3. BÖLÜM

414 21 0
                                    

Savaşırsan, Kazanırsın 🖤
3. Bölüm 
7 Ekim

Zélâl'den
Kabus gibi bir gün yaşıyorduk resmen. Dışarıda ki yağmur hiç iyi bir şeyin göstergesi değildi. Fel fena bir süreç bizi bekliyordu. "Aram?" Aram'a doğru ilerledim. "Zélâl'im Miran ve dilrubâgili al bir kaç gün annemgile geç çocukların etkilenmesini istemiyorum evet aklından geçenleri tahmin edebiliyorum fakat hiç birimiz böyle bir şey beklemiyorduk Mirza kafayı yedi aynı zamanda Azad'da. Beni dinle Dilrubâ'yı da al ve git" dedi kesin bir diller "nereye gidiyoruz Aram neler oluyor?" Aram derin bir nefes alarak Dilrubâ'ya döndü "yenge ortalık çok kötü karıştı Eflâl'i hazırla Zélâl ile annesinin yanına gidiyorsunuz çocukların bu durumdan etkilenmesini istemiyorum karar verilince size haber vericem ama kararın verilmesi ancak yarın akşamı bulur" dedi sakın ama bir o kadarda telaşlı sesi ile. :"yenge babam nerede? Babamı söyle lütfen" ağlayarak gelen Eflâl'i kucağına aldım. "Yengem baban gelecek birazdan sakin ol ağlama" dediğim anda Mirza geldi " geldim babacım burdayım. Benim presensim biraz tatile gitmeye ne dersin ? Ha" dedi sesini sakin tutmaya çalışarak Eflâl'i kucağına aldı "neneye gidelim ben nenemi özledim" dedi üzgün bir sesle " tamam dilrubâ sen hazırlan Zélâl yenge sizde hazırlanın Hacı sizleri bırakacak babacım bende işlerimi bugün halledip geleceğim tamam mı ?" Dedi Eflâl'e dönerek "tamam baba" dedi Eflâl ve annesi ile birlikte oradan ayrıldı "siz şimdi gidin Aram amca ne olacağını anlatmıştır size bende şu adamları tekrar arayayım" diyerek yanımızdan uzaklaştı.

Miran ve ben Hazırlandıktan sonra Dilrubâ'yı bekledim Dilrubâ'da hazır olunca avluya çıktık anne ve babamızın ellerini öpüp müsade istedik konaktan çıktığımız zaman Mirza , Azad , Aram ordaydı " Barlas nerede?" Dedim. "Oda aramaya çıktı" dedi Azad. " Mirza biraz haber var mı?" Dedi Dilrubâ. " yenge yok sanki yer yarıldıda içine girdiler yok" dedi Mirza isyankar bir ses tonu ile konuştu. Teke teker vedalaşıp arabaya bindik. " Gazamız mübarek olsun Dilrubâ" dedim korkuyla "sanada Zélâl" dedi ve yolu izlemeye koyulduk.

Zümra'dan
Tüm çocukluğumu bıraktığım o şehre geri dönecektim. Ama bu sefer bir güçsüz , paspal bir kız olarak değil. Küllerinden yeniden doğmuş , hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan kıyan bir kız olarak dönecektim. Bavullarım hazır olduktan sonra çalışma odamda ki dosyaları kasaya katıp kasayı kitledim. Telefonum çalınca arayan kişiye baktım. O Arıyordu. " efendim?" Dedim " mesleğinize burada başlayacak mısınız?" Dedi. Dehşetle bağırdım "Sakın! Ha sakın oradaki hiç kimse benim savcı olduğumu bilmeyecek özellikle Civan Ağa onu içten içten öldüreceğim sakın kimseye bir şey deme" dedim. "T-tamamdır Zümra Hanım iyi günler" dedi ve telefonu kapattı.

Duştan çıktıktan sonra kahverengi kumaş pantolonumu giyio üstüne sütlü kahve olan saten gömleğimi giydim ve üzerime uzun kabanımı alıp evden ayrıldım.

Civan Ağa'dan
Sabah o haberi aldıktan sonra. Herşeyi en inceden ayrıntısına kadar düşünmeye başladım Dilan daha ilk zamandan son sözü söylemişti "oğlum ölmeyecek ne yap ne et oğlum ölmeyecek" dedi ve konuyu burada kapatmıştı. Berdel olacaktı ama kimle Mirza Ağa ile Rana'yı düşünüyordum fakat olmaz Rana benim gözbebeğimdi. Tek bir kişi kalıyordu "Zümra Karahanlı" 5 yıl önce sürgün ettiğim kızım ama o da kabul etmezdi nasıl ikna ederdim onu düşünüyordum. Onu en değerlisi ile vuracaktım ilk başta Rana'yı kullanarak tabi. "Düşündün mü Civan Ağa" diyerek içeri girdi Dilan. " Neyi Dilan Neyi 100 kere uyardım oğlunu burası şehire benzemez diye ama oğlun naptı başımıza belayı sardı" dedim ayağa kalkarak "o kadından iki tane kızın var ver işte birini Allah Allah ölecek mi sanki?" Dedi sakin bir dille "Dilan kendine gel Rana benim gözbebeğim olmaz" dedim " Zümra ne güne duruyor işi gücü ortalıklarda gezmek" dedi " kandıracağım onu bir şekilde" dedim.

Ağa'nın Minik Savcısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin