...
Sonraki iki günüm konaktan çıkmadan yoğun çalışmalar eşliğinde geçmişti. O kadar yoğundum ki başka bir şey düşünememiştim. Bir ara Melike Hanım çağırmıştı ama onu bu akşama ertelemiştim. Sıla o gece yanıma gelmişti. Abisi göndermişti çünkü iyi değildim. Söylediği her kelimede çok haklıydı. O geç kalmış olsaydı her şey... Hazırlanmak için odama geçtim ama geçerken gözüme takılan ananemin odasına gidip onu elbiselerine bakmaya başladım. Giyinmeyi çok severdi ve kendisine gerçekten de çok yakışırdı. Dolabına baktığımda annemlerin Fransa'dan getirdiği elbiseyi gördüm. Tam bir dönem elbisesiydi. Annemle konuşmak istemiştim çünkü ondan izinsiz onun eşyalarına dokunmak istemiyordum "anneciğim." "kızım," "ananemin dolabını baktım ve orada sizin Fransa'dan getirdiğiniz siyah elbiseyi" o an annem söze girdi "dilediğin gibi giyebilirsin meleğim ve bana asla sormana gerek yok. Biliyorsun ki ben onlara dokunamam ve senin üzerinde olması ananeni nasıl mutlu ederse beni de o kadar mutlu eder." "teşekkür ederim anne." Telefonu kapatmama gerektiğini anlamıştım çünkü annem ağlama moduna giriyordu ve durmazsam kesinlikle çok fazla ağlayacaktı. Elbiseyi alıp o odadan çıktım. Çünkü o oda beni değişik hissettiriyordu. Konağın belki de en güzel odasıydı ve dedemin, ananem için yaptığı ceviz yatak odası takımındaki her detay da onların aşkı ve sevgisi vardı. Onların aşkı benim için annemlerin aşkından belki de daha gerçekti.
Odama geçip bedenimi saran elbiseyi giydim. Omuzları balon koldu ve tenimi çok güzel yansıtıyordu. Aynada kendimi yeniden incelediğimde aldığım kiloların bir kısmının bu birkaç günde benden gittiğini fark edip üzüldüm. Saçlarımı taradıktan sonra onları serbest bıraktım. Uzun saçlı insanlar aslında çok serbest bırakmayı sevmez ama benim için onların serbest oluşu en büyük rahatlıktı. Tabi ki çalışma hayatım dışında. Çünkü yaptığım iş konusunda her zaman çok detaylı ve titiz oldum.
Siyah topuklularım ve kırmızı rujumla harika görünüyordum. Ayanda kendime iltifatımı yaptıktan sonra konaktan çıkmaya başladım. Hemen yan konağa gidiyor olmak beni asla yormuyordu ve çok eğlenceliydi. Evcilik oyunundaki komşuculuk gibiydi. Derin nefes aldım. Konaktaki korumalarda bana fazlasıyla alışmıştı. Artık beni fark ettiklerinde bakışlarıyla selam veriyorlardı. Bende onlara aynı şekilde selam veriyordum. Galiba artık beni tehlike olarak görmüyorlardı zira en son yaşanan olayda kendimin ne kadar zayıf olduğunu göstermiş olmalıydım. Sıla beni kapıda karşıladığında Keremin de salonda olduğunu gördüm. O günden sonra onu hiç görmemiştim ve bu ilk karşılaşma kendimi farklı hissettirmişti.
Melike Hanımın yanına gittiğimizde kahvelerimiz gelmişti. Kerem ben geldikten sonra salondan kalkıp başka bir yere geçmişti. Ona bir takım elbise borcum vardı. Ona bakmaya cesaretim bile yoktu. Bu adamın belki de sert, korumacı, dengesiz tavırları beni fazlasıyla etkiliyordu. O an bunu fark ettiğim ortamın yanlış olduğunu fark ettim zira kızarmaya başlamıştım. Müsaade isteyip hava almak için terasa çıktım. Yüzüme temiz havanın değmesiyle yanmaya başlamıştım. Kendimi sakinleştirmeye alışırken bir ses dikkatimi tamamen böldü "bu şehrin akşamları soğuktur aslında." O an sesin sahibine döndüğümde onun burada olduğunu fark etmemiştim. Yanına yaklaşmaya başladığımda "aslında sadece akşamları değil. İnsanları da soğuk olabiliyor" o an kinayeli bir şekilde gülerken "aslında insanlar istedikleri gibi davranabiliyor." O an eline bakmak için uğraşıyordum. Elini saklamaya çalıştığı an yüzüm düşmüştü "elin için çok üzgünüm." "üzgün olmanı gerektirecek bir durum yok." Çok soğuktu. Daha fazla burada durmak istemedim ve içeriye girdim. Boşuna dağ ayısı demiyordum ben bu adama. Kahvemize güzel sohbetler eşliğinde devam ediyorduk.
Yarın bir işim yoktu ve Sılayla bir şeyler yapıp bu şehri daha yakından tanımak istiyordum. Melike Hanımın izni ardından Kerem salona girdi "sadece ikimizin gitmesi sorun olmaz umarım." Melike hanım elini sırtıma değdirdiğinde bana güvendiğini anlamıştım ama dağ ayısı hemen konuşmaya girdi "iki kişi olarak nereye gidiyorsunuz?" o an korkusuzca başımı ona çevirip konuşmaya başladım "kız kıza alışveriş ve gezmeye." Tıslayarak konuşmaya yeniden başlamıştı "tabi ki de hayır." O an Melike Hanım lafa girdi "Kerem! Sakin ol ve benim iznime karşı gelmeye kalkma." Kerem daha sakin bir tavırla annesine döndüğünde "anne dışarısı sıkıntılı ve ben ikisinin yalnız gitmesinden endişeleniyorum." O an Melike Hanım hiç beklemediğim bir teklifte bulundu "yarın şirkette bir işin yoktu. O zaman sen de onlarla gidersin ama alışveriş veya gezme konusunda onlara karışmaya hakkın yok." Sılayla ağlamaklı gözlerle birbirimize baktığımızda. Melike Hanım konuyu kapatmak için "teklif çok açık" "kabul ediyorum anne." "tamamdır o zaman gençler size iyi eğlenceler. Benim dinlenmem gerekiyor." Melike Hanım ayağa kalkarken "iyi geceler Melike Hanım." Bana dönüp tebessüm etti "iyi geceler Sevda. Bu arada söylemeden edemeyeceğim ananenin elbisesi sana çok yakışmış. Üzerinde görünce çok sevindim." Melike Hanım yanımızdan ayrıldıktan hemen sonra Kerem koltuğa oturdu ve bize dönüp tehditkâr bir bakışla "Aklınızdan plan yapmaya kalkmayın. O planları tek tek bozarım ve eğlencenizi berbat ederim. Bunu sakın unutmayın." Ona göz devirdiğim an bakışları daha çok sertleşti "sen başımızdayken zaten bütün plan bozuldu. Daha plan yapmayın diyorsun. Yarın eğlenceye hazır olun Kerem Bey." "hazırım Sevda Hanım." Sıla aramızdaki gerilim hattında çarpılmışçasına bize bakıyordu.
"Ben kalksam iyi olur Sıla." Birlikte kapıya doğru ilerlerken ona duyurmak adına "dağ ayıları umarım yarın karşımıza çıkmaz." Dedikten sonra duyulan bardak sesi mesajın yerine iletildiğin ifade ediyordu. Seni yarın deli etmekten beter edeceğim Kerem Bey. Bakalım bizim eğlencemiz burnunu sokmak ne demekmiş o zaman izle ve gör bakalım. Konağa girdiğim an Keremin odasından beni izleyen gözlerini gördüm ve tüm deliliğimle o an soyunmaya başladım. Onun odası avluyu en net gören tek odaydı. Bunu o zorlu çalışma günlerinde fark etmiştim. Üzerimde sadece siyah iç çamaşırlarım ve elbisenin altına giydiğim mini geceliğimin elbisesi vardı. Halen orada bana bakıyordu ve en sonunda ona el sallayıp konağa giriş yaptım. Odama gidip üzerime geceliğimi giydikten hemen sonra avludaki koltuklara geçip terastaki düşüncelerime odaklanmaya karar verdim. Ben gerçekten bu dağ ayısından etkilenmiştim ama bunu onunla öfkeli savaşlarımız sırasında geri plana atmıştım.
Şu an her şeyi daha net anlıyordum ve bu deli adama hayatında karşılaşabileceği en deli insanı gösterme konusunda asla geri durmayacaktım. Su bardağını alıp konağa yeniden girdiğimde ananemin odasına çıktım ve elbisesini yerine özenle yerleştirip odadan ayrıldım. Odama geldiğim an duyduğum kapı çarpma seiyle resen ruhum çekilmişti. Açık pencerelerden kaynaklı olduğunu bilsem de etrafı kontrol etmem gerekiyordu. Etrafta hiçbir şey gözükmüyordu. Rahat bir nefes alıp odama geri döndüğümde açık olan ışığın kapalı olduğunu gördüğümde asıl ruhumu o an teslim ettim. Saniyeler içinde bedenimi arkadan saran kollarla tam çığlık atacaktım ki ağzımı kapatan elle onun sesini aldım "benimle oynama ve sınırlarını koru Sevda." O an bedenimi ona yasladım. Bunu asla beklemiyordu ki bir an afalladı "yaptığın şeyin bir bedeli var ve bunu asla istemezsin. Sana söylediğim gibi dağ ayısı yok ve kardeşimi asla kullanma." O an kan beynime sıçramıştı. Arkama döndüğüm an aramızda mesafe yok gibiydi ve ben bağırmaya başlamıştım "Ben insanları asla kullanmam. Hem de arkadaşım olanları asla. Beni asla ama asla kendinle karıştırma." O an onu yitmek için çabalasam da bel boşluğumda olan eli müsaade etmiyordu "seninle savaşmaktan çok fazla eğlendiğim doğru ama kimse bana sınırlarımı gösteremez!" onun gibi tıslamaya başlamıştım.
Bu kadar yakın olmak kabul ettiğim duygular ardından bir ödül gibiydi ama suçladığı konu benim için yara dolu bir geçmiş hikâyesi olduğu için kırılmıştım. "Şimdi çık evimden!" başını olumsuz anlamda sallarken. İkimizin de emirlerden nefreti aklıma geldi. Nefret ettiğimiz şeyleri birbirimize yapmaktan asla çekinmiyorduk. "benim sınırlarımdan uzak dur!" dedikten sonra odadan çıktı. Nereden geldiğini tam olarak anlayamamıştım ki koridorun sonundaki pencereden çıktığını göz ucuyla gördüğümde oranın bir çaresini bulmam gerektiğini bir yerlere not aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Seni Bulmaz
RomantizmSevda hayatının en zorlu dönemlerinden birsinden geçiyordu. Hayatı, emekleri çalınmıştı. Yatağına bağlı geçen depresyonuna son verme kararı aldığı an hızla yola çıktı. Mardin'e olan yolculuğunda hayat enerjisini yeniden kazanıp, aşkını, pişmanlıkla...