7. Bölüm: "On beş yaşımın mucizesi"

41 6 17
                                    

Ali ile ilk tanıştığımız da sormuştum ona "Aşk nedir ?" diye tüm kelimeleri, tüm cümleleri ezberlemiş gibi hemen cevap vermişti sanki uzun zamandır bu sorunun sorulmasını bekliyormuş gibi...

"Aşk bir yıldız gibidir ona öyle bakar, öyle hoşuna gider ki, öyle içine çeker ki seni bakmalara doyamazsın bir ateşin ilk çıktığı kıvılcım gibi sıcaktır nefesi...ama kafanı tekrar çevirdiğinde bulamazsın onu çünkü artık ondan bir sürü vardır her yerde onu ararsın ama bulamazsın o da hiç ses edemez sana etse bile duyamazsın...ancak içlerinden birinin öyle bi parlaması gerekir ki...bu sefer tam buldum dersin alışırsın ama sonra da elinden kayar gider işte..."

Sen benim "On beş yaşımın mucizesi" olmuştun Ali senle değişmişti hayatım, tüm çılgınlıklarım ile sana karışmıştım şimdi ise sana hem çok yakın hem de bir o kadar da uzakta derin bir uykudayım...

Hemşire bir anda boş boş fısıldayan Merve ve Aliye bağırdı."Duymadınız mı asistanı aradığımız kan bulunmuş."
Ali haliyle hafif bir şaşkınlık içindeydi kaç gündür bulunamayan kan bir anda nasıl oldu da bulunabilmişti ?
Asistan kanı veren kişinin genç bir erkek olduğunu söylemişti.
Tanıdık birisi miydi yoksa yabancı biri mi diye merak etmemek elde değildi.

Ali daha fazla dayanamadı kimin verdiğini öğrenmesi en doğal hakkıydı sonuçta halen dahi sevgilisiydi yoksa kardeşiyle aldattığı sevgilisi mi demeliydik ?
Ali, hemşireye bu çok önemli kanı kimin verdiğini sormuştu. Hemşire "ismini vermek
İstemeyen birisiydi" dedi. Ama illa konuşup, görüşmek istiyorsan bir alt katta dosyaları imzalıyordu oradan bulabilirsin dedi.
Ali hayatında hiç koşmadığı kadar hızlı koşuyordu daha hızlı inerim diye asansöre binmeyi tercih etti ama asansör gelmek bilmiyordu koşarak merdivenlere gitti alt katta danışmanın yanına geldiğinde elinde telefonla oynayan ve devamlı konuşan teyzelerden başka kimse yoktu sinirden gözü dönmüştü Alinin hemşire'nin yalan söylediğini düşünüyordu. Ali danışmaya sordu ama buraya öyle birinin gelmediğini duyunca hemşirenin yalancı olduğuna emindi danışmanın da kendisine yaşan söyleyeceğini düşünmüyordu...
Ali hemen bu sefer üst kata çıktı asansörü neyse ki yakalamıştı üst kata geldiğinde camdan dışarı izleyen Merveyi görmüştü
"Ne oluyordu , bir anda herkes nereye kaybolmuştu nasıl bir oyunun içindeyim ben diye düşündü. "
Merve' nin yanına geldiğinde o aptal, yalancı hemşire' nin nereye kaybolduğunu sordu. Merve hemşire'nin bugün yarım gün çalıştığını söyledi.
Ali iyice sinir küpüne dönmüştü bu sefer de Merve'ye bağırmaya başladı bu haberi neden şimdi söylediğini sordu. Merve çünkü şimdi sordun dedi gayet haklı bir cevaptı bence...
Ali sinirden kızarmıştı artık Merve' den böyle bir cevap alacağını hiç düşünmemişti.
Bu yaşın da böylesi öfke dolu biriyle birlikte olmak hem Merve için hem de Zehra için zor olsa gerek...
Merve bu kadar romantik bir aşk adamı'nın böylesi bir öfke patlaması yaşayacağını tahmin edememişti sonuçta insanların içine girince tanıyorsun ne olduğunu Merve : "ne olursa olsun bana karşı nasıl davranırsa davransın onu asla bırakmıyacağım çünkü ona bir kere tutulmuştum hem o da neden vazgeçemedi, bırakamadı beni" dedi.
Ali yine yanımdan giderken bu sefer ben onun ateşli ellerini tutmuştum "beni görmezden gelemezsin Ali Zehra yokken ben vardım bu yüzden arkanda bıraktıklarını ateşe verip, yıkıp gidemezsin"
Aliye yüzüne karşı bu kadar laf söylememe rağmen bir kez daha ezip bir "Hiç" uğruna koyup gitmişti beni...bu hikâye de tek duygularıyla oynanan canı yanan kız artık Zehra değildi Ali iki kızı da aynı anda parmağında oynatıp kafası neye eserde ona göre davranıyordu. Ama bu hikaye detek suçlu Ali değildi bir kız ile hatta ablasıyla birlikte olmasına rağmen aşkına, nefsine yenik düşen Mervedeydi...

Ali merdivenden inerken taksiye binen hemşireyi gördü yetişmeye çalıştı ama olmadı hemen bir taksi aramaya başladı gözüne ilk kestirdiği taksiye tam binecekken taksinin içinde arka koltukta oturan Zehrayı gördü bu nasıl olabilirdi az önce hastanede yatan kız nasıl olurda karşısında turp gibi dururdu Ali öylece şaşkınlık içindeyken taksici "bineceksen bin artık be kardeşim ne bakıştın koltukla " dedi. Gözlerimi birbirine ovuşturup duruyordum meğersem karşımda kimse yokmuş bunların hepsi bir halüsinasyon' dan ibaretmiş...psikolojmin iyice bozulduğunu düşünüp ağır, usul giden İstanbul trafiğinin içinde takside kendi kendime dertleşiyordum...
Taksici abiye nedense bir anda kanım ısınmıştı çok yufka yürekli birine benziyor diye düşünmüştüm öndeki taksiyi takip etmesini rica ettim kırmadı beni sağ olsun çok çapkın birine benzediğimi söyledi neden diye sormaya vakit bulamadan öndeki taksi durmuştu hemşire içinden iniyordu parayı uzatırken taksici almadı bu sefer ki bizden olsun delikanlı dedi adama neden kanımın ısındığını şimdi daha iyi anlamıştım.
Hemşire çoktan binaya girmiş yavaş yavaş çıkıyordu merdivenleri eski bir apartman olduğu içindeki yoğun rutubet kokusundan da belli oluyordu arkasından yavaş yavaş bende takip ediyordum hiç bir ses ya da ayakkabı sesi falan duymamış olmalıydı ya da arkasına bakmaya bile tenezzül etmemişti. Arkasından o an şımarık çocuklar gibi korkutmayı çok istedim ama bayılır, düşer bir daha başıma girer diye o işlere girmedim hala ağır, usul merdivenleri çıkıyorduk neden bu kadar yavaş çıktığını hala anlamış değildim belki çok yorulmuştur diye düşündüm ama yarım günlük hastanedeydi sadece kafamın içinde bu sorularla uğraşırken apartma' nın girişinde yanlış okumadıysam "Güneş" apartmanı olduğu yazıyordu ne tesadüf ki Ali' nin soy adıyla apartma' nın ismi aynıydı zaten bir günde bu kadar çok şey yaşayıp, bu kadar çok şeyden şüphe duyarken şimdi bu karşıma çıkan tesadüf de neyin nesiydi ? Belki de sadece tesadüftür dedim. Zaten "HAYAT TESADÜFLERİ SEVMEZ MİYDİ ?"

On beş yaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin