...
Kahvaltı için salona indim. Sılayla sohbet ederken Kerem de yanımıza geldi ama onunla göz göze gelmek istemiyordum. Melike Hanım büyük bir neşe ile yanımıza geldiğinde bu neşenin ana kaynağını merak etmiştim. "müjdeli haberi Kerem sen mi verirsin? Yoksa ben mi?" Kerem öfkeli halinden taviz vermeden telefonuyla ilgilenirken Sıla hemen atıldı "anne ne müjdesi?" Melike Hanım zil takıp oynayacak şekilde "abin evlenmeyi kabul etti. Yakında düğün yapacağız." "ne?" O an Sıla çok büyük bir şok geçirmişti ama ben tüm duygularım başıma yıkılmış bir şekilde karşı pencereye bakıyordum. Sıla abisine sarılıp tebrik ettikten sonra Kerem döndüm ve içtenlik ama buruklukla "tebrik ederim Kerem." Diyebildim ama kelimeler boğazıma düğümlendi. "Teşekkürler." Çok soğuk ve netti. Kahvaltıya geçtiğimizde az bir şey olan iştahımı da kaybetmiştim. Ben bu Dağ ayısına âşıktım ve galiba artık o da benim başarısız hayatımın bir parçası olmuştu. Melike Hanım aileyi akşam yemeğine davet etmiş. "Anne buna ne zaman karar verdiniz?" Melike Hanım Kereme döndü ve "gece odama gelip kararını açıklayınca heyecandan uykum kaçtı. Ben artık babaanne olmk istiyorum ve ilk adım atılmış olacak." Kerem "anne." Uyarıcı sesiyle Melike Hanımı durduramadı. Bakışlarını üzerimde hissediyordum ama bundan sonra ona bakmamam gerekiyordu.
Bu gün ne olursa olsun bu konaktan ayrılmalıydım. Aslında burada çok fazla işimde yoktu. Kahvaltı sonrası Melike Hanıma isteğimi ifade ettiğimde beni net bir şekilde reddetse de onu ikna etmeyi başarmıştım. Sıla çok üzülse de onu da ikna etmiştim. Hem ona elbise almaya zaten çıkacaktık. Eşyalarımı konağa getirdiklerinde bir süre aynada kırılıp dökülen yansımamı izledim. Sılayla dışarıya çıkacağımız için hızlıca hazırlandım ve onu beklerken kendim toplamaya çalıştım. Konağın kapısına çıktığımda yan konaktan çıkan iki araç hemen yanıma geldi ve Sılanın yanına geçtiğimde onun da düşünceli olduğunu fark ettim. Güzel bir mağazaya gelmiştik ve bu sefer önlemler korkunç fazlaydı. O an müsait bir yere geçtim ve Keremi aradım. O an yaptığım hatanın farkına varıp geri iptal etsem de onun aramasıyla kalp krizi geçiriyor gibi oldum. Onu meşgule atıp mesaj yazdım ve gönderdim "kendi hayatını mahvetmene gerek var mıydı?" mesaj iletildikten sonra onu engelledim ve Sılanın kıyafetini seçmesinde yardımcı oldum. Çok güzel bir kıyafet seçmişti. Gece onarla olmak istemiyordum ama yapacak bir şeyim yoktu. O kalabalıkta bir ara kaçıp konağa geçecektim "sıra sende Sevda." Sevdanın elime tutuşturduğu kırmızı elbiseye baktım "bu gece için idaalı değil mi?" "Sevda sence iddialı senin kıyafetlerin yanında bir kelime mi? Hem bence bu elbise sana çok yakışacak." Kabine girip elbiseyi denediğimde gerçekten bende çok sevmiştim. Üzerime tam oturmuş ve hatlarımı çok güzel yansıtmıştı. Sırtı açık olan elbisenin en güzel yanı omzumu kapatmış oluşuydu. Sanki hiç yaralanmamışım gibi duruyordu.
Sılanın yanına gitmek için kabinden çıktığımda Sılanın yanında Keremi de gördüm. Gözlerimi ondan kaçırdım. Sılaya doğru ilerledim ve tepkisi için gözlerine baktığımda "çok güzel oldu." "senin seçimin." "ayakkabıları da seçtikten sonra hızla kuaföre geçmeliyiz. Yoksa annemin dilinde asla kurtulamayız." Kabine yeniden döndüğümde elbiseyi çıkarma konusunda zorluk yaşadım ve kabinden çıkıp Sılaya seslenmek istedim ama Sıla mağazanın alt katına inmişti. Orada sadece Kerem vardı. Kabinden çıkıp görevli birisini aradı gözüm ve erkek görevliyi gördüğüm an "kadın bir personeliniz var mı acaba?" "terziye kadar gitti hemen çağırıyorum hanımefendi." "teşekkür ederim." Kabine yeniden döndüğümde ardımdan kabine giren Kerem kapıyı kilitledi "ne yapıyorsun? Ya biri görürse?" o an sırtımı çevirdi ve "bu konu seni ilgilendirmez. Sakın burnunu sokup kendini pay çıkarma." O an omuzlarımdan elbiseyi hafifçe indirdi ama ona dönüp net bir şekilde "çık dışarı!" diyerek kapıyı açtım. "daha fazla seni görmek istemiyorum. Aynı şehirde de yaşamak istemiyorum. Kolum iyileşir iyileşmez gideceğim." O an kabinden çıktı ve kapıyı yeniden çekip kilitledim. Tüm dengemle oynuyordu ve duygularım her an daha da parçalıyordu. Buna bu sabah karar vermiştim ve belki de en mantıklı kararlarımdan birisiydi. Bu dağ ayısından çok uzakta bir yaşamım olmalıydı.
Kabinden çıktıktan sonra hızla ödemeyi yapıp mağazadan ayıldım. Sılaya da mesaj atmıştım. İşle ilgili bir durum olduğunu söyleyip konağa geçeceğimi söyledim. Yabancı olduğum bu sokaklarda dalgın dalgın yürürken nereye gittiğim konusunda bir fikrim yoktu. Ara sokaklara girmiştim ve öylece ilerlerken zihnimde dönen cümleleri silmek için başımı salladım ama ne olursa olsun zihnimden asla gitmeyeceklerdi. Konağa yaklaşmıştım. Bu sokakta artık benim için çok zor bir sınavdı. Çünkü ben bir imkânsıza ve zorluğa âşık olmuştum.
Saatin gelmesini beklerken bir yandan da şu anı hızlıca atlamak istiyordum. Kolumu çok net kullanamasam da akşam öncesi pansumana gitmek için arabamı kullanmam gerekiyordu. Ne taksi ne de yan konaktaki kimseyle konuşmak istemiyordum. Kapıyı kapatıp direksiyona geçtiğimde bunun kolay geçmesini diledim. Korumalardan birisi yanıma gelmişti "Sevda Hanım, sizi götürebiliriz." "teşekkür ederim ama iyiyim." "nasıl isterseniz." O an direksiyonu sımsıkı kavrayıp hastaneye doğru sürmeye başladım. Yol ayrımına geldiğim an önümden geçen aracın tanıdık plakası ardında baka kaldım ama sonrasında hızla hastaneye sürmeye devam ettim.
Hemşire pansumanımı yaptıktan sonra doktorun yanına uğradım "doktor bey, girebilir miyim?" "buyurun Sevda Hanım" "benim İstanbul'a dönmem lazım. Evet, henüz çok erken ama bu konuda alabileceğim bir önlem var mı?" o an gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "buraya gelirken de aracımı kullandım." "Sevda Hanım, yaranız çok sıkıntı olmasa da dinlenmeniz gerekiyor." "Elimde olmayan sonuçlar gelişti. Bu yüzden" "dinlenerek seyahat edin Sevda Hanım. Ne söylesem de kararlısınız. Uzun saatler kendinizi yormayın yeter." "teşekkürler." Odadan çıktım ve aracıma geldiğimde Sıla arıyordu "Sevda hemen kuaföre gelmelisin. Konumu attım." Telefonu yüzüme kapatarak benim aslında ona yaptığımı yapmış oldu. Ben bu kızı nasıl bırakabilecektim?
Kuaföre kendi aracımla geldiğimi görünce kapıda ağzı bir karış açık beni bekliyordu. "Sen deli değil zır delisin." Zorda olsa gülümsedim "bu konuda ne yazık ki haklısın canım arkadaşım." Koluna girip içeriye geçtiğimde önce elbisemi giydim. Aracımla resmen aynı tonlardaydı ve bu onu daha çok sevmeme neden olmuştu. Omuzlarımda büyük bir yük taşıyordum. Dağ ayısının elleri omuzlarımdaydı. Saçım çok sade yapılmıştı ve makyaj istemiyordum. Artık hazırdım. Sılayla birlikte onların konağına döndük. Hazırlıklar son sürat devam ediyordu. Kerem onları akşam yemeğine kadar kafeye götürdüğü için henüz gelin hanım teşrif etmemişti. Sıla ile gelen aile üyelerini karşılıyorduk. Biran önce konağa gidip hazırlık yapmak istiyordum. Sılanın kolundan tuttuğum gibi terasa çıkardım "Sıla benim İstanbul'a dönmem gerekiyor. Bunu aslında yemekten sonra söyleyecektim ama erkenden paylaşmak istedim. İşlerime orada devam etmem gerekiyor." O an gözleri dolmuştu "ama geri geleceksin değil mi?" "şu an net bir şey yok ama dostluğumuza hiçbir şey olmayacak ve ben sadece seni görmek için günü birlik bile olsa görmeye geleceğim. Hem sen de gelirsin. İşler net olmadığı için bene net bir şey söyleyemem ama şu an durumun karışık olduğunu bilmeni istiyorum." Bana sımsıkı sarıldı. O an araçların geldiğini gördük ve el ele aşağıya indik.
Merdivenlerde son birkaç adım kalmıştı ki o an kapıdan giren Kerem ve yanındaki kadına baktığımda. Keremle bir an göz göze geldik. Bütün hücrelerim iflas etmişti sanki ve felç geçiriyordum. O an merdivenlerden yuvarlanmaya başladığımda görüntüler netti ama o an kör olmayı her şeyden çok isterdim. Etraftaki insanlar yanıma doğru koşarken görüntüler gitmeye başladı ve içimden attığı çığlıklar da sustuğunda tükenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Seni Bulmaz
RomanceSevda hayatının en zorlu dönemlerinden birsinden geçiyordu. Hayatı, emekleri çalınmıştı. Yatağına bağlı geçen depresyonuna son verme kararı aldığı an hızla yola çıktı. Mardin'e olan yolculuğunda hayat enerjisini yeniden kazanıp, aşkını, pişmanlıkla...