Bölüm 5

11 1 0
                                    


...

Sıla benim arabama geldiğinde abisinin ne kadar rahatsız olduğunu yüzünden anlamıştım. Onu kaçırmamadan korkuyordu. Sılanın tarif ettiği yere geldiğimizde mağazanın kapılı olduğunu gördük ve ikimizde birbirine bakıp o deli adama hakaretler ettik. "sorun yok. Bütün mağazaları kapatmış olamaz ya." Sılanın bakışlarını kaçırması "yuh artık. O zaman alışveriş merkezine gidiyoruz direk." Alışveriş merkezine geldiğimizde arkamızda Kerem ve Keremin iki korumasıyla alışverişe başlamıştık. Resmen tüm mağazayı deniyorduk ve günü zehir etmek için bu sade bir başlangıçtı. En sevdiğim renkli elbiselerin yanına geldiğimde yanıma geldiğini fark etmemiştim "çocuk musun sen?" ona dönüp umurumda değilmiş gibi "sana ne?" başını olumsuz anlamda sallayıp yeniden koltuğa geçmişti. Oradan capcanlı renklerle dolu elbiseler almıştım.

Ben buydum. Rengârenk bir ruha sahip bir Sevda olmuştum hayatım boyunca. Sılayla başka mağazalara bakarken saatlerin nasıl geçtiğini anlayamamıştık. Bir ara yemek molası vermiştik ki hamburgerimi yerken üzerime dökülen kolamla sırılsıklam olmuştum. Beyaz elbisem altından kıpkırmızı çamaşırlarım gözler önündeydi ki Kerem hızlıca ceketini çıkarıp üzerime geçirdi. Ceketi üzerime geçirdikten hemen sonra içine üç tane hatta belki de dört tan benim sığabileceğimi görmüştüm. Sılaya bakıp "ben birkaç dakikaya dönerim." "gelmemi ister misin Sevda?" "hızlıca geleceğim hiç gerek yok Sıla." Hızla alışveriş yaptığımız mağazalardan birisine girmiştim ki çantamı unuttuğumu fark edip geri dönecektim ki dağ ayısı onu benim için getirmişti. İç çamaşırı alıp hızlıca üzerimi değiştirmem gerekiyordu.

"kendini unutma ihtimaline karşı burada bekliyor olacağım." Koltuğa geçip otururken "çok komik." Dedim duyacağı bir ses tonuyla ve iç çamaşırlarına bakmaya başladım. Arkamdan beni izlediğini çok net hissediyordum. Bu tüm bedenimi hareketlendiriyordu. Kırmızı çamaşırlar seçtiğim an "yine aynı hata." O an ona döndüm "sen ne bakıyorsun? Hem sana ne be!" hızla kasaya geçip ödemeyi yaptıktan sonra kabine geçtim. Üzerimdeki ıslak kıyafetlerden kurtulduktan hemen sonra transparan iç çamaşırlarımı üzerime geçirip aynı tonlardaki ateş kırmızısı mini elbisemi de giyip kabinden kirli çamaşır poşeti ve çantamla çıktım. Bakışları üzerimi süzerken gözümü devirip yanına geçtim. Ceketini ona uzatıp. "teşekkürler." Hiçbir cevap vermemişti. Birlikte üst kata çıkıyorduk ki yürüyen merdivenlerde ansızın ona dönüp "beni süzmeyi bir kenara mı bıraksan." Kulağıma yaklaştı "dilediğimi yaparım." Sıla ve adamlar bizi görüne kalktılar. Akşam olmuştu ve buradan çıktığımızda bir mekâna gitmek için karar verdik. Tabi ki Sılayla ve bundan rahatsız olan dağ ayısı asla umurumuzda değildi. Konumu girdikten sonra arkamızdaki adamları geçmek için deli gibi hız yapmaya başladım. O an telefonum çalmaya başladı. Sılayla aynı anda ekrana baktığımızda arayanın "Dağ Ayısı" oluşu ikimizi de kahkahalar eşliğinde güldürmüştü. Sıla açtığı an "Sıla yanındaki kadına söyle o aracı yavaş kullansın." "yanındaki kadın hayır diyor." Neyse ki mekâna ulaşmıştık. Aracı güzelce park ettikten sonra kapımın kuvvetli açılışıyla aynı delilikle burnunun dibine kadar girdim. Tabi siz boy farkını çok fazla saymayın. Sılanın sesiyle öldürücü bakışlarımızı birbirimizden ayırdık. Mekâna girdiğimizde manzarayı en güzel yerden izlemenin mutluluğu eşliğinde yanımdaki dağ ayısını unutup manzaraya daldım.

Herkes kendi halindeydi. Sıla telefonla konuşmak için yanımızdan ayrılırken "seni aradığımda yalnızca sen aç telefonu." O an ona döndüm ve "bence birbirimizi anlayacak yaştayız. Ben yapma dediğini daha fazla yapıyorum ve bundan asla çekinmiyorum." Oldukça net kurduğum cümle karşısında. "sen delisin." O an ona döndüm "sende tam bir dağ." O an beni durdurdu "sakın ama sakın" "dağ tavşanısın diyecektim. Cümlelerimi bölmeden dinlersen iyi edersin. Kız kardeşinle eğlenmek istiyorum ve eğlencemizi bozmayı bir kenara bırak." O an bana yaklaşıp "sana güvenmiyorum." Sanki kalbimde çok derin bir yara açılmıştı o an. Kendimi toplamaya çalıştım ama kırıldığımı tüm şeffaflığıyla görmüştü. Ayağa kalkıp çantamı aldığım an "gerçekler acıdır." Ona dönüp cevap verebilecek bir durumda değildim. Sıla da ortalıklarda yokken çıkışa gidip aracıma atladım. Bir an ne yapacağımı şaşırsam da telefonumu sessize alıp gazlamaya başladım. O aptal dağ ayısına beki de istediğini veriştim ama şu en ne verdiğimden çok benden neler kopardığı canımı acıtıyordu.

Aşk Seni BulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin