4. Bölüm

813 60 14
                                    

Hikayeye başlamadan oy verirseniz çok sevinirim!🌝

•••

Bismillahirrahmanirrahim...

Ezan okunamaya başladığında hepimiz ellerimizi açmıştık. Dualarımda Yusuf'a da yer veriyordum, yine vermiştim zaten.

"Rabbim, Yusuf bana helal olmayacaksa gönlümden çıkar. Eğer helalim olacaksa, daha fazla canımı yakma. Onu bana hayırlı kıl, benide aynı şekilde ona hayırlı kıl. Eğer evlenmek nasip olursa, bizlere hayırlı evlat nasip eyle." Ellerimi yüzüme sürdükten sonra beklemeye başlamıştım.

"Sahafları doldurursak iyi olur, farzada hazırlanmış oluruz." Yusuf'un sesi kalbimi hızlandırırken gözlerimi kapatmıştım. Kametleri genellikle küçük çocuklar getiriyordu. Yine aynı şekilde mahallenin, sesini çıkartamadığım küçük bir çocuk getirmişti.

Sünneti kıldıktan sonra beklemeye başlamıştık. Kamet getirildikten hemen sonra Yusuf'un tekbir getirmesini beklemiştik. "Âllahuekber." İçimden sureleri bitirdiğimde yine Yusuf'u beklemiştim.

Farzıda kıldıktan sonra son sünneti yine kendimiz kılmıştık. Tesbihlerimizi çektikten sonra Yusuf, "Âmin." Demişti ve dua etmeye başlanılmıştı. En uzun süren benim duamdı. Duamı bitirdikten sonra Fatiha suresini okumuştum.

Yusuf'un sesi tekrar kulaklarımı ilişmişti. "Ben hallederim, sen sıkma canını." Neyi hallediyorsun yine, sevdiğim...

Dürtülmem ile, beni dürten kişiye dönmüştüm. "Gidiyoruz, kalk." Sena ayağa kalkmış bana elini uzatıyordu. Daha fazla bekletmemek adına elini tutup kalkmıştım. "Adamlar çıktı zaten, beklemeden çıkalım." Herkes Sena'yı onaylarken tek tek merdivenlerden inmeye başlamıştık. En önde Canan, onun arkasında Rukiye, Rukiye'nin arkasında ben, benim arkamda da Ebrar ve en sonda da Sena.

Sevgiyi, saygı inşaat eder...

Aklıma takılan söz ile beraber dudağımı kemirmeye başlamıştım. Merdivenleri bitirdiğimizde raflardan ayakkabılarımızı seçiyorduk.

"Emin dayı, sen içine dert etme. Derdi veren Allah, dermanını da verir." Yusuf, yine Yusuf.
Sesi de, sözleri de hoştu Yusuf'un. Emin dayıyı tanıyordum ve bir sıkıntısı olduğunu Yusuf'un dediği cümleyle bariz anlamıştım. İnşallah büyük bir sıkıntısı yoktur.

Ayakkabılarımı giydikten sonra bankın birine oturmuştum. "Şuna bak, hemen de otur zaten!" Canan'ın bir anne edası ile dediği şeyler tebessüm etmeme sebep olurken bir ses duyulmuştu.

"Meryem abla!" Başımı bana seslenen ince sesli kıza çevirmiştim. Bu küçük afacan Yusuf'un kardeşiydi. Rabia kollarını açmış bana doğru koşarak gelirken bende kollarımı ona doğru açmıştım. Bu küçük afacan Nazlı teyzeye benziyorken, Yusuf ise Önder amcaya yani babasına benziyordu.

Yanıma gelen Rabia'yı kucakladıktan sonra iki yanağınada küçük küçük buseler kondurmuştum. Çocukları yeme isteğim biran önce bitmeliydi. Şu al al yanakları görmek yeme isteğimi arttırıyordu. "Nasılsın, Rabia'm?" Rabia kollarını boynuma dolamış başınıda boyun girintime sokmuştu.

"İyiyim, Meryem ablacığım. Sen nasılsın, yarın gelecek misin, abim geleceğini söyledi? Bende geleceğim!" Soru yağmuruna kapılmış olmak beni güldürürken Rabia'nın yanağına bir öpücük daha kondurmuştum. Kızlar da aralarında konuşurken bir köşeye geçmişlerdi.

"Gelmemi istersen, gelirim." Rabia başını kaldırıp yanağıma bir öpücük kondurmuştu.

"İsterim tabii, sende beni istersin dimi?" Diyince gülümseyerek başımı aşağı yukarı sallamıştım. Yusuf'u boş verin, ben kardeşine aşık oldum. Tövbe Estağfirullah, Allah'ım sen affet. Yusuf'a ihanet edemem, olmaz! "Abim nerede, sen niye onunla hiç konuşmuyorsun? Sevmedin mi yoksa abimi?" Ah Rabia, ne desem boş!

HelalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin