-Senin sayende yaşıyorum Zehra, yine senin sayende hayata tutunuyorum bana umut veriyorsun her zaman ki gibi bana bu hayatın karmaşıklığında hala olumlu düşünmemi sağlıyorsun. Seni her ne kadar üzmüş olsam da sen de her ne kadar üzülmüş olsan da yine bana şans vermeye devam ediyorsun her seferinde kader ağlarını örmeye devam ediyor...sen bugün gelmeseydin başka bir ülkede kimsesiz ne yapabilirdim hiç bilmiyorum büyük ihtimalle en sonunda hiçbir şeye dayanamayıp intihar etmeye kalkışırdım.
-İntihar mı senin hayat bu kadar basit mi ya arkanda bıraktıkların ne olacak hiç mi düşünmüyorsun?
-Ama öyle Zehra insan bazen o çıkmaz sokağa girince geri dönüşü olmadığını fark ediyor boğulacak gibi oluyorum nefes alamıyorum anlıyor musun?
- O zaman o dar sokakları aşıp o duvarları birlikte yıkmamıza izin ver en azından benim için.
- Senin için deneyeceğim güzel kız...-Sana yaşattığım her şey ve senden aldığım her şey için özür dilerim Zehra umarım beni affedebilirsin.
-Seni affetmesem şuan seninle konuşmazdım bile akıllım."Bazı aşklar vardır ki o aşkların hiç sonu gelmez çünkü onlar öyle kahramanca ve cesurdurlar ki başlarına gelen her zorluğa birlikte aşarlar."
Umarım bizimde sonumuz böyle olur...El ele tutuşup hayatın hiçbir karmaşasına aldırmadan koşuyorduk sadece artık ellerim boş değildi ısıtan birisi vardı... havalimanından çıkana kadar herkesin bize baktığına emindim alkışlayanlar bile olmuştu hatta. Bu hayatta beni mutlu eden şeyler adlı hafıza defterime bir yenisi daha eklenmişti. Artık hiçbir şey umurumda değildi kim çıkabilirdi bu saatten sonra önümüze?
Kapıya doğru gelmiştik kapının açılması ile birlikte kuş seslerini duyabiliyordum güneşin o sıcaklığı yüzümüze vuruyordu ve o hafif esen Ama yine de saçlarımı savurup kulaklarım da ıslık çalan rüzgar sizi de unutmayacağım bir gün ölsem bile ya da saçmalayıp Ali'ye dediklerimi unutup bende intihar etmeye kalkışsam bile ölmeden önceki mektubuma hepsini yazacağım.
İçimde bir huzur ile taksinin gelmesini bekliyorduk. Ali atkısını çıkarıp benim boynuma doluyordu atkıyı dolayışı bile nefesimi kesmeye yetmişti. Dur dur bir dakika gerçekten nefesim kesiliyordu çok sıkı bağlıyorsun.
"Özür dilerim istemeden oldu."
"Sen bir de özür mü dilemeye başladın. Gülüyordum az daha öldürüyordun beni."
Bu benim sana öldüğüm gibi bana niye veriyorsun sana kendi ellerimle örüp hediye ettim sevmiyormusun yoksa ?
Sevmez olurmuyum sen üşüyorsun diye verdim.
Ama şimdi de sen üşüyeceksin.
Hediye değil mi istediğimi yaparım sen üşüme benim için yeter sen mutlu oldukça ben senin gülüşünle zaten ısınıyorum aşkım.
Vay vay sözlere gel sen iyice yazarlığa bağladın. Dur bir saniye sen bana aşkım mı dedin ?
Evet, diyemez miyim ?
Yok sadece uzun bir aradan sonra senin ağzından tekrar duymak tuhafıma gitti.
Taksi gelmişti tam binecekken arkadan bir ses geldi.
"Beni almadan mı gidiyorsunuz ?"
Evet, çok tanıdık bir sesdi. Arkamızı döndüğümüzde karşımız da Ali'nin babasını görmüştük.
Bir çocuğun çocukluğunu berbat ettikten sonra geri gelmişti bir çocuğun hayallerini çalmak işte bu kadar kolaydı. Ali'nin içinden "neden geldin?" dediğini gibiydim.
"Bin taksiye çabuk Zehra!"
"Ama..."
"Bin dedim işte Zehra."Taksiye binip gidiyorduk arkanızdan bizi izlediğine emindim.
Ali'nin çok öfkeli ve her ağlayacağını çok iyi biliyordum.
Onu yavaşça omuzuma yaslayıp saçlarını sevdim bu herkese iyi gelirdi.
Sence almalımıydık? Dedim.
Hayır Zehra bugüne kadar hayatımda olmayan en zor anımda hatta en mutlu anlarımda bile yanımda olmayan insanlara ihtiyacım yok.
Diyecek söz bulamıyordum kelimeler tükenmişti sanki sonuna kadar haklıydı.o an her zamankinden daha çok bir birbirimizi öpmeye ihtiyacımız vardı ama yola bakmak yerine aynadan bizi izleyip öksürüp rahatsız olduğunu belli etmeye çalışan şoför sayesinde bu da olmamıştı.
Çok geçmeden mahalleye gelmiştik bagajdan Ali'nin bavulları indirdikten sonra yolun ortasında öylece birbirimize bakıyorduk.
Eeee böylece bakışmaya devam mı edeceğiz? Dedim.
Bana fark etmez diyordu gülümseyerek.
Seni evine bırakayıp diyordu yok dedim şimdi yine bir gören, duyan olur.
Başımıza ne geldiyse hep bu korkulardan gelmiyor mu Zehra ?
Öyle ama...
Neyse ben anlıyorum seni boşver.
Trip mi atıyordu yoksa hala aynı mı belli değildi.
Bu arada bugün Merve'nin partisi olması lazım bilmiyormusun?
Evet, daha öncesinde bana bahsetmişti. Bence gitmeyelim onlarla işimiz olmasın daha fazla.
Asıl şimdi gidip karşılarına çıkmamız lazım Ali. Herkesin tüm zorluklara rağmen tekrardan birlikte olduğumuzu bilmesi lazım.
Katılıyorum ama Kerem'in de orada olacağını az çok tahmin ediyorsundur.
Keremle bir geçmişim olsa da maalesef adı üstünde her şey geçmişte kaldı bazı şeyler yaşandı ve bitti. Hem onunlayken bile hep seni düşünüyordum.
Yine sırıtmaya başlamıştı. Bana bak sen hayırdır bu aralar hiç olmadığın kadar çok gülüyorsun toplayacaksın yine tüm kızları başına sonra ben uğraşıyorum. Ne yapabilirim seninleyken gülesim geliyor mutlu oluyorum.
O zaman hep gülmeye devam et bana.
Hem ayrıca çok yakışıklı bir o kadar da tatlı aynı zamanda bebek gibi bir yüze sahip olmak benim mi suçum ?
Bak sen havalara bak neyse akşam yedide bizim evin önüne gel buluşalım.
Yine tam beni öpecekken bu sefer yapmasına izin vermeden gülerek eve doğru kaçtım.
Akşam yine onu göreceğim için sabırsızdım zaman geçmek bilmiyordu. Bir saat sonra Ali'den mesaj geldi bir fotoğraf yollamıştı ama tek gönderimlikdi üstüne bastım fotoğraf açılınca şok oldum bizim Ali sen git takım elbise giy hiç beklemezdim ama gerçekten aşık olunmayacak gibi değildi. Düğünde her kızın hayal ettiği damat adayı gibiydi. Fotoğrafına altına da şunu yazmıştı "Bu seferlik tek gönderimlik ama evlevince sonsuz."
Ne demekti bu şimdi daha düne kadar ayrı olduğum çocuk gelmiş bana evlenme teklifi ediyordu.
Neyse ki saat yedi olmuştu parti sekizde başlıyordu ama Ali'yi erken davet edip daha fazla vakit geçirmek istemiştim. Kapıyı açtığımda kalbim yerinden çıkacak gibiydi onun yanında benim yaz havası veren çiçekli elbisenin ortama girişi çok komik olması lazımdı. Ama olsun sonuçta bu elbiseyi bana o almıştı.
"Giymişşin."
"Giymeyeceğimi mi sandın?"
"Çok güzelsin Zehra gözlerimi senden alamıyorum."
"Bırak o zaman hep bende kalsın."
İçeri girdiğimizde full ergen doluydu Hepsi Merve'nin arkadaşları olmalıydı gerçi bizde daha henüz ergendik ama olsun. Kırk yılın başı içimden Merve'ye yardım etmek gelmişti mutfağa onun yanına gittim ver tepsiyi ben taşıyayım dedim Hanfendiyi yine memnun edemedik çık başımdan sana mı kaldım diyordu ama yok yardım etmek isteyen bendeki kabahat. Salona doğru geldiğimde birde ne göreyim Ali ve Kerem yan yana ama sırt sırta oturuyorlardı ellerini de ilkokulda ki hocanın öğrencilerine çiçek olun bakalım dediği gibiydi o an gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Ama ortam yine de çok gergindi bir kavga çıkmasın diye yanlarına gidip kayın bakalım diyip ortalarına sığıştım. O sırada Merve geldi limonataları dağıtıyordu bana gelince bir anda sakarlığı tutuverdi güzelim beyaz elbiseme dökmüştü hepsini bilerek yaptığına emindim ama sakın olmalıydım onca insana rezil olup sosyal medyaya çıkmaya hiç hazır değildim azıcık ortam müsait olsa ben onun burada saçını başını yolardım.
Üstümü değiştirmek için merdivenden üst kata çıkıp odama geldim ev çok büyük gibi gözükse de iki katlı bir gecekondudan ibaretti.
Üstümü değiştirirken kapım açık kalmış olmalıydı arkamdan Keremin gelip beni izlediğinden habersizdim.
Ali Kerem'in arkamdan gelişini fark etmiş olmalı ki o da kerem'i takip etmişti Merve de aşağıda arkadaşlarıyla takılıyor olmalıydı bir anda Ali ensesinden tuttuğu gibi kerem'i odama sürükledi ne olduğunu anlamadan hemen yeni giydiğim elbisenin fermuarını kapatmakla meşguldüm neyse ki Ali bir saniyeliğine de olsa kerem'i bırakıp fermuarımı kapatmıştı.
Söyle oğlum ne yapayım ben şimdi sana neden sevgilimi izliyorsun pis sapık.
Vay şimdi Boyle olduk dimi sen korkağın tekisin oğlum hiçbir şey yapamazsın.
Ali'nin öfkesi kendine yetmiyormuş gibi iyice sinirlenip bir yumruk yapıştırmıştı kereme.
Yapmayın bir sakatlık çıkacak lütfen Ali bırakın ayrılın desemde dinlemiyorlardı. İyice camın olduğu tarafa doğru yaklaşmışlardı artık korkudan elim ayağım titriyordu bırak Ali vurma artık öldüreceksin derken bir anda cam bir bomba gibi her yeri tuzla buz etmişti nefesim kesilecek gibi olmuştu Ali'nin o son
yumruğu ile Kerem camdan aşağıya düşüvermişti ne yapacağımı bilmeden soluk soluğa camdan arkasından baktım her yeri kanlar içindeydi iki kat aşağıdan yere çakılmıştı çocuk Ali de yere çökmüş elleri ensesinde korkudan nefes nefese kalmıştı onun da her yeri kan revan içindeydi. Ben katil olamam Zehra dimi ben öldürmedim Kendi düştü sende gördün bir şey söylesene Zehra! Ne söylesen de yalandı artık Ali. Ölmüş olabilirdi.acaba sokaktan kimse görmüşmüydü? aşağıda partidekiler duymuşmuydu? diye düşünmekten kafayı yiyecektim. Artık sadece birbirimize bakmakla yetiniyorduk.Kaderin hep ağlarımızı ördüğüne inandırmıştım kendimi. Gündüz mutlu olduğum hayatım akşam aniden değişebiliyordu. Belki de mutlu olmayı ya da artık ölmeyi hak ettiğimi düşünüyordum, benim yüzümden devamlı herkesin başına bir şey geliyordu herkes için bir bela kaynağı olmaktan başka bir işe yaramıyorumdur. Kim bilir belki de mutlu olmayı gerçekten hak etmiyorumdur. Kim bilir belki de başkalarının mutlu olması için benim ölmem gerekiyordur...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
On beş yaşım
Romantizm"Bırak dedim canımı acıtıyorsun." "Canını acıtmadan nasıl delirtirim seni ?"