psikopata hala borçlu olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Zaman sanki ilerlemeyi bırakmıştı ve ben bir türlü işten çıkıp gidemiyordum. Nihayet saat bir olduğunda çantamı kaptım ve kapının yolunu tuttum. O anda Okan zevzeği birden önüme atladı ve 'Patron seni görmek istiyor.' dedi. Boku yediğimi anlamıştım...

Derin nefesler ala ala locaya doğru ilerledim. İçeriye daldığımda Kaan beyciğimiz yalnız başına oturuyordu. Elinde her zamanki gibi bir bardak viski vardı. 'Siz ne hakla beni öpersiniz ya? Benim asla öyle bir insan olmadığımı söylemiştim! Gidin kendinize oynaşmak için başka birini bulun Kaan bey!' dedim bağıra çağıra. Sakinliğini hala bozmuyordu. 'O adamlar tekin olmayan tipler, bilseydim senin onlara yaklaşmana bile izin vermezdim.' dedi. 'Sen benim neyimsin pardon? Kime yaklaşıp yaklaşmayacağıma sen mi karar veriyorsun? Bir gecelik otel masrafımı ödedin diye!' dedim sinirle. Ağır adımlarla ayağa kalktı ve elindeki viskinin son yudumlarını kafasına dikip masaya bıraktı. Sonra yavaş yavaş bana doğru yürümeye başladı. Aramızda kısacık bir mesafe kala durdu. Bir adım daha atsa nefesini hissedebilirdim. Bir adım daha attı ve verdiği derin nefesindeki viski kokusunu ve parfümünün keskin kokusunu iliklerime kadar hissettim. Gözlerimin içine baktı. 'Eğer seni sahiplenmeseydim o sarhoş adamlar ellerindeki para ve güç sayesinde bulurdu ve sikene kadar bırakmazlardı, o yüzden bana bağırıp çağıracağına bence teşekkür et!' dedi ardından çekti ve gitti... Oracıkta kalakalmıştım. Bu ne biçim bir laftı... bu insanlar kimdi? Ben neyin içine düşmüştüm böyle?

O gece kapımı defalarca kez kilitledim ve tedirgin bir şekilde bir süre uyuyamadım...Tüm bu olanlar sürekli kafamda dönüp duruyordu. Beni tutup öpüşü ve sonrasında bana ettiği küstahça lafları...ondan nefret ettiğime kendimi inandırmaya çalışıyordum çünkü bu tavırlarıyla aksi asla mümkün olamazdı.

Ertesi gün tekrardan oraya gitmek zorunda olmaktan nefret ediyordum. Ancak okulumu bitirmek yapmak istediğim yegane şeydi. Üzerime siyah kısa bir elbise geçirdim. Gözlerimin altı her zamankinden daha mordu. Lisedeyken sivilcelerim için kullandığım kapatıcıyı hatırladım ve çekmecemden onu bulup çıkarttım. Hala idare eder gibiydi. Onu biraz sürdükten sonra saçlarımı da tepeden topuz yaptım ve ayağıma converselerimi geçirip işe gitmeye koyuldum. 

Bara bir saat erkenden gitmiştim ve ona rağmen kapılar açıktı. Normalde barı saat dokuzda açtığım için bu durumu garipsemiştim. İçeriye girdiğimde Okan'ın ve birkaç kişinin daha orada olduğunu ve temizlik yaptığını gördüm. Yerler cam kırıkları doluydu. Tüm bar birbirine girmişti. Merakla sordum. 'Ne oldu burada?' dedim Okan'a. Okan elindeki süpürgeyi bir saniyeliğine bıraktı ve bana döndü. 'Sen gittikten sonra sabaha karşı gece locadaki sarhoş tipler burayı basmışlar ve Kaan bey onlarla kavga etmiş. Tek bir tane bile görgü tanığı yok. Olaylı bir geceydi ama nedenini kimse bilmiyor.' dedi heyecanla. Ne diyeceğimi bilemedim. O an kafamdan acaba benim yüzümden mi diye bir an için geçirmiş olsam da saçmaladığımı fark ettim ve birden ağzımdan şu kelimeler dökülüverdi. 'Kaan bey iyi mi?' bana onca küstah tavrını sineye çekmiş değildim elbette ama bir yandan da beni kolladığı için kendimi ona borçlu hissetmekten kendimi alamıyordum. Okan beni süzdü. Bu çocuk ne olursa olsun bu alaycı huyundan asla vazgeçmeyecekti değil mi? 'İyi patron merak etme. Burada değil  şu an. Ama sana bir not bıraktı. ' dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. 'Ne notu?' dedim. Cebinden ikiye katlı minik bir kağıt parçası çıkarttı ve bana uzattı. ''Seni sahiplenmem bile o aylaklara dokunmuş belli ki.'' yazıyordu güzel bir el yazısıyla. Siktir! Evet haklıydım...Benim yüzümden o adamlarla kavga etmişti. 'Peki adamlara noldu?' diye sordum merakla. Çok mu ağır yaralanmışlardı? Yüzü ilk defa ciddileşti ve kesin bir ifadeyle 'Bilmiyorum.' dedi. Ardından konuyu değiştirdi. 'Şu mekanın halini görmüyor musun? Eline bir şeyler kap ve temizliğe başla. Akşama bu mekanın eskisinden bile temiz olması gerekiyor!' dedi. Elime bir paspas kaptım ve camları temizlenmiş yerleri paspaslamaya başladım. Tüm bunlar nasıl olmuştu da benim farkında bile olmadan sebep olduğum bir kavganın sonucunda oluvermişti. Ve bu Kaan neyin nesiydi de bu mekanı bu hale getirebilmişti?

İçim saatlerdir hiç rahat değildi...onu hala görmemiştim ancak benim sebep olduğum kavgayı ve önceki gece olanları sürekli aklımda çevirip duruyordum. En azından onunla konuşmak istiyordum. Kendimi ona artık iki kat borçlu hissediyordum. 

Gece yarısı olmuştu ve hala o gelmemişti. Bugün de yoğun bir ortam vardı ancak içimdeki huzursuzluk işe odaklanmamı engelliyordu. Barın arkasında Okan'la insanlara servis yaparken artık dayanamadığımı hissettim ve ' Kaan'ın numarası var mı sende?' diyiverdim. Okan'ın imalı bakışları ve şuursuz tavırları tekrardan boy göstermeye başlamıştı. ' Var canım. Napacaksın patronun numarasını?' dedi. Seni ilgilendirmez diyip ağzının ortasına vurasım gelmiş olsa da sakin kalmaya çalıştım. 'Lazım.' dedim. Bu arada müziğin sesi kafamda zangırdıyordu ve Okan'la da birbirimizi duyabilmek için bağırarak konuşuyorduk.

İmalı bakışları ve şuursuz laf çarpıtmaları sonunda telefonu almıştım ve hiç düşünmeden onu aradım. İkinci çalışta açtı ve 'Efendim.' dedi tok bir sesle. 'Şey...Derin ben.' dedim. Ve sonra ekledim. 'Kavgayı duydum. Eğer ben istemeden bir şeye sebebiyet verdiysem özür dilerim. 'dedim tüm gururumu hiçe sayarak. Bu özrü dilemek zorundaymış gibi hissediyordum. Verdiği derin nefesi duyabilmiştim. 'Özür dilenecek bir şey yapmadın.' dedi. Bu uzlaşmacı tavrı hoşuma gitmişti. 'Tamam. Sağ olun öyleyse.' dedim. Cevap verdi. 'Bu gece erkenden evine git ve uyu. Kafanı böyle şeylere de takma.' dedi ve telefonu kapattı. İçime adeta su serpmişti. Erkenden çıkabilmek ve evime gidebilmekte bana çok güzel bir hediye olmuştu. Saat başında oradan ayrıldım ve evime gittim. Kafamı yastığa koyar koymaz da o günün yorgunluğuyla uykuya daldım.

Kapının ısrarla çalınmasıyla uykumdan uyandım. Birisi adeta kapıyı yumrukluyordu. Saat ise üçe geliyordu. Kim bu saatte diye merak ettim ve ilk önce sinirlenecek gibi oldum fakat sonra  önceki gece olan olaylar aklıma gelince de korktum ve yataktan kalktım. Aynayla göz göze geldiğimde üstümde yalnızca gri tişörtümün olduğunu fark ettim, elimi attığım çekmeceden altıma siyah bir şort geçirdim. Kim o? diye sormaya bile çekiniyordum gecenin o saatinde. Ya Kaan'ın dediği adamlar bana bir şey yapmaya geldilerse!? düşüncesi içimi kemirmeye başladı. Sonra kapının arkasından gelen tanıdık ses 'Derin aç kapıyı' diyince içime bir anlık olsun su serpilmişti ancak  yerini çok geçmeden gecenin bu saatinde kapımda ne aradığı sorusu aldı. Kapıyı açtığımda uyku sersemliğimden tamamen ayıldım ve öylece kalakladım. Kaan elleri ve gömleğinin yakası kan içinde gecenin üçünde kapımda dikiliyordu. Nefes nefeseydi ve biraz terlemişti. 'Si-z!' dedim kekeleyerek. Çok endişeli bir tavrı vardı. 'Derin...TEHLİKEDESİN. Hemen benimle gel!' dedi...


TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin